Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2012 yılını bitiriyoruz. Bu yılın muhasebesini yaptığımız zaman, ortaya çıkan önemli öğelerden biri de, şüphesiz ki “demokrasi karnemizdeki başarısızlık”. 2012’de demokrasi sorununu konuştuk. 2013’te de bu sorunu konuşmaya devam edeceğiz.
Dönüşüyor ama demokratikleşemiyoruz
Doğru; demokrasi sorunu sadece bugünün sorunu değil. Dün de vardı. 1945’te demokrasiye geçen Türkiye, yaklaşık son yetmiş yılda, önemli kazanımlar elde etti. Ama demokrasisini güçlendiremedi, kurumsallaştıramadı, içselleştiremedi. Demokrasi, bugün hala “kasabada tek oyun” değil.
Türkiye sivilleşti. Artık, asker-sivil ilişkilerinde ibre, olması gerektiği gibi sivil alanın yanında.
Ama, sivilleşme demokrasiyi güçlendirmedi.
Türkiye, çok büyük bir dönüşüm sürecinden geçiyor; ekonomisi büyüyor, kentleşiyor, küreselleşiyor, toplumsal ve sınıfsal yapısı değişiyor; orta sınıflaşıyor.
Ama, dönüşüm demokrasiyi güçlendirmiyor.
Demokrasi sorunumuz devam ediyor. Dünya demokrasi sıralamasında; siyasi ve sivil haklar ile özgürlükler sıralamasında; toplum yönetiminin kalitesi sıralamasında çok aşağı sıralardayız: Demokrasimiz sınırlı ve otoriterleşme eğilimlerini hala içeriyor.
Objektif olarak baktığımız zaman görüyoruz ki; 2012 yılının önemli bir özelliği, demokrasimizin zayıflığı oldu. 2013 yılının önemli gündem maddelerinin başında da demokrasi sorunumuz gelecek.

Bugünün özellikleri
Dahası, bugün, demokrasi sorunumuzu konuşurken, üç önemli nokta ortaya çıkıyor.
Birincisi, bugünkü demokrasi sorunumuzu artık dünkü askeri ve yargısal vesayet rejimine gönderimle açıklayamayız, konuşamayız. Türkiye, sivil iktidarın güçlendiği ve vesayet rejimi sonrası bir dönemde, hala demokrasi sorunu yaşıyor.
İkincisi, bugünkü demokrasi sorunumuzu, zayıf muhalefete, CHP’ye ya da demokrasiye inanmayan ulusalcı görüşlere gönderimle de açıklayamayız, konuşamayız. Çok güçlü bir AK Parti hükümeti var.
Üçüncüsü, bugün AK Parti hükümetinin ve Başbakan Erdoğan’ın demokrasi alanındaki başarısızlığına eleştiriler, sadece demokratlardan ve muhalefetten gelmiyor, AK Parti’ye çok yakın çevrelerden de geliyor. Gelen eleştiriler haklı ve de sert eleştiriler.
Örneğin Zaman gazetesinden Şahin Alpay, Başbakan’ı “Putinleşme eğilimi içinde görüyor ve Putinleşmenin Türkiye’de işlemeyeceğini” söylüyor. Star gazetesinden Fehmi Koru, “Başbakan’ın kendisini toplumun babası, toplumu da kendi çocukları olarak gördüğünü” söylüyor ve “bir baba olarak toplumu yönetme eğiliminde hareket ettiğini” vurguluyor. Bence, bu bağlamda en önemli eleştiri de Zaman ve Today Zaman gazetelerinden, Başbakan’a çok yakın SETA düşünce kuruluşunun önemli isimlerinden İhsan Dağı’dan geldi; Dağı, AK Parti ve Başbakan’ı, “postmodern otoriterlik” eğiliminde görüyor.

Postmodern otoriterlik
Dağı, arka arkaya yazdığı “İslamcıların demokrasiyle sınavı”, “Postmodern otoriterlik” ve “İslamcılık ve merkez sağ arasında” (Zaman, 11, 14, 21, 25 Aralık) başlıklı yazılarında, AK Parti ve Başbakan’ın 2002-2011 döneminde üstlendiği, “merkez sağ” kimliğinden çıkarak, İslamcı geçmişe geri dönüş içinde olduğunu öneriyor. Ve ekliyor; AK Parti hükümeti ve Başbakan, İslamcı bir “toplum mühendisliği” içinde ve belli bir “millet, medeniyet, tarih, kültür, ecdat, kimlik anlayışı”yla, “yeni bir toplum” yaratma eğilimindeler. Bu da AK Parti’nin demokrasiden sapması, merkez sağ kimliğini unutması ve İslamcı geçmişe geri dönüş eğiliminde olması anlamına geliyor.
Postmodern otoriterlik, Kemalist otoriterlikten farklı; halka rağmen değil, halkın çoğunluğuna dayanıyor. Ama hala otoriter; çünkü, çoğunluğun değerleri adı altında belli değerleri toplumun her alanına devlet ve lider yoluyla empoze ediyor. Yeni toplumu, milli değerler olarak tanımlanan çoğunluğun değerleri üzerine kurmaya çalışıyor; bunu da millet, medeniyet, ahlak, kültür kavramlarıyla meşrulaştırıyor. Dağı’ya katılıyorum; çok önemli, haklı ve içeriden gelen bir eleştiri.
Dini gençlik, eğitim, kürtaj, Osmanlı geçmişinin korunması, kuvvetler ayrımı, ODTÜ, HES’ler, muhalefet, sol gençlik, kadın v.b. gibi alanlarda, çoğunluğa dayanılarak yeni bir toplum hayali dillendiriliyor, uygulamaya sokulmaya çalışılıyor.
Ama demokrasi; çoğunluk isteği, özgürlük, milli değerler, haklar, milli ahlak demek değil. AK Parti hükümeti, Başbakan’ın dilinden, demokrasiden uzaklaşıyor, postmodern otoriterliğe yöneliyor. 2012 yılında tartıştığımız bu gelişmeyi, 2013’te de tartışmaya devam edeceğiz. Bu önemli konuya, sonraki yazımda devam edeceğim.