Neredeyse her yeni güne FETÖ’ye ait yeni gözaltı kararlarıyla uyanıyoruz. Bu habis ur, belli ki metastaz yaptı; diğer organlara ne denli sirayet ettiğini kimse bilmiyor. Bilmesine de imkân yok, zira bunların ortak özelliği ‘takiye’ yapmak, yani kendilerini gizlemektir.
Vaktiyle Irak’ta da böyle bir örgüt kurulmuş ve ‘kesnizani’ adını almıştı. Manası ise ‘kimse bilmiyor’du. Öylesine bilmiyordu ki Saddam’ın eşi ve oğulları ve yakın çevresi bu gizli örgütün üyesiydi.
Saddam gibi despot bir adam bile bunları yıllar boyu koynunda beslemiş ve bunlardaki tehlikenin farkına varmamıştı. Farkına vardığında da tacını tahtını kaybetmiş; ülkesi çoktan işgal edilmişti.
Unutmayın, her şey zıddı ile kaimdir (vardır). Dinin gerçeği dünya ve ahirette ne denli saadet bahşederse, dinin sapkınlığı da o denli zararlı ve yakıcıdır. Hem dünyayı, hem ahireti mahveder.
Bundan dolayıdır ki biz bu belayla daha uzun yıllar boğuşacağız.
Malum, FETÖ’nün asıl hedefi, devleti bütünüyle (yasama-yürütme-yargı-medya-askeri ve sivil bürokrasi ve iş âlemi) ele geçirmektir. Elli yıllık bir çalışmanın sonunda nereye geldiklerini hep birlikte gördük. (Yalnızca Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki 356 generalden 149’u ihraç edildi)
Ordunun en tepe noktasını böylesine ele geçiren örgütün, alt kademelerde neler yaptığını varın siz hesaplayın! Ordu gibi disiplin abidesine bu şekilde sızmayı gerçekleştiren örgütün, sivil kesimde yaptıkları ise izahtan varestedir.
Tek kelimeyle ÇEPEÇEVRE KUŞATILMIŞIZ!
Meclis’teki siyasi hezeyanlara bakınca, bunların siyasi partilerin hemen her kademesinde nasıl yer almış olduklarını üzülerek görmekteyiz. Atlatılan bunca badireden sonra bile bu denli bir aymazlığı kimse gafletle izah edemez.
Önümüzde yerel seçimler var; FETÖ’nün arayıp da bulamadığı (!), gerçekte ise, bulup saltanat sürdüğü belediyelere başkan ve belediye meclis üyeleri seçilecek.
Adaylarda aranılması gereken birinci ve en önemli özellik (vasıf), FETÖ ile ilgili, yakından ve uzaktan herhangi bir birlikteliğin söz konusu olmamasıdır.
Bunlar her kalıba çok rahatlıkla girebilirler; bundan dolayı da aday belirlenmesinde kılı kırk yarmak, ince eleyip sık dokumak gerekir. (15 Temmuz’dan sonra diğer cemaatlere, değişik sivil toplum örgütlerine ve özellikle de siyasi partilerin tabanlarına ve tavanlarına sızdılar.)
En başta da adayları belirleyen partilerin üst düzey yöneticilerine (seçici kurullara) dikkat etmek gerekir.
Aksi halde, FETÖ’cü sanığı, FETÖ’cü hâkim ve savcının bulunduğu mahkemede yargılatmış olursunuz! Bundan da ne tür adaletin çıkacağını en iyi siz bilirsiniz!
Yine üzülerek belirtmeliyiz ki mevcut belediyelerin hemen hiçbirinde FETÖ ile gerekli mücadeleyi görmedik. Sade suya tirit cinsinden, alt kademelerde birkaç kişinin işine son vermekle veya yer değiştirmekle bu işi geçiştirdiler.
Halbuki tüm akçeli işlerin başında FETÖ’cüler olup, milletten kestikleri haraçları örgüte boca ediyorlar. Bütün bunları Mısır’daki sağır sultan duyuyor ama bizim belediye başkanlarımız duymuyor ve duyarsız kalıyorlar, öyle mi?
Hadi canım sizde!
Aday belirlerken, mevcut başkanları da imbikten geçirmekte sayısız fayda var!