İslam âlemi için buruk bir bayramı daha geride bıraktık. Halbuki bugünkü mübarek cumayla birlikte çifte bayram fırsat ve imkânı vardı.
Paramparça edilmiş, güç ve kudreti elinden alınmış; liderleri süper güçlerin, halkları ise, liderlerinin elinde esir olan İslam ülkeleri, ellerindeki muazzam yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla sömürgeci güçlerin hedefindedir.
Bunca ibretlik hezimetten sonra bile kendine gelemeyen ve ‘diriliş’ vaat etmeyen İslam âleminin üzerine adeta ölü toprağı serpilmiştir.
Belli ki onları kıyamet ‘sur’undan başkası uyandıramayacak!
İslam âleminin elinde muazzam bir servet var. Bu servet milyarlarca petro-dolar olarak ya sömürgeci güçlerin bankalarında hacizli (yanlış okumadınız, hacizli!) ya da silah karşılığı olarak yine onlara gidiyor.
Halbuki inandıkları Allah Teâlâ “Siz kendinizi değiştirmediğiniz müddetçe, üzerinizdeki nimetimi (hayır ya da şer) değiştirmem” buyuruyor.
Peki, halklarını elinde esir olarak bulunduran İslam ülkelerinin liderleri kimdir ya da kimlerdir?
Onu da yine kendi dinleri cevaplıyor; buyurun: “Amirleriniz (liderleriniz) amellerinizdir!”
Ve “Nasıl iseniz, öyle idare edilirsiniz!”
Demek ki suçun tamamını sömürgeci güçlere atıp bir yere varamayız.
Şeytan şeytanlığını yapıyor da, şeytanı davet edenin, ona kapıyı açık tutanın hiç mi kabahati yok?!
Türkiye ve onun lideri Sayın Erdoğan, ‘diriliş’ için yırtınıyor; tüm ezilmekte olan halklara, onların liderlerine çağrıda bulunuyor.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın denilemez; denmemeli! Çünkü yarın sıranın kendilerine gelmeyeceğini kimse garanti edemez.
Yılan yılanlığını yapacak ve yapmakta da. Sizler bu yılanlara karşı ne yapıyorsunuz?
Asıl mesele bu!
Bakınız; Türkiye’nin telkinleriyle (Kudüs konusunda) ufak bir gayretle oluşturulan birlikten neler doğdu. Koca ABD, BM’lerde rezil ve rüsva oldu.
İki asırdan beri İslam âlemine aşılanmaya çalışılan bir zehir var; o da “Müslümanları dinleri geri bıraktı” telkinidir.
Gerçek ise, bunun tam tersidir; yani Müslümanlar dinlerinin gereğini yapmadıkları için geri kalmıştır. Zira “İki günü denk (müsavi) olan aldanmıştır” diyen bir din, yerinde saymayı bile uygun görmüyor.
“İlim, (hikmet, gerçek) müminin yitiğidir; onu nerede bulursa alır!”, “Rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir!”, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”, “İlim öğrenmek Müslüman her erkeğe ve her kadına farzdır (Allah Teâlâ’nın emridir!)”, “Allah Teâlâ’yı en iyi anlayacak olanlar ilim insanlarıdır”, vb. diyen bir din nasıl gerici olabilir?
Üstadın tabiriyle, “Biz, bize gerici diyenlere ancak deh demek için gerideyiz!..”