24 Haziran seçim-leri sonuçları itibarıyla önceki seçimlerin aksine Türk siyasi hayatında milat olmuştur. Zira önceki seçimlerde bir parti tek başına iktidar çoğunluğunu elde etse bile, kavga bitmez ve siyasi tansiyon düşmezdi.
Hükümetin teşkili haftalar alır; hükümet, kurulduktan sonra da ‘güvenoyu’ tehdidiyle yaşardı.
Milletten alınan güvenoyu yetersiz sayılırdı. Nitekim başbakanlar çalışacakları bakanları bile vesayetin gölgesinde belirlerlerdi. Bu bile yetmez; millete karşı hiçbir sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanları bakanlar listesine müdahalede bulunur; “Şu bakanı çıkar, bunu bakan yap!” diyebilirlerdi.
Yine eski sistemde, kurulan kabineyi cumhurbaşkanı onaylasa da hükümetin oluşmasına yetmezdi. Ayrıca, mahut hükümetin programı Meclis’te okunup, Meclis’in kahir ekseriyeti tarafından güvenoyu alması gerekirdi.
Asılın (millet) yetkilendirmesi yetmiyor, ayrıca vekilinin de yetkisi aranıyordu.
Yeni sistemde ise (Başkanlık) bunların hiçbiri yok. Ya ne var? Hükümetin işine bakması ve bunun için gayret sarf etmesi var.
Eski sistemde diğer bir tuhaflık da muhalefet partilerinde yaşanıyordu. Seçimi kaybeden lider, istifa etmek yerine, koltuğa yapışmanın hesaplarına girişiyordu. Milletten alamadığı güvenoyunu kendi atadığı parti delegelerinde arıyordu!
Yeni sistem belli ki muhalefetin bu denli çıkmazına da çare olacak.
Delege, kişiyi siyasi parti genel başkanı yapar ama iktidar yapamaz. İktidarın yolu milletten geçiyor. Milletin teveccüh göstermediği siyasi parti lideri görevinden istifa etmeli ki yeni gelenle birlikte partisi iktidar ümidi taşıyabilsin.
Malum, yeni sistem, bölük pörçük onlarca partiden ziyade, iki buçuk partili bir yapı öngörüyor. Çünkü yeni sistemde iktidar olmanın yolu yüzde 50 artı 1’den geçiyor.
Beş benzemezin sözde ittifaklarıyla girilen seçimin sonuçları ortada. Olmak adına değil, oldurmamak adına çıkılan yol, seçimin hemen ardında bitiverdi.
Evdeki (!) hesap çarşıya uymadı.
Her bir muhalefet partisi içinden fokurdamaya başladı. Seçimde bekledikleri ‘dip dalga’ kendi çatılarını uçuruyor, uçuracak!
Zira bundan böyle iktidar umudu taşıyabilecek muhalefet partisinin de (partilerinin değil) asgariden yüzde 40’lar bandında olma zorunluluğu var.
Artık az olsun benim olsun anlayışı eski sistemde kaldı.
Eski çamlar bardak oldu!
Atı alan Üsküdar’ı geçti; birileri hâlâ nal toplama derdinde!
Zararda ısrarın manası yok; ya kepenk kapatılacak ya da başaramayan yönetici gidecek, başarabilme umudu taşıyan yönetime geçecek.