Tıpkı halkım gibiydi babam. Yemek yedikten sonra televizyon karşısına kurulur ve iki saniye sonra elinde kumanda, uyuyakalırdı.
Ve yatma vakti geldiğinde evdeki hiç kimse babamı uyandırmaya cesaret edemezdi.
Çünkü sinirlenirdi babam.
"Ne uyuması be! Şurada ağız tadıyla televizyon seyredemeyecek miyiz ulan?" diye bas bas bağırırdı kendisini uyandırmak isteyenlere.
Asla uyandıramazdık.
Tıpkı halkım gibiydi babam...
***
İzmit’te Greenpeace
üyeleri halk zehirlenmesin diye eylem yaparken halktan sopa yiyince nedense babam aklıma geldi işte...
Ve bu ülkede aydın
olmanın zorluğu...
Polisle çatışarak, Anadolu’dan göç edenler için gecekondu bölgesi yaratan devrimci gençler sırtlarında kalaslar taşıyarak yaptıkları gecekondularda oturan insanlar tarafından ihbar edilmişlerdi 12 Eylül sonrasında.
Kendince halkı kurtarmak için Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kuran Deniz Gezmiş’i, gene kurtarmak için yola çıktığı halk ele vermemiş miydi?..
12 Eylül öncesinde "İşçiler sömürüye karşı birleşin" diye duvarına yazı yazdığımız fabrikanın işçileri birleşip bizi bir güzel kovalamamışlar mıydı bokludereye kadar?
***
Halk genel olarak siyasetçiye güvenmiyor ama acaba benim biricik dünya güzeli halkıma güvenen siyasetçinin başına neler geliyor, hiç düşündünüz mü?
Örneğin CHP...
Daha bu kadar bankanın hortumlandığından haberimizin bile olmadığı yıllarda Türkbank satışında ortağı ANAP tarafından yolsuzluk yapıldığını öne süren CHP ilkeli davranmış ve halkın çıkarlarını korumak adına hükümetten istifa etmiş ama halk ilk seçimlerde "Niye hükümeti yıkıyon lan? Sana ne biz hortumlanıyorsak kavgacı herif?" diyerek Baykal’ı ve onun partisini meclis dışında bırakmış; yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkan ANAP ve DYP’yi ise davul zurna eşliğinde meclise sokmuştu.
Reha Muhtar,
Fatih Altaylı, Savaş Ay programlarına halkı kattıktan sonra daha iyi tanır oldum güzel halkımı zaten.
Sabancı’yı ayakta alkışlayıp, sizi sömürüyorlar diyen Perinçek’i yuhalayanları...
***
Bir tek Gaffar Okkan’ın ardından barışa ve demokrasiye sahip çıkmaları sevindirdi beni ama orası da Diyarbakır’dı zaten.
Onlar halk olmanın erdemini
çok iyi biliyorlardı.
Ya gerisi?
Savaşa karşı mıydı?
Demokrasiyi istiyor muydu?
Laiklik onun için ne kadar önemliydi?
Dindar mıydı? Yoksa şeriatçı mı? Hiç öğrenemedim...
Halk zehirlenmesin diye eylem yaparken halktan sopa yiyen "Greenpeace" üyelerini görünce de babam geldi aklıma işte.
Hani hem kızarsın ama hem de seversin ya içten içe...
İşte tıpkı babam gibiydi halkım...
Alman Büyükelçiliği’nin yazlık konutlarının restorasyonu projesi, mimar Tuncer Çakmaklı’yı Almanya’da gündeme getirdi. Almanya’nın ünlü mimarlık yıllığı Bau und Raum, son sayısında Türk mimara 14 sayfa ayırdı. Konusunda, ülkenin en prestijli yayın organlarından Bau und Raum, 2000-2001 sayısında dünyanın en önemli mimarlarıyla birlikte mimar Tuncer Çakmaklı’dan ve bu projesinden bahsetti.
Çakmaklı’nın, İstanbul Tarabya Koyu’nda bulunan ve yedi ahşap binadan oluşan konutlarının restorasyonu projesiyle gündeme geldiği yıllıkta, ayrıca Alman felsefecisi Dr. Olof Asendorf’un kalemiyle Tarabya tarihine de yer verildi.
Yurtdışında dersler verdi
Almanya’nın en önemli mimarlık fakültelerinden Karlsruhe Teknik Üniversitesi’ni bitirdikten sonra, Aechen Teknik Üniversitesi’nde tarihi bölgelerde modern tasarım ve yapı üretimi dersleri veren Çakmaklı, 1992 yılında İstanbul’a dönmüş ve mimarlık faaliyetlerine İstanbul’da devam etmişti.
Geçen ay, Saraybosna Kenti ve Yeni Üniversitesi Uluslararası Yarışması’nda mansiyon kazanan Tuncer Çakmaklı, halen depreme karşı dayanıklı konut teknolojilerinin denendiği Kocaeli Serbest Bölgesi projesi üzerine çalışıyor.
Vallahi çocuklar böyle işte. Televizyonda ne görürlerse istiyorlar. Minik yeğenlerim Dövergül ile Nakavtcan haberlerde çocukların boks yaptıklarını görünce biz de isteriz, diye tutturdular. Üstüne de milletvekillerinin boks görüntülerini izleyince boksör olup çıktılar başımıza... Sonuç ortada.
Bankayı hortumlayıp devleti ve vatandaşı milyonlarca dolar zarara sokan batık banka Aegean Bank yöneticileri ifade veremediler.
İfade için çağırıldıkları savcılıkta ağızları dolu olduğu için konuşamayan banka yöneticilerinin ifade vermesi için sindirim tarihinden sonrasına gün verildi.