<#comment>#comment>Ekonomik krizin zor yıllarıdır.
Büyük bir para ödülü konur ikramiye olarak ve yarışmacılardan dans etmeleri istenir.
Neredeyse ölümüne. Bayılanlar, sakatlananlar ve ölenler olur dans ederken.
Dünyanın o en zarif, en estetik ve en seksi gösterisi para için vahşi bir at yarışına dönüşür neredeyse.
Amerika 1900'lü yılların ilk çeyreğinde yaşadı bu amansız yarışı.
Sydney Pollack filme çekmişti yıllar önce, biz ise yeni vakıf olduk.
<#comment>#comment>Efendim, ben çok şükür yaz aylarında İstanbul’da değilim amma İstanbul sosyetesinin korkulu rüyası haline gelen Layla’dan geri çevrilme meselesi inanın sosyeteyle alakası bulunmayan benim çevremde bile tütün üreticilerine ödenecek baş fiyat meselesinin önüne geçti.
Bir panik bir panik ki sormayın.
Beş-altı arkadaşım psikologların eşliğinde tedavi görüyorlar.
Hatta bir tanesi bu tür mekanlardan geri çevrilenleri rehabilite etmek üzere hizmete giren bir kliniğe tedavi olmak üzere yattı.
Bu mekanlara giricem derken kapıdaki bodyguard engeline takılanlar Vietnam’da savaşırken Vietnamlılar’ın eline düşüp dengesi bozulan ve boş vakitlerinde sağa sola ateş açan Amerikan askerleri gibi oldular.
Güzin Abla olsa "Geçen gün Layla’ya giremedim. Acaba evlenince karımı mutlu edebilir miyim?" türü mektuplardan başını kaldıramazdı.
<#comment>#comment>Aslında itiraf etmeliyim ki, hayatım boyunca entelektüel olmaya özendim... Çevremde anlamadığım dilden felsefi tartışmalar yapılırken bir varoş çocuğu olmama lanet ettim.
Çevremdekiler Foucault sarkacını tartışırlarken "Bizim inşaatçıların kullandığı yerli sarkaçlar da fena değil" deyişim üzerine girilen gülme krizleri tartışmayı yapan insanlarla karşılaştığım her an sürmeye devam ediyor.
Eşimini konservatuardan arkadaşları "Gogol’ün paltosunu gördün mü?" dediklerinde "Vestiyere bakın" demiştim de, bu da bizim camiada yıllardır makara görevi görmüştü.
Woody Allen’ı sevimli ağaçkakan Woodywoodpecker’le karıştırmamı ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Koca koca kitaplar, koca koca filmler yapmama rağmen entelektüel camiada kaşlarım Emrah’ın kaşlarının takındığı pozisyonunu takındı yıllarca.
Kendime sevgili olarak Perihan Mağden yerine Naomi Hanım’ı seçmem o camiada kendimi daha rahat hissetiğim için değildir de nedir?
<#comment>#comment>Uşak’ta uzaylı görüldü diye tüm Türkiye’de kıyamet koptu neredeyse. Oysa ülkemize daha önce de uzaylılar geldi. Hatta bazıları kök salıp yerleştiler bile... İşte ülkemizdeki uzaylılar...
***
Aysel Gürel
Bizden biri olması mümkün mü? Bakın çevrenize, hanginizin annesine ve haminnesine benziyor? Kalın gözlüklerinin arkasında kocaman ekranlar var ve orada kimi zaman karşısındaki insanla ilgili bilgi alıyor, kimi zaman da şarkı sözleri gönderiyor uzaylılar ona.
"Honki Ponki Tonino" adlı Merkür halk şarkısı nasıl çıkabildi sanıyorsunuz?
<#comment>#comment>Efendim; İbrahim Tatlıses'in ünlü olmadan önce inşaat işçiliği yapmasına benzeyen bir iddiadır aslında ama inansanız da inanmasanız da UFO'ların dünyaya gelip gittiklerine ait ipuçları bütün dünyada bilimsel olarak inceleniyor.
Türkler'in uzay çalışmalarına Hazerfen Ahmet Çelebi'nin başına gelenlerden sonra ara verdiklerini ve bundan daha kolay bir meşgale olan 'banka hortumlamak' konusunda uzmanlaştıklarını biliyordum ama bu kadarını da tahmin edememiştim doğrusu.
***
Mesele şu efendim.. Belki gözünüzden kaçmıştır diye bir kez daha aktarayım.
Sabah gazetesindeki bir haber "Uşak'ta köylülerin bir uzaylı gördüklerini ve uzaylı ile kısa bir taş muharebesine giriştiklerini" anlatıyordu.
Bu haberi okurken yıllar öncesine gittim ve bizim Mehmet Çağçağ'ın çizdiği bir karikatürü hatırladım.
<#comment>#comment>Fazıl ne bu numaralar?
- Ne numarası Ebru? Ben loto oynamam biliyorsun.
- Saçmalama Fazıl; bak Türk Telekom’dan fatura gelmiş, 4 milyar lira telefon parası. Ka de ve dahil.
- Annenle bu kadar çok konuşursan böyle olur işte.
- Saçmalama Fazıl; ahize elimde uyusam ve bu sırada annemle konuşsam bile bu kadar çok telefon parası gelmez insana... Bu işte bir tuhaflık yok mu sence?
- Yahu Türk Telekom’u özelleştirirken bize satmış olmasınlar 4 milyar liraya? Belki de şu anda Türk Telekom’un sahibi biziz de haberimiz yok Ebrucuğum.
<#comment>#comment>MHP popüler şarkılar 'yazmaya' başladı... Naapsın adamlar? Tam hazine kesesinden ulufe dağıtacak bir oy çokluğu ile iktidara geldiler, IMF işe limon sıkmaya başladı.
Yok destekleme alımlarını kaldırın, sübvansiyon yapmayın, devleti küçültün.
Yahu geçmiş iktidarlar buğdayı dünya piyasalarının iki katı fiyatına benim çiftçimin elinden alıp depolarda yakarken nerdeydi bu IMF?...
Adamlar haliyle sinirleniyorlar elbet. Tarım Bakanı Kemal Derviş'in evi olmadığı için mecburiyetten kaldığı otellerde oda fiyatına dahil olan kahvaltısını bile sorun etmeyecek de ne yapacaklar?
O yasak, bu yasak, şu yasak... Ne biçim faşizim bu yahu?
Sonra kızıp kızıp halka yaranabilmek için böyle popülizm soslu inciler döktürüyorlar elbet...
<#comment>#comment>First Hemşire Nermin Erbakan’ı da sayarsak Catherine Derviş’e gelene kadar nice first leydiler gördü Ankara sokakları.
Kronolojik sıraya göre sayarsak kimler geldi kimler geçtiii...
***
Yıllar Nazmiye ve Süleyman Demirel çiftini birbirine yaklaştırdı aslında.
Hatta o kadar birbirlerine benzediler ki Nazmiy’anım acil bir vesikalık fotoğraf ihtiyacı olduğunda Süleyman Bey’in vesikalık fotoğraflarından birini alıyor; tükenmez kalemle saç ve bıyık yapıp kendi fotoğrafı olarak kullanıyordu.