En canlı sezon sona erip, plajlar yavaş yavaş terk edilmeye başladıysa o zaman Marmaris’e gitmenin tam zamanı. Biz bu sene siteler bölgesinde konaklayıp, her gün farklı bir koy keşfettik.
İlk durağımız Turunç Koyu;
Hızlı derinleşen ama berrak bir suyu var buranın. Denizin girişi taşlı ama sonrası mis gibi bir kum. Hem beach hem de halk plajı mevcut. Her yere olduğu gibi buraya da erken gelirseniz, arabanızı yol kenarına rahatlıkla park edebilirsiniz.
Amos Koyu;
Herkes burayı bize çok överek anlattı ama bizim için çok özelliği olan bir yer olmadı burası. Öncelikle oldukça küçük bir koy. Bizim en sevdiğimiz halk plajı burada yok. İşletme de şezlong, şemsiye otopark için kişi başı 30 TL istiyor. Biz burayı es geçtik. Bizim şansımıza mı bilmiyorum ama denizi, aşırı bulanıktı. Hem küçük hem de pahalı olması bizi Amos’tan Kumlubük’e yönlendirdi.
Kumlubük;
Burası karavan ve çadırlar için biçilmiş kaftan. Geniş bir park alanı mevcut. Plajın ilk girişi biraz daha kalabalık olduğu için biz, ilerleyip daha tenha bir yere park ettik. Burada hem bir tesis hem de halk plajı bulunuyor. Biz tam bir yazlıkçı olduğumuz için şemsiyemizi de kapıp, halk plajına attık kendimizi. Plaj oldukça geniş, o yüzden sosyal mesafe kaygınız olmasın. Kumlubük, girişi taşlık sonrası kum ve bir miktar bitki. Suyu temiz ve oldukça berrak.
Çiftlik Koyu;
Marmaris’ten 1 saat uzaklıktaki bu koy, şimdiye kadar gördüklerimizin en iyisiydi. Çünkü henüz, Gebe Kilise ve Akyaka’da yüzmemiştik:) Çiftlik Koyu’na arabayla geliyorsanız, otopark yazan yerlerin çoğu beach kullananlar için ayrılmış. Eğer bizim gibi halk plajı kullanacaksanız o zaman sabah erken saatlerde gelip, kalabalıklığı atlatırsanız sizin için iyi olur. Biz otopark yazan yere girip, elimizde şemsiyelerle arabadan inince geri çevrildik ve arabayı başka yere park etmemiz gerekti. Her yere olduğu gibi buraya da erken gelmekte fayda var. Hem aracınıza daha kolay yer bulabilirsiniz hem de plaj kalabalık olmadan rahatça yüzebilirsiniz. Gerçi biz, sabah gelip öğleden sonra çıktık fakat, plajın geniş olması sebebiyle hiç kalabalıktan şikayetçi olmadık. Çiftlik Koyu, girişi taş, sonrası kum ve oldukça berrak. Hızlı derinleşiyor, o yüzden girerken dikkatli olmakta fayda var. Burası aynı zamanda tur teknelerinin de uğrak yerlerinden biri. Kumsalı oldukça geniş olduğu için, çadır açabilirsiniz. Kamp yapmaya uygun, yapanları da gördük hatta. Sabah bu manzaraya uyanmak güzel olabilir. Bu alternatifi de değerlendirin derim.
Gebekse - Gebe Kilise;
Burayı unutmayın, altını çizin, not defterinize yazın, bir şeyler yapın:) Çiftlik Koyu’na geldiğimiz gün, buraya da gitmeyi kafamıza koymuştuk. Arabayı park ettikten sonra, bir görevliye Gebe Kilise’yi sorduk ve kendilerinin botlarla oraya götürdüklerini, istediğimiz zaman da gelip aldıklarını öğrendik. Gidiş – dönüş 200 TL’ye buraya gitmeye karar verdik. Kabul ediyorum, pahalı. Ayrıca tekne turu yaparak Gebe Kilise’ye gelmeniz mümkün. Hem de çok daha ucuza. Biz hem pandemi sebebiyle hem de planımız dahilinde olmadığı için, kendimiz gitmeye karar verdik. Bu arada 15-20 dakikalık bir yürüyüş yolu ile de Çiftlik Koyu’ndan buraya ulaşabilirsiniz. Yolun durumunu bilmiyorum ama bir sonraki gidişimde deneyimlemek aklımda.
Tur dışında gelmenin en güzel yanı akşam üstüne doğru tüm tur teknelerinin gidip cennet gibi bir koyun size kalması. Biz, kendi malzemelerimizi götürüp, zaten kimsenin olmadığı, sahilden biraz daha yukarıda ağaçların altına kendimize bir yer yaptık. Ne de olsa önümüzdeki uzun saatler boyunca buranın yerlisi gibi takılacaktık. Öyle ki, bizim orada bir şeyler sattığımızı dahi düşünenler tatilciler dahi oldu:) O kadar yerleşik hayata geçtik yani. Tur tekneleri geldiğinde denizden çıkıp, onlar gittiğinde cennet gibi bir yerde buruş buruş olana kadar yüzdük. Buranın kumsalı yok desek yeri. Minik bir kıyısı var sadece. Eğer bizim gibi tur haricinde gelecekseniz, yanınıza bolca su ve yiyecek almayı unutmayın. Susuzluktan ve açlıktan buranın keyfine varamayabilirsiniz. Burada bolca bal bulabilirsiniz. Marmaris olunca çam ve kekik balı almadan gitmek olmuyor. Gebe Kilise’de de bir bal üreticisi mevcut. Teknelere kadar giderek, ürünlerini tatilcilere ulaştırıyor. Gebe Kilise’nin hemen arka tarafında da gözlerinizin bayram edeceği minik bir koy daha var. Tekne turuna çıkan tatilcilerden bilenler, hemen buraya koşuyor. Bunu yazmakla yazmamak arasında gidip geldim. Lütfen koruyun doğayı, olduğunuz yeri, girdiğiniz denizi, kamp yaptığınız ormanı.
Selimiye Sığ Liman;
Selimiye, Marmaris’in diğer tatil beldelerine göre daha sakin sayılabilecek bölgelerinden biri. Sığ Liman Selimiye’ye girdikten sonra yolun sonunda karşınıza çıkıyor, fakat arabasız gelmek biraz uzun sürebilir. Eğer sabah çok erken gitmeyecekseniz ve güneş artık kendini göstermeye başladıysa tavsiyemiz, yürüyerek gitmemekten yana. Nereden biliyoruz, geçen sene yol tarif eden bir amca, ‘yürürsünüz yakın yakın’ dedikten 10 dakika sonra, yerde sürünüyorduk, elimizde sandalyeler ve çantalarla. Siz yapmayın! Burası Selimiye merkezden yaklaşık 2 kilometre. Yol üstlerinde otoparklar mevcut ama erken gelirseniz, yol kenarlarına rahatlıkla bırakabilirsiniz. Herhangi bir tesis yok. Burada kendi plaj malzemelerinizi de kullanabilirsiniz, belediyenin şemsiyelerini de. Küçük bir sahili var, erken gelen belediyenin şemsiyelerini kapar. Çoğunlukla, çocuklu aileleri görmek mümkün. Adı üstünde sığ liman, ama baya adı üstünde. Çünkü gerçek anlamda yüzebilmeniz için, plajdaki malzemelerinizi seçemeyecek kadar açılmanız gerekebilir. Yüzmek pek keyifli değil, deniz altında herhangi bir canlılık belirtisi yok.
Selimiye Cennet Koyu;
Buranın adını çok duymuş, fotoğraflarına da sık rastlamış olabilirsiniz. Cennet Koyu’na, Sığ limanın sağından orman içine girip, yaklaşık 5 dakikalık bir trekking ile ulaşılıyor. Burada yürürken yapılacak en büyük hata terlik. Mini deniz suyu geçişleri ve bol engebeli bir orman yolundan yürürken, yara bere içinde kalabilirsiniz. Tavsiyemiz, sandalet tarzı bir ayakkabı seçin ve hem doğanın hem de biraz insanların oluşturduğu orman yolundan yürümeye başlayın. Denize paralel ilerlerken, solunuzda güzel manzaralarla karşılaşacaksınız.
Burası oldukça küçük bir koy, şemsiyeye ihtiyaç duymayabilirsiniz. Etrafı ağaçlarla çevrili olduğu için onların gölgeleri yeterli olacaktır. Gelirken su ve yiyecek getirmeyi unutmayın. Mesela Selimiye’den tereyağlı simit alabilirsiniz. Oldukça küçük bir yer, erken gelen yerleri kapar! Bizim için hayal kırıklığı oldu burası. Daha iyi yerler bulabiliriz diye, geldiğimiz yolu düşe kalka geri döndük. Fakat, Selimiye’ye gelirseniz yine de bir görün, belki siz çok beğenirsiniz. Yolda karşılaştığımız insanlara güzel olmadığını söyledik ama umarım tatillerini engellememişizdir:)
İncekum;
Marmaris’te girdiğimiz en temiz yerlerden biri olarak aklımıza kazındı. Aklımıza kazınan başka özellikleri de var elbette. Öncelikle, arabanızla belli bir yere kadar gelip, sonrasını traktörle devam ettiğiniz ilginç bir yer İncekum. Arabanızı oradan bulunan ücretsiz otoparka park edebilirsiniz. Kişi başı 25 TL karşılığında sizi plaja götüren bir işletme mevcut burada Ateş ölüçümünden sonra, sırayla ring yapan traktöre binip, sahile ulaşıyorsunuz. Bu arada 25 TL’nin içinde gidiş – geliş, (istediğiniz kadar gidip gelebilirsiniz) tuvalet ve soyunma kabini kullanımı var. İçeride şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Aslında ağaçlık bir alan olduğu için bolca gölge var ama bu alanlar şezlong kiralayanlar için ayrıldığından bizim gibilere pek yer kalmıyor. Bizim İncekum maceramız, ağaç altlarında gölge kovala kovalaya geçti biraz. Hafta sonu gitmeyi planlıyorsanız gitmeyin.
Hafta sonu sabah erken saatler de gitmeyi planlıyorsanız, yine gitmeyin. Her şekilde hep kalabalık. Girişi sığ olduğu için de çocuklu aileler tarafından oldukça tercih edilen bir yer. Biz kıyı kesiminden biraz daha uzaklaşarak sosyal mesafeyi korumaya çalıştık. Fakat öğlene doğru oldukça mesafesiz kalınca geri dönmek zorunda kaldık. Bu arada İncekum’un en güzel zamanları sabahları. Öğleden sonra hem kalabalığın etkisi hem de rüzgar ile birlikte burayı kötü hatırlamanız mümkün. Biz Marmaris tatili boyunca her yere sabah erkenden gidip, kimse gelmeden yüzelim diye diye, parmak uçlarımız değil, kafa derimiz de buruşana kadar denizde kalmışız. Çok sonradan fark ettik bunu:)
Akbük;
Bu yaz girdiğimiz en ılık, en temiz ve tuz oranı en düşük olan yer burası oldu. Akbük’e gelirken, çok güzel yollardan geçeceksiniz, mis gibi orman havası için, camlarınızı sonuna kadar açın ve fotoğraf makinelerinizi hazır tutun. Akbük’e arabayla geldiğinizde 25 TL ödeyerek arabanızı plajın hemen yanındaki otoparka bırakabilirsiniz. Çok küçük ve dar bir kumsalı var. İşletme var ama kendi malzemelerinizi de kullanabilirsiniz. Biz gittiğimizde işletme sosyal mesafeye uygun bir şezlong ve şemsiye yerleşimi yapmamıştı. Müzik yasak denmesine rağmen de baya bangır bangır müzik dinledik.
Zaten küçük olan kumsal, kontrolsüz gelen insan kalabalığı ile daha da boğucu hale gelebiliyor. İşin kötü tarafı, çok hızlı derinleştiği ve bolca kestane barındırdığı için kıyıdan 3 kulaç sonra şeritlere geliyorsunuz. Hem kumsal dar hem de deniz, kaçacak yeriniz yok. Yine tavsiyemiz sabahın köründe gelip, bizim gibi kimse gelmeden yüzelim diye, solungaçlarınızla kıyıya çıkmanız. Akbük, aşırı temiz ve çok berrak, geldiğinizde hayran kalacaksınız. Karavan ile konaklama yapılıyor mu bilmiyorum ama, sanırım en güzeli burada konaklamak. Gün doğumu ve gün batımında denize girmek olabilir. İnsanlar gelmeden ve herkes evlerine dağıldıktan sonra mis gibi olur.
Azmak;
Muğla, Akyaka’daki Azmak Nehri, dondurucu derecedeki cam gibi suyu, sazlıkları, ördekleri, yasak olmasına rağmen suya atılan masa ve sandalyeleri ile sizi kendine hayran bırakıyor. Araçsız buraya gelecekeseniz, Marmaris’ten hareket eden dolmuşlarla buraya ulaşmanız mümkün. Azmak Nehri’nde tekne ve kano turu yapabilir, cesaretiniz varsa yüzebilir, ya da sadece ayaklarınızı sokup, kural tanımaz yerli ve yabancı turistlere sinirlenebilirsiniz.
Lütfen bunları yapmadan gelmeyin;
Tekne turuna çıkıp, cennet gibi bir koya gelip, plastik malzemelerinizin ya da kağıt peçetelerinizin tekneden denize uçmasına izin vermeyin.
İçtiğiniz su şişenizin, rüzgarla ya da çocuğunuzun su şişesi tekmeleme eğlencesiyle denize ulaşmasına izin vermeyin.
Tam şezlongunuzun dibinde çöp kovası olmasına rağmen, denizden sonra taradığınız saçlarınızı kuma atmayın.