FETÖ dünyanın alışageldiği terör örgütlerine benzemiyor. Dünya üzerinde; enva-i çeşit teröre maruz kalıp onlarla mücadele eden ve bu bapta deneyim kazanan bizim gibi bir ülke yoktur.
Bilindiği üzere; çok ağır bedeller ödeyerek bu deneyimleri edindik ve hâlâ daha bedel ödemekteyiz.
Otuz beş seneye yaklaşan PKK terör örgütü ile olan mücadelemizin yirmi beş senesi, maalesef yalnızca polisiye tedbirleri içeriyordu. Bu yüzden olsa gerektir ki, kısmi başarıların dışında mutlak bir zafer elde edilemedi; edilemezdi de...
Oysa bu mücadelede; polisiye tedbirlerin yanında ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve politik gibi pek çok etkenle birlikte hareket etmek gerekiyor. Bunlardan biri veya birkaçı eksik olduğu takdirde -nitekim seneler senesi aynı hatayı yaptık- bu mücadeleyi zaferle sonuçlandırmanın imkan ve ihtimali yoktur.
Dünyada emsali görülmedik kıyasıya bir savaş var; psikolojik temelle yapılan bu savaş sonucunda istenilen algı oluşturuluyor. Bir algı oluşturulduktan sonra; artık size pirincin taşını ayıklamak kalıyor! Ne yaparsanız yapın, bu algıyı yıkamıyorsunuz.
Hitabet sanatının birinci ve en önemli kuralı; insanları akılları nispetinde hitap etmektir. Yani istediğinizi anlatın; muhatabınızın anladığı mühimdir. Şu halde yapılacak iş, muhatapların anladığı dilden konuşmaktır!
Yine dünyada lobiciliğin merkezi ve profesyonel olarak icra edildiği yer ABD’dir. ABD’nin yapmakta olduğu psikolojik savaşlar; gizli servislerindeki ilgili bölümlerin yanında; açıktan ve aleni olarak mahut lobi şirketleri eliyle yapılmaktadır.
Birçok medya kuruluşu ve yüzlerce basın mensubu, bunlarla paralel çalışır; tabir caizse dünyanın altını üstüne getirirler. Akı kara, karayı ak yaparlar!
Türkiye’miz, maalesef kendi lobi şirketlerini oluşturamadığı gibi; sahip olduğunu zannettiği birçok medya kuruluşu ve bunlarda çalışan onlarca gazetecinin, yabancıların borusunu çaldığını ve onların emellerine hizmet ettiğini acı acı görmektedir!
Daha on gün önce, bylock kullanıcısı 134 gazeteci hakkında tutuklama kararı verildi.
FETÖ tehlikesinin büyüklüğünü, diğer bütün terör örgütlerinin toplamının milyonla çarpımından anlayabiliriz. Çünkü maddi ve manevi değerleri çalınan evin hırsızı, içeride ve aileden bir birey! Çünkü katil, maktülün başında ağlayan ve onun en yakını! Çünkü hain, ateş emri verecek yerde ric’at emri veren komutan birliğin başında! Çünkü hain, polisin içinde ve amir konumunda; suçun azmettiricisi, suçlunun kollayıp koruyucusu ve haksız yere masumun derdest edicisi! Çünkü hain savaş pilotu, teröristle kol kola; dağı-taşı bombalayıp dönüyor!
Polis-Jandarma, savcı ve hâkim el ele vermiş; gözlerine kestirdiklerinin üzerlerine üzerlerine gidiyorlar; eskilerin tabiriyle suçu işleyen kadı; kimi kime şikâyet edeceğiz?!
Bu denli iğrenç kumpasları Ergenekon davalarında gördüğümüz gibi 17 - 25 Aralık Emniyet-Yargı darbe teşebbüslerinde ve MİT TIR’larının alıkonulmasında da gördük.
Bütün bunlardan daha vahimi var ki, bu güne kadar bu hep göz ardı edildi- bu terör örgütü, sözde dini temelli ve burada din diye, Allah c.c. diye, Peygamber diye meczup hale getirilmiş binlerce, on binlerce kişi, inatla ve umutla güneşin doğacağı günü bekliyor!
Zira bunlardan hiç birisi karakola veya savcılığa gidip de pişman olduğunu itiraf etmedi ve etmiyor!
Tutuklu bulunup muhakemesi yapılanlar, acaip şekilde motive ediliyor ve Kainatın baş şeytanının aleyhinde okunan iddianamelere kulaklarını parmaklarıyla tıkayarak karşılık veriyorlar.
Dünya kurulalı beri iki şeyin her daim müşterisi olmuştur; bunlardan birincisi din, bir diğeri ise milliyetçiliktir. Bunların her ikisi de çok hassas dengelerdir ve bunlarla oynamaya gelmez.
İşte FETÖ denilen melun bu hassas dengelerden din ile oynadı ve yine maalesef bu oyunda; bizlerin aymazlığından, hudutsuz mesafeler kat etti.
(NOT: Bu mühim konuya önümüzdeki makale ile devam edeceğiz. F.B.)