Yeni Zelanda’da yıllardır Türkiye’nin büyükelçiliğini yapan Uğur Ergun dün sabah telefonda şöyle diyordu:
Yeni Zelanda dünyanın en güvenli ülkelerinden biridir.
Hatta...
Ermeni terör örgütlerinin Türk diplomatlarına suikast saldırıları nedeniyle bütün büyükelçiliklerde özel tedbirler alırız.
Fakat...
Yeni Zelanda öylesine güvenli bir ülkedir ki orada Ermeni ya da diğer terör örgütlerinin olası saldırılarına karşı tedbir almaya ihtiyaç görmemiştik.
Yeni Zelanda’da iki camiye saldırı... 49 ölü...
DÜNYADA “sağ” yeniden yükselişte.
“FOREIGN AFFAIRS” dergisi bu yükselen grafiği “kapak konusu” olarak işledi; “The New Nationalism (Yeni Milliyetçilik)...”
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “yerli ve milli” vurgularını yaparken bu yükselen dalgayı yakalamış görünüyor.
Çoğunluk için birbirine yakın AK Parti ve MHP tabanlarını birleştirmek gereğinin ürettiği “Cumhur İttifakı” da bir zamanlama örtüşmesi olarak talihli.
Özelden, küresel genele bir ufuk turu yapalım.
......................
Bu alanda işaret fişeğini ABD Başkanı Trump ateşlemişti.
Şöyle:
ABDULLAH Öcalan’ın Şam’daki villasında beslediği bir şahin vardı.
Bu konuyla ilgili Aliza Marcus “Kan ve İnanç” adlı kitabında şöyle yazmış:
Öcalan’ın Suriye’deki hayatı yıllar geçtikçe çok konforlu bir hal almaya başladı.
Bazen Şam’daki, bazen Halep’teki villalarında kalıyordu.
Her ikisinin de büyük bahçesi ve yüzme havuzu vardı.
Villaların bakımı kadın militanlarca sağlanıyordu; evin temizliği ve yemek pişirme dışında Öcalan’ın konuşmalarının yazımını da onlar yapıyordu.
Öcalan’ın mülakat ve toplantılarını yaptığı başka evleri de vardı.
Ama dinlenmek için bu iki villadan birinde kalıyordu.
ADALET Partisi, 12 Mart 1971 askeri muhtırasıyla iktidardan düşürülen AP bir daha “tek başına hükümet” şansı bulamadı.
Oylarının bir kısmı kendi içinden çıkanların kurduğu DP’ye (Demokratik Parti) gitmişti.
Necmettin Erbakan’ın MSP’si de AP’nin muhafazakâr seçmeninden büyük bir dilim koparmıştı.
Süleyman Demirel meydanları doldurmak için “Kuran ve bayrak mitingleri” yaptırıyordu.
Böylece...
Alanlara, MHP’li milliyetçi tabandan da, MSP’ye kaymış damardan muhafazakâr seçmenden de çekmek formülüydü bu.
Türkiye’de sağ siyasetin en güçlü ve ağırlıklı unsurlarıdır bu iki kutsal.
Gerçekten...
AK Parti karşıtlarının eleştirilerini sıraladıktan sonra noktayı şöyle koymaları bir “el classico...”
“Mesele, doğru dürüst bir muhalefetin olmayışı. CHP güçlü muhalefet yapabilse AK Parti üst üste bu kadar seçim alamazdı.”
.......................
CHP’nin “harika muhalefet yaptığını” kimse iddia edemez.
Ama...
AK Parti’nin 2002 yılından bu yana tek başına 17 yıllık iktidar olmasını sadece “CHP’nin muhalefet kalibresine” indirmek de gerçekçi değildir. Gerçi...
Türkiye siyaset tarihinde iktidarlara “hayatı burnundan getirten” ana muhalefetler olmuştur, bu doğru.
Söz gelişi...
İkisi de genç,
ikisi de başarılı...
İkisine de ödüller yağıyor.
Damla Sönmez ve
Murat Dalkılıç.
Ulusal ve uluslararası birçok önemli ödül kazanan “Sibel”
filmi vizyonda...
“Sibel”
ABD’den “gözdağı” mesajları anında dolara sıçrama yaptırttı.
5.40’ın üzerine çıktı.
Oysa...
“Yaz başında 5 liranın altına inebileceği” konuşuluyordu.
.....................
Bir kez daha ABD’nin Türkiye’ye, dayatmalarla sonuç alamasa, bile “ekonomik” sert dokunuşlarla rahatsızlık verebileceği görüldü.
ABD Bakanı Trump, önce Türkiye’yi “ihracatta sıfır vergi uygulamasından çıkarttığını” söyledi.
Hem de iki temsilcisinin Ankara’da üst düzey toplantılara girdiği gün.
Bugün “Dünya Kadınlar Günü...”
Yılda 1 gün değil her gün hatırlamamız ve bilincinde olmamız gereken değerlerimizdir.
Ancak...
Ne yazık ki dünyada ve Türkiye’de de hâlâ “tam eşit” statüde değiller.
Küresel nüfusun en az yarısında “ikinci sınıf, edilgen” konumdalar.
Çalışma hayatında da öyle.
.....................
Büyük Atatürk İnkılaplarıyla, Cumhuriyet Türkiye’sinde kadını çağdaş haklara kavuşturmuştu.