Boks ringine iki çocuk çıktı diye bu kıyamet... Bir gazete ortaya attı, ardından bütün gazete ve televizyonlar hurraaa ‘Nedir bu 10 kupona rezillik? İki masum sabi sübyan dövüştürülür mü?’ kampanyası başlattılar.
Haber aralarında ise akşama gösterilecek karate filmleri şöyle tanıtılıyordu aynı televizyonlarda...
"Dövüş sanatının Uzakdoğulu ustalarından nefis bir film. ‘Demir yumruk’ Chen Lee ile Çinli ajan Jong Wee arasındaki yumruk yumruğa düello hepinizin nefeslerini kesecek.
Az sonraaa...!!’
***
Bu nedenledir ki, dört yaşlarındaki iki çocuğun ringdeki bu pata küte serüveni beni hiç şaşırtmadı.
Kavgaya ‘dövüş sanatı’ yakıştırmasını yapan sanatsever bir millet olduğumuza inanıyorum çünkü.
Plastik sanatlar anlayışımız da, kavgadan sonra bozulan façanın düzeltilmesi için doktorların yaptığı estetik ameliyat düzeyinde.
***
Hiç kendimizi kandırmayalım; ülkemiz bir dayak cenneti...
Karakolda hortumla adam dövdüğü kameralarla saptanan ve yargılanmak için adliyeye gelen ‘Hortumcu Süleyman’ başka hangi Avrupa ülkesinde "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye alkışlarla karşılanırdı..?
Başka hangi Avrupa ülkesinde, çevre bilinci oluşturmak için eylem yapan Greenpeace üyeleri halk tarafından tekme tokat kovalanabilirdi?
Başka hangi ülkede, gencecik adamlar kendisine tutulan mikrofonlara ‘Kadın hak ederse dayak atmak lazım elbet’ diyebilirdi?
Ve başka hangi ülkede, bu cevap alkışlarla karşılanırdı?
***
Dayak tüm dünyada var elbet ama hiçbirinde bizdeki kadar geleneksel bir halk sanatı olarak kabul görmüyor.
Bizde dayak babadan oğula bırakılan en kutsal miras gibidir neredeyse.
‘Dövüş sanatının’ incelikleri ailelerde babalar tarafından uygulamalı olarak öğretilir.
Okulda öğretmen pekiştirir.
Çıraklıkta ustanın vurduğu yerde gül biter.
Kışlada ‘Her şey vatan için’dir zaten...
Ve 20 yaşını bitirmiş bir genç için dayak en güzel çözüm aracıdır artık.
Terör de öyle...
***
‘Adam öldürme sanatı, dövüş sanatları’ derken, korkum sanat kavramının da yara bere içinde kalması.
Atatürk’ün "Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir" vecizesi hem ressam ve heykeltıraş yetiştiren güzel sanatlar akademisinin kapısında vardır, hem de çocuklara zenaat öğreten meslek okullarının kapısında.
Şimdi sıra, aynı vecizeyi boks salonlarına koymaya geldi galiba...
Ve yumruğu çakıp rakip boksörün kaşını patlatan boksör de şöyle yumurtlar herhalde:
"Rakibin hayat damarlarından birine çaktım yumruğu ve maçı kazandım. Memleketimi en iyi şekilde temsil ettiğime inanıyorum."
Boksör çok haklı.
Özellikle son cümlesinde...