Pandemiyle birlikte herkes gibi biz de alternatif tatiller araştırmaya başladık fakat araştırmalarımız çok uzun sürmedi çünkü pandemiden çok önce de aklımızda olan bir karavan deneyimleme fikri vardı. Hatta pandeminin yoğun olduğu ve yasakların geldiği dönemde, kiraladığımız karavanı 2 kez iptal etmek zorunda kalmıştık. Üçüncü denememizde başardık. Yola çıkmadan önce karavan kiralamakla ilgili söylemek istediklerim var.
Karavanı nereden ne kadara kiraladık?
Uzun zamandır iletişimde olduğumuz Lotus Karavan’dan Dilek Hanım ile konuşarak, Mayıs sonu, günlük 750 TL’ye 5 gün için karavanımızı kiraladık.
Bu 5 gün için oldukça yanlış bir rota seçerek Datça’ya gitmeye karar verdik. Biz konaklama yerimiz olarak Datça Aktur’u seçtik. Eğer sizin de tercihiz Aktur olursa, haftalar öncesinden yer durumunu kontrol edin. Güzel ve düzenli bir kamp alanı ve müdavimleri de oldukça fazla. Ama yolun uzunluğunu göz ardı etmeyin. İstanbul’dan Datça’ya gitmenin, bu kadar yorucu
Truva denince akla ilk gelenlerden biri hiç şüphesiz Truva Atı. 10 yıl süren savaş Odysseus'un zekasıyla son buluyor ve tasarladığı bu at ile efsanelere konu oluyor. Barış sembolü olarak Troyalılara götürülen atın içine, Akhalı askerler gizlenince işte o notada olanlar oluyor. Geri çekildiklerini söyleyerek, Truvalıları zafer sarhoşu yapan Akhalılar, tasarladıkları at ile Truva içine sızıyor ve gece olunca da ortalığı yakıp yıkmaya başlıyorlar. Tüm bu olayların sahnelendiği kentte bulunmak, insana tarifi zor bir heyecan veriyor. Homeros'un İlyada Destanı'nda anlattığı Troya Antik Kenti, dünyanın en bilinen antik kentleri arasında yer alıyor. Antik Kent aynı zamanda 1998 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunuyor.
Çanakkale, her adımınızda sakinlik ve tarihi hissedebileceğiniz bir yer. Filmleri çekilen, kitapları yazılan, dillere destan olan Troya. Akla ilk gelen Truva atı olsa da bundan çok daha fazlası olduğunu, Time dergisinin "Dünyada Görülmesi Gereken 100 Yer" listesinde yer alan, aynı zamanda 'Attraction Star Awards' yarışmasında, yaklaşık 80
En canlı sezon sona erip, plajlar yavaş yavaş terk edilmeye başladıysa o zaman Marmaris’e gitmenin tam zamanı. Biz bu sene siteler bölgesinde konaklayıp, her gün farklı bir koy keşfettik.
İlk durağımız Turunç Koyu;
Hızlı derinleşen ama berrak bir suyu var buranın. Denizin girişi taşlı ama sonrası mis gibi bir kum. Hem beach hem de halk plajı mevcut. Her yere olduğu gibi buraya da erken gelirseniz, arabanızı yol kenarına rahatlıkla park edebilirsiniz.
Amos Koyu;
Herkes burayı bize çok överek anlattı ama bizim için çok özelliği olan bir yer olmadı burası. Öncelikle oldukça küçük bir koy. Bizim en sevdiğimiz halk plajı burada yok. İşletme de şezlong, şemsiye otopark için kişi başı 30 TL istiyor. Biz burayı es geçtik. Bizim şansımıza mı bilmiyorum ama denizi, aşırı bulanıktı. Hem küçük hem de pahalı olması bizi Amos’tan Kumlubük’e yönlendirdi.
Kumlubük;
Son zamanlarda İzmir’e yerleşme fikri hemen hemen herkesin aklında olan bir düşünce. Daha sakin, daha stressiz ve daha yavaş bir hayat çoğumuzun hayali. Yaz tatillerinde geçip gittiğimiz İzmir’i şimdi tam bir turist havasıyla gezeceğiz. İşte size 1,5 günlük bir İzmir rehberi. Hadi başlayalım.
Ben uzunca yıllardan sonra İzmir’e otobüsle gitmeye karar verdim. İşe, saatleri ve fiyatları incelemekle başladım ve bazı otobüs firmalarının ekspres seferlerini tercih ederek gece yolculuğuna çıkmaya karar verdim. İstanbul Alibeyköy' den gece hareket eden İzmir otobüsü tam 5,5 saat sonra İzmir’e ulaştı. Otobüste uyuyabilenlerdenseniz İzmir’de güzel bir kahvaltı sonrası gezmeye hazırsınız demektir. İzmir otogarı, Ege Üniversitesi’nin de bulunduğu Bornova’da yer alıyor. Ben kahvaltı yapacağım için Bornova’dan servisle Basmane’ye , oradan da yaklaşık 25 dakika yürüyerek Alsancak Dostlar Fırını’na geldim. Kahvaltı dediğim yumurta, çay ve elbette boyoz.
Kahvaltı sonrasını cumartesi sabahı kahvenizle birlikte biraz Kordo
Son yıllarda Ekim ve Kasım ayının vazgeçilmezi benim için kesinlikle Kaş oluyor. Okullar açılıp, yazın kalabalığı dağıldıktan sonra tatilin en güzel zamanları başlıyor.
Havalar bunaltmayacak derecede sıcak, deniz suyu gayet yerinde, caddelerde kimse kimseye çarpmıyor, yemek yemek için dakikalarca beklemiyorsunuz, tüm fiyatlar düşmüş, her şey mis gibi. Kaş'a uçak bileti bakmanın ya da İstanbul'dan benim gibi 10 saatte gitmenin tam zamanı, 12'de olabilir:) Yollarda az sayıda duraklayarak ve gideceğim yere bir an önce gitmek istemenin heyecanıyla yol alıyorum genellikle. O yüzden çok acil değilse yollarda durmayı da pek sevmiyorum.
Günümüzden yaklaşık 3000 yıl öncesine Frigya'ya gidiyoruz. . Oldukça geniş bir bölgede hüküm sürmüş Frigler'in izlerine bugün Ankara, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya arasında kalan bölgelerde rastlamak mümkün. Antik Çağ'da yaşamış bu topluluğun ilk kralı şehre ilk giriş yapan Gordios ve başkentleri de şimdilerde Ankara civarında bulunan Gordion'dur. Eşek kulaklı Kral Midas'ın kentine giden yolculuğumuz NG Afyon ev sahipliğinde sabahın erken saatlerinde başladı. Güven İslamoğlu ve Frigya Yolcusu Murat Şen rehberliğinde gezimize Frigya'nın en gösterişli yapısı olan Yazılıkya ya da Midas Anıtı olarakta bilinen bu devasa açıkhava tapınağı ile başladık.
11 metre uzunluğundaki tapınak, gördüğünüz andan itibaren enerjisi ve büyüklüğü ile sizi mest edecek. Tapınak, üzerindeki yazılardan dolayı bu ismi alıyor. Üzerinde Frig dilinde yazılan yazılar ve Tanrı figürleri görülüyor. Geziden bahsederken rehberimizin ve Güven İslamoğlu'nun anlattıkları minik notları da buraya serpiştireceğim:)
Mesela bizim Kral Midas olarak bildiğimiz 'Midas' yalnızca tek bir kral için değil tüm krallar için ortak bir isim olarak kullanılıyor olabilirmiş. Bundan 3000 yıl öncesinde yaşamış olsalar da
Haseki Hürrem Sultan Hamamı
Mimar Sinan'ın bu enfes eserine gelmeden önce biraz daha eskilere gitmek istiyorum. Hamam tarihi Roma dönemine kadar uzanan bir kültür. Antik Roma'da hamamlar sadece temizlik için zevk ve eğlence için de kullanılıyordu. Soylu da olsanız halktan biri de olsanız mahalle hamamına gelip her şeyden arınabilir, sosyalleşebilir ve tüm gününüzü burada geçirebilirsiniz.
Osmanlı döneminde erkeklere oranla daha kapalı bir ortamda yaşayan kadınların belki de sohbet edip sosyal çevre edinebilecekleri tek ortam hamamlardı. Burada bir tam günlerini geçirebilir, sohbet edebilir hatta kısmet bulabilirlerdi. Kadınların dışarı çıkmalarının kısıtlı olduğu bu dönemlerde hamama gitmek onlar için büyük bir şenlik havasında oluyordu. Kıyafetlerini, havlularını, yiyeceklerini hazırlayıp organize oluyor ve hamama gidiyorlardı.
Aslına bakarsanız günümüzde de durum bundan farklı değil. Kimi zaman sadece zevk için kimi zaman bir gelin hamamı organizasyonunda kendimizi göbek taşının tam ortasında bulabiliriz. Sıra geldi Hürrem Sultan Hamamı'nın altında yatan tarihe.
100 ile 200 yılları arasında inşa edilen Zeuksippoz Banyolarını belki duymuşsunuzdur. Burası, Bizans İmparatorluğu'nun baş
Uzun zamandır listemizde gözümüze ilişip duran ama erteleye erteleye bugünlere kadar getirdiğimiz Pamukkale'yi listeden çıkarmanın artık zamanı gelmişti.
Cumartesi sabah erken saatlerde her zaman olduğu gibi kalacak yer bile ayarlamadan İstanbul'dan yola çıktık. Yola çıktığımızda hangi rotayı izleyeceğimizi bile bilmeden (Bayağı bilinmeze gittik , siz bizim gibi yapmayın ) yol aldık. Yolda Kütahya, Afyon üzeri gitmeye karar verdiğimiz anda ben sucuk, kaymak, nerede ne yenir araştırmasına başladım. Not. Hâlâ kalacak yerimiz yok ama nereden sucuk nereden kaymak alınır onları gayet iyi biliyorum :)
TURİZM OTELCİLİĞE GİRİŞ DERS 1: REZERVASYON
Yaklaşık 9 saat süren yolculuktan sonra (sadece benzin almak ve yemek yemek için durduk) Pamukkale'ye vardık. Artık yaklaştıkça 'başımızı sokacak' yer meselesine sucuk ve kaymaktan daha fazla ihtiyacımızın olduğunu düşündüm, rastgele bir oteli arayıp yer olduğunu öğrendim ve kapattım.
Rezervasyon mu? Yoo hayır yaptırmadım :) Otele gittiğimizde hangi soruyla karşılaştığımızı tahmin ediyorsunuzdur. "Rezervasyon kimin adınaydı?" Rezervasyon? Siz siz olun rezervasyon yaptırmadan otele gitmeyin, lütfen yapmayın bunu:) Neyse ki bize aynı fiyatlarda