Uzaya uydu üstüne uydu fırlatarak iletişim ağını Çin’den Maçin’e kadar genişleten Türk Telekom İstanbul’un orta yerindeki evime yedi aydır telefon bağlayamadı nedense.
Size bu yazılarımı cep telefonumun modeminden gönderiyorum ve her ay ödediğim telefon parası miktarı dünyanın en zengin adamı Bill Gates’in gelirine yaklaşmak üzere.
Ne yaptıysam , kiminle konuştuysam bu telefon işini çözemedim ...
Graham Bell’in telefonu icad etmesinin üzerinden 100 yılı aşan bir zaman geçti geçmesine ya, ben hâlâ dumanla haberleşme derdindeyim.
Gazeteye yazılarımı dumanla bildirebilirim sahiden.
İlke veya Cenk Milliyet’in çatısına çıkarlar ben de evin çatısından onlara şifreleme yöntemi ile yazımı gönderebilirim.
Veya tamtamlarla yazım istediğim
yere ulaşır.
Arada bir Türk Telekom yetkililerine de tamtamımın sopaları ile bir iki mesaj iletmek boynumun borcu olsun gayrı...
***
Efendim Telekom’a ne zaman telefon açsam topu ayağına alıp "Tamam ben golü atarım" diyene rastlayamıyorum zaten. Fenerbahçe’nin presi karşısında dağılan rakip takım gibiler, topu ayağına alan hemen bir başkasına atıyor topu.
Sonrası dan dun tribünlere...
Bölge müdürü genel müdüre, genel müdür yatırımlar müdürüne, yatırımlar müdürü İskan Bakanlığı’na, İskan Bakanlığı projeler genel müdürlüğüne atıp duruyor topu...
Mesele gayet basit aslında. Bölgedeki iki kooperatifin telefon santrali için arsa tahsisi mesele olunca, Telekom da yan gelip yatmış tabii senelerce.
Bu arada santral yapacak arsası olmayan bölgelerde mesele nasıl çözülüyor anlamış değilim. Arsa yoksa hizmet vermiyor mu Telekom? Telefon bağlamıyor mu?
Lakin bunca tuhaflığa rağmen sonunda insanlar taşınınca belediye bir arsa tahsis etmiş Türk Telekom’a, ama şimdi de "Oraya bir santral inşa edilecekmiş ve bu en az iki üç yıl sürermiş" diyor dilleri kapsama alanı dışında kalasıcalar.
"Niye iki üç yıl?
Santral niyetine Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camisi’ne benzer bir yapıyı dikmek zorunda mısınız yahu? Bu santralin yol kenarına yerleştirilecek daha küçük boyutlusu yok mu?
Üstelik Fatih Sultan Mehmed’in 25 günde Rumeli Hisarı’nı yaptığını düşünürsek, ne dikeceksiniz oraya santral olarak. Sabancı’nın ikiz kulelerini mi?" gibi sorularıma yutkunma sesinden başka cevap alamadım...
***
Tabii bunun açıklaması şöyle olsa gerek.
Oraya santral inşaatı yapan firmayı belirlemek için ihale açılacak.
İhale yapan firmalarla sık sık yemeklere çıkılacak.
Yılbaşlarında ve bayramlarda içinde zarflar olan büyük sepetler gelecek gidecek.
Bu arada yazışmalar yazışmalar...
Sonra, efendim partiye yakın bir müteahhit firma bulunacak, Ankara’dan abim gelecek, evde bir bayram havası esecek ve iki göz santralin yapımına dört yıl sonra törenlerle başlanacak.
Bu arada telefon demode olacak ve yeni haberleşme sistemleri bulunacak.
***
Sonuçta evime taşınalı yedi ay oluyor.
Türk Telekom’un uzayda fırıl fırıl dolaşan iki uydusu var ama benim telefonum yok. Size bu yazıyı evime üç kilometre uzaklıktaki telefon kulübesinden yazdırıyorum. Sesim zor duyuluyor. Başlık ister misin Türk Telekom yerine Türk Kelekom çıksın.
Geçen gün eve milletvekili dostlarım geldi. Bir muhabbet bir muhabbet anlatamam. Yenildi içildi kavgalar yapıldı. Daha neler neler... İşte salondaki webcam’a takılan sıkı bir muhabbet anı.
Bir süre daha et yerine fasulye yiyin. Deli fasulye virüsüne karşı da dikkatli olun.
Etleri kesinlikle kaynatmadan içmeyin. (Bu su içindi galiba)
Dananızın deli olup olmadığını anlamak için dananıza Altay’ın "Var ya" şarkısını dinletin. Benzer sesler çıkarmaya başlarsa, dananız delirmiş demektir.
Müessesemizde veteriner kontrolü vardır yazısına aldanmayın. Bu kontrol daha çok veterinerin işe gelip gelmediğini kontrol etmek için vardır.
Dananın beynini yemeyin. Hayır virüsten dolayı değil. Etkiler yani.
İlla ki et yiyecekseniz birbirinizi yiyin. Yıllardır yiyorsunuz hiç virüs kapanınız oldu mu?
İstanbul’da park yeri kaldı mı?
Belediye uyuyor mu? Dandini dandini dasdana mı?
N’apsın vatandaş, Böyle park etmeyip de ne yapsın?
Şöför arkadaş sen gene sen ol, yapma böyle kaka şeyler.
İyi güzel park yeri bulmuşsun lakin, arka koltukta çantanı unutsan nasıl alacaksın güzel kardeşim...
Ayrıca bankamatiğin önünde duran kırmızı montlu kardeşim.
Asılma karıya...
Ölünce Süleymaniye Camisi’nin şerefelerine gömülmek için Bakanlar Kurulu izni alınacak. Manzarası güzel oluyormuş.
Süleymaniye’nin bahçesinde yer yoksa yan tarafta katlı otopark var. Orası da olur.
Cumhurbaşkanı kararı veto ederse Çankaya’nın bahçesine gömülmek için izin istenecek.
Semra Özal da Süleymaniye’yi istiyormuş. Vazgeçilecek.