Son günlerde, uluslararası gündeme sokulmak istenen kuyruklu bir yalan var: ‘Türkler Kürtleri öldürüyor, öldürecek!’
Evet.. Kürtlere kıyıldığı doğrudur, son iki yüz sene zarfında Kürtlere sürekli kıyılıyor.
Türkler Kürtlere kıyıyor yalanı, ta Osmanlının gününden beri, dillerde pelesenk edilmişti. Cumhuriyetle birlikte bu yalan daha da pekiştirildi.
Dün, bu denli yalan propagandayı yapanlar, Kürtlerin hamiliğine soyunan yabancı güçlerdi. İngiltere’ydi, İsrail’di, İran’dı, ABD ve Rusya (SSCB) idi. Gerçekte ise, Kürtlere en büyük ih aneti, bel bağladıkları bu dış güçler yaptı.
Bugün de öyle..
Malum; dış güçler, Orta-Doğu’yu parsellerken, her yanda çıbanbaşları bıraktılar. En büyük handikap ise, suni devletlerin oluşumuna imkan vermekti. Bölge ülkelerinin tümü hem içten karıştırılacak ve hem de birbirleriyle savaştırılacaktı. Karıştırma işini taşeron olarak kullandıkları terör örgütlerine vermişlerdi. Bu kaostan da yalnızca kendileri beslenecek; ülkelerin kaynakları sömürülürken, karşıt taraflara silah ve mühimmat yağdırılacaktı. Böyle yaptılar ve halen de yapmaya devam ediyorlar.
2. Dünya Savaşı’nın sonunda Kürtler, İran’ın Mahabat şehrinde bir cumhuriyet kurdular. Mustafa Barzani, bu cumhuriyetin Genel Kurmay Başkanı’ydı. Bir yıl geçmeden, İran bu cumhuriyeti yıktı, yöneticilerini astı. Barzani soluğu Sovyetler’de aldı.
Aynı Barzani’yi 70’lerin başında bu kez İran, Irak’a karşı kullandı. 1975’de İran yardımı kesince, Irak, peşmerge güçlerini perişan etti. İran üzerinden ABD’ye giden M. Barzani orada öldü (1975)
Sürekli başkaldırması sonucunda; İran’a, Rusya’ya ve Türkiye’ye sığınan Barzani ABD’de öldü.
Güvendiği ve işbirliğine girdiği tüm dış güçler, kendisini kullandı ve yalnız bıraktılar. Olan elbette ki Kürtlere oldu. Her seferinde binlercesi, on binlercesi öldü.
Bu arada, Kürtlerin kabahati yok mu; hem de fazlasıyla! Kürdün kürde yaptığını benim diyen düşman yapmamıştır.
Yalnızca Türkiye, Kürtleri öz kardeşi bildi ve kardeş muamelesi yaptı ve yapmaya devam ediyor.
Kürtleri Türkler öldürüyor yalanı, dış güçlerin bel bağladıkları en büyük sermayeleri idi. Bu yalanı onlarca yıl boyunca işlediler. Yazılı ve görsel medyada, sinemada, siyasette, diplomaside vb. biteviye işlediler.
Saddam’dan kaçan yüz binlerce peşmergeyi Türkiye bağrına bastı. Suriye’den gelen 4 milyona yakın mülteciyi, etnik kökenlerine bakmadan Türkiye kabul etti.
Esed Suriye’sinde Kürtlerin adı yoktu, kendilerine kimlik bile verilmiyordu.
İbret alınmadığı için tarih tekerrür etmektedir; defalarca Kürtleri aldatan ve yalnız bırakan ABD, Rusya, İran ve Esed Suriye’si bugün, Kürtlere hamilik (!) için yarışıyorlar.
Utanmadan da; Kürtleri Türklerin öldürmesinden endişe ettiklerini dillendiriyorlar.
Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’nin ‘Büyük Yalan Teorisi’ günümüz dünyasında her an dolaşımda. Nasılsa yalandan kimse ölmüyor, yalnızca yalana kananlar ölüyor!
Aynı delikten, bu kaçıncı ısırılma olacak; biz bile sayısını şaşırdık!