Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, her yıl olduğu üzere, bu yıl da çok ilginç ve dikkat çekici konuşmalara sahne oldu. Zira Avrupa, Ortadoğu ve Asya-Pasifik açısından son derece önemli ipuçları elde etmedik değil. Şayet konuşmaların şematik analizini yaparsak, Rusya-Ukrayna savaşı ile Ortadoğu’da olası gelişmeler ve karşılıklı stratejiler konusunda bulanık görünen durum biraz daha aydınlanabilir.
Ortadoğu’da Fil ve Vezir, Şah’ı koruyor. Ortadoğu’daki satranç tahtasında, bir tarafta İran ile taşeronları Hizbullah, Hamas ve Husiler var. Diğer yanda da İsrail. 7 Ekim 2023’de İran’ın Fil’i Hamas, İsrail’e saldırdı. 8 Ekim sabahı da hamle İsrail’den geldi. Gazze’de adeta kristal dükkanındaki Fil gibi davranan İsrail, her yeri yerle yeksan etti. İlk başta şuursuz gelen bu hamle, daha sonra bir stratejiye oturtuldu. İsrail, Gazze’nin güneyinde ve ortasında iki kulvar oluşturdu. Bu iki kulvar sayesinde de dilediği vakit Gazze’ye girip sınırlı alanda operasyon yapma kapasitesine erişti.
Pezeşkiyan’ın konuşması
Fil’i
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen (VDL), ikinci kez başkanlık koltuğuna oturdu ama, 9 Haziran’daki seçimlerden bu yana geçen 11 haftada ancak kendisiyle birlikte görev alacak sair Komisyon üyelerinin isimlerini belirleyebildi. Bu kişilerin şimdi Avrupa Parlamentosu’nun (AP) onayını almaları gerekiyor. Her şey yolunda giderse, Aralık başında göreve gelecekler. VDL isimlerin seçimi ile görev dağılımında üç hususa dikkat etti. Birincisi 9 Haziran AP seçimlerinin neticeleri ve seçmenin verdiği mesaj. Nitekim AB seçmeni Komisyon’un düzensiz göçe daha fazla önem vermesini ve AB’ye yasadışı göçmen akınlarını durdurmasını istedi. Seçmenin ikinci mesajı da AB’nin yeniden rekabet gücüne sahip olması. Zira AB, teknoloji ve savunma alanlarında, ABD, Çin, Japonya ve Kore gibi ülkelerin gerisine düşmeye devam ediyor.
Nitekim Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte AB’nin savunma sanayisindeki eksiklikleri de ortaya çıktı. Teknolojik açıdan ABD düzeyinde olmasa bile, fena değil, ancak üretim
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen (VDL), yeni komisyon üyelerini tanıttı. VDL, dengeli ve seçmenlerin beklentilerini göz önünde bulunduran bir liste hazırlamaya çalıştı. Zira AP seçimlerinde seçmenler, Avrupa Birliği’nin (AB) düzensiz göç, savunma, güvenlik ve Avrupa’nın dünyadaki konumunun canlandırılmasını talep etmişti. VDL, bu çerçevede Avrupa Komisyonu tarihinde ilk kez savunma ve uzaydan sorumlu bir üye atadı. Yasadışı göç konusundaysa Avusturyalı Magnus Brunner ile Hırvat Dukravka Suica’yi atadı.
Türkiye’yi yakından ilgilendiren görevlendirmeler arasında, kuşkusuz genişleme komiseri var. Macar Oliver Varheyli’den boşalan koltuğa Slovenyalı eski diplomat Marta Kos’u oturtacak VDL, genişleme politikaları konusunda tecrübeli, bölge ülkelerine yakın bir ismi uygun gördü. Türkiye’yi yakından tanıyan Slovenya’nın, Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakması da Kos’un olumlu bir atama olarak değerlendirilmesini sağlıyor.
HEM OLUMLU HEM OLUMSUZ!
Güney Kıbrıs
Avrupa’da siyasetin tadı, havası sanki keskinleşiyor. Tatil bitti ve Avrupa Birliği’nde (AB) sanki siyasete yaz havası bir daha hiçbir zaman gelmeyecekmiş gibi. Hatta ilkbaharın bile tadını alamayacağız sanki. Bu karamsarlık bana özgü bir his değil. Sondan başlamak gerekirse, Almanya’dan örnek göstereyim. Başbakan Olaf Scholz bir Sosyal Demokrat. Üyesi olduğu siyasi partiyi hatırlatmakta fayda yok değil. Hafta başında Almanya’nın sınırlarından yapılacak olan girişlerde yeniden kimlik kontrolü getirmeye karar verdiğini açıkladı.
Yetmedi, Cuma günü de yasadışı göçü keskin bir şekilde kontrol altına alacağını çok sert sözlerle dile getirdi. Scholz’u bu hamleye iten, ay başında Thuringen’de yapılan bölgesel seçimlerde aşırı sağ yabancı düşmanı Almanya için Alternatif partisinin (AfD) sandıklardan birinci çıkmış olması. İkinci Dünya Savaşından bu yana Almanya’da bir ilk yaşandı. Diğer ilk ise kendi ismiyle parti kuran Sahra Wagenknecht’in ittifakı. AfD’den fazla bir farkı yok. Yabancı düşmanı,
Tatil hakikaten sonra erdi. Gündem birden hızlandı. Örneğin Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron uzun süren bir nabız yoklama sürecinin ardından hükümet kurabileceğini düşündüğü bir Başbakan atadı. Kendisini profesyonel açıdan şahsen iyi tanıyorum. Merkez sağ ile Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’In sosyal eğilimli sağ politikalarına yakın bir kişi. Kuşkusuz yasadışı göçle mücadele konusundaki önerileri ve politikaları zaman zaman aşırı sağ partileri de cezbedebilecek. Başarılı olur mu bilinmez ancak piyasalara bakacak olursak, başarılı olması bekleniyor. Fransa’nın CDS’inde bir oynama yaşanmadı. Transatlantik topluluk açısından da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi ve bir nükleer güç olan Fransa’da siyasi kaosun yaşanmaması önemli. Ülkenin kamu borcu tavan yaptı maalesef. Tabii ki Japonya düzeyinde değil. Ancak aynı perspektifleri de sunmuyor.
Avrupa Birliği (AB) cephesinde ise Komisyon başkanı Ursula Von der Leyen (VDL) Komisyon üyelerini belirlemeye devam ediyor. Kendisiyle
Avrupa Birliği’nin Schengen bölgesine giriş yapanlar için uygulanacak Elektronik Giriş/Çıkış Sistemi (EES= Entry Exit System), 10 Kasım’dan itibaren kullanılmaya başlanacak.
Kısa süreli kalışlar için Avrupa ülkelerine seyahat eden üçüncü ülke vatandaşları, 10 Kasım’dan itibaren yeni kurallara tabi olacak. Somut olarak, EES, üçüncü ülke vatandaşlarının pasaportlarının elle damgalanmasının yerini alacak ve Schengen bölgesinin dış sınırlarından kısa süreli (toplam 180 günlük süre içinde en fazla 90 gün) geçiş yapan AB vatandaşı olmayan kişilerin giriş, çıkış, giriş reddi ve kalış sürelerinin elektronik olarak kontrol edilmesini sağlayacak.
AB, bu yeni sistemle, sınır geçişlerini daha güvenli ve verimli hale getirmeyi, havalimanlarında pasaport kuyruklarında bekleme süresini de kısaltmayı, yasadışı göçü önlemek ve Avrupa vatandaşlarını korumayı amaçlıyor. EES, sahte belgelerle AB’ye girmeye çalışanların tespit edilmesini de mümkün kılacak.
EES faaliyete
Hafta içinde Avrupa Birliği’nin (AB) “Gymnish toplantısı” olarak bilinen gayri resmi AB dışişleri bakanları toplantısında hayli ilginç gelişmeler yaşandı. Önümüzdeki hafta, toplantının perde arkasını kapsamlı şekilde kaleme alacağım. Ancak özellikle Kıbrıs konusunda AB içerisinde bir yorgunluk belirdi... Anlaşılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin her fırsatta Türkiye karşıtı bir tutum sergilemesi ve Kıbrıs sorununu gündeme getirme çabaları, AB üyesi bir çok ülkeyi artık rahatsız etmeye başladı. Yetmedi, bazıları için de gına geldiğini söyleyebiliriz. Nitekim Lüksemburg, Macaristan ya da Slovenya gibi ülkelerin dışişleri bakanları bu hususu çok açık bir şekilde dile getirdi.
Ancak bu hafta AB-Türkiye ilişkilerinde pek kimsenin merak etmediği ve Ankara’nın gerçekleştirmiş olduğu makro ekonomik reformların Brüksel’den nasıl göründüğü hususuna değineceğim.
Türkiye’de enflasyon yok değil. Biz tüketicilerin günlük hayatında maalesef etkili oluyor. Tatil
Yazın sonlarına doğru gelmeye başlıyoruz. Avrupa Komisyonu henüz kepenklerini kaldırmadı. Malum uluslararası ilişkileri şekillendiren dünya kurumları biraz da okullar gibidir. Sezonu Eylül ayında açıp, Temmuz ayının ilk haftasında ara verirler. Futbol dünyası sezonu daha erken açar ve daha erken kapatır. Güney yarı kürede de mevsimler değişse bile, dünyaya ayak uydurmak adına bütün önemli kararlar Eylül-Temmuz arasında alınır. Hummalı faaliyetler de yine bu dönemde gerçekleşir.
Avrupa Birliği (AB) kurumları iyiden iyiye canlanmaya başladı. Halen Avrupa Komisyonu üyeliğine getirilecek olan yeni izimler üzerinde çalışma gerçekleştiriliyor. 22 isim açıklandı. Halen 5 ismin daha açıklanması bekleniyor. Maalesef Ursula Von der Leyen’in başkanlık edeceği Komisyon üyeleri arasında sayısal açıdan kadın-erkek eşitliği sağlanamadı. Bu biraz da muhafazakar bir komisyon başkanının ve Hristiyan Demokratların AB’ye üye ülkelerde ağırlıklı olarak iktidar olmuş olmalarından da kaynaklanıyor. 22 ismin belirlenmiş olduğu 27 üyeli