ABD, kendisini konumlan-dırdığı büyüklüğüne (kibir) yakışmayan küçüklüklerin peşinde. Bunun da sebebi, paradan başka ilah tanımamasıdır. ABD’nin tüm olay ve hadiselere bakışı tek eksenlidir, o da paradır.
Hele bu yeni başkan Trump’ın döneminde ABD, dünya üzerindeki inandırıcılığını ve saygınlığını tamamen yitirmek üzeredir. Zira devlette devamlılık esastır; Trump ise, kendinden önceki başkanın, başkanların imzalamış olduğu uluslararası anlaşmaların birçoğunu tanımadığını açıkladı.
ABD’den önceki hegemonik güç olan İngiltere, tarihten gelen ince siyaseti gereği, bu işleri sessiz ve derinden yapabiliyordu. ABD ise, elindeki gücü hoyratça kullanıyor ve tabir caizse, zücaciye dükkânına fil gibi girerek ortalıkta ne varsa yakıp yıkıyor.
ABD’yi bu denli pervasızlığa iten, yalnızca bizatihi sahip olduğu büyüklük hastalığı değildir. En az bunun kadar önemli diğer bir etken de muhatap aldığı devlet başkanlarının köle karakterli olmalarıdır.
Bu hususta da başı, maalesef İslam ülkelerinin sözde liderleri çekiyor. Bunca uşak ruhluların olduğu kümesteki horoz elbette ki horozluğunu yapacaktır.
ABD’nin Afganistan’da, Irak’ta yaptıkları ile bugün Suriye’de yapmakta oldukları ortada.
ABD’nin Ortadoğu’daki hedefi salt para değildir; en az bir o kadar daha değerli İsrail’in güvenliğidir. Diğer bir deyişle, ABD, İsrail’in bebek katili siyasetine ve yapmakta olduğu tüm katliamlarına ortaktır.
İşin tuhafı, karşınızda yalnızca bir ABD bulunmamaktadır. ABD’nin belli başlı kurumları da güç zehirlenmesinden fazlasıyla nasibini almıştır ve her biri ayrı telden çalmaktadır.
Bu durum ise, ABD’ye ‘iyi polis-kötü polis’ oyununu rahatlıkla oynatıp, muhataplarını oyalayarak kendisine vakit kazandırıyor ve bu müddet zarfında da ufunetini rahatlıkla kusabiliyor!
Yalnızca Suriye’den çekilme konusundaki tutumu bile ABD’nin ne denli oynak bir siyaset izlediğini gözler önüne sermektedir. Her kafadan ayrı seslerin çıkması bir yana, karar merciinde olan Başkan Trump bile ne yapacağını kestirememektedir!
Türkiye, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde yapmak istediği terör koridorunu (devleti), bundan önceki harekâtlarla kısmen engelledi. Tam manasıyla engelleyebilmesi için de başta Menbiç olmak üzere, ayrıca Fırat’ın doğusuna gerekli müdahaleyi yapması lazım.
Gerekli askeri sevkiyat yapıldı, Mehmetçik eller tetikte, Ankara’dan gelecek emri bekliyor.
ABD ise, Türkiye ile İran’ı tehdit olarak gösterip, yandaşı, bölge ülkelerini bunlara karşı kışkırtmakta. Bu cümleden olarak, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE istihbarat başkanları bir araya geliyor ve sözde tehdit olan Türkiye ve İran’a karşı alınabilecek önlemleri görüşüyor.
Belli ki Türkiye’nin Rusya’dan almak istediği S-400 füze savunma sistemi ABD’yi küplere bindiriyor. Yine belli ki ABD bölgede İsrail ile aşık atabilecek bağımsız ve bağlantısız bir güç istemiyor.
Böyle bir güç olmaya namzet Türkiye ile İran’ın önlerini kesmek için, terör örgütleriyle iş birliği dâhil, her türlü dolabı çevirmekte bir beis görmüyor.
ABD’nin değişeceğini sananlar aldanıyor; onunla anlayacağı dilden konuşmak lazım.
İşte Türkiye’nin yapmak istediği bundan başkası değildir.
Ya herrü, ya merrü!