ABD Başkanı Trump dünyayla sürekli dalga geçiyor. Koskoca dünyayı attığı tweet’lerle idare ediyor.
Rusya ile savaşacağını ileri sürerek, rubleyi yerlerde süründürüyor; onlarca Rus firmasını iflas ettiriyor. Trump’ın bu denli çılgınca çıkışlarından yalnız Rusya değil, diğer ülkeler de etkileniyor.
Bir dediği diğerini tutmuyor, bazen de ne dediğini kendi de anlamıyor; anlaşılmıyor.
Sözde masraf ettiği yedi trilyon doları diline dolayarak, Suriye bataklığından çekileceğini açıkladı. Blöfün bu kadarı da pes dedirtti.
Yahu! Seni dün Irak’a, bugün Suriye’ye davet eden mi vardı?
Seni Ortadoğu bataklığına iten adamlardan bir tanesini bugün ülkenin savunmadan sorumlu mevkiine taşıdın.
(R. Bolton)
Dünya âlem biliyor ki sen Ortadoğu’da mahut yerleri sömürmek, enerji kaynaklarına hükmetmek ve İsrail’in güvenliği için varsın. Bu cümleden olarak, ABD Savunma Bakanlığı CENTCOM komutanı Votel’i İsrail’e gönderdi.
İsrail’in talebi, Suriye’nin kuzeyinde Kürt devleti (YPG) kurulması ve böylece başta İran olmak üzere Türkiye gibi ülkelerden gelebilecek tehlikelerin önünü kesmektir. Bunun için de ABD’nin Suriye’deki askeri varlığına ihtiyaç duymaktadır.
ABD Başkanı Trump’ın Fransa Cumhurbaşkanı Macron’u Suriye’ye asker göndermesi konusunda ikna etmesiyle birlikte YPG’nin, dolayısıyla, İsrail’in eli daha güçlenmiş oldu.
ABD’nin görevi, mikser gibi ortalığı karıştırmak, bunun sonucunda durumdan vazife çıkarmak ve bölge insanının maddi ve manevi kanını emmektir.
Önce İran’ın yanında gözüküyor gibi yapıp, Körfez ülkeleri için tehdit oluşturuyor; ardından da mahut tehdidi ortadan kaldırmak için bölge ülkelerini haraca bağlıyor!
Dünkü bahanesi DAEŞ’ti, bugünkü tehdit ise İran’dır; yarın bir başkasıdır.
Malum, ABD Ortadoğu’da Rusya ile Pasifik’te de Çin’le savaşıyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki kirli savaşında en büyük destekçileri maalesef yine bir kısım bölge ülkeleridir. (Mısır, Suudi Arabistan, BAE, İsrail)
Aynı ABD, önceki gün Irak’ın yanında gözüktü ve ona her türlü yardımı yaptı. Sonunda ise Irak’ı işgal ederek ülkeyi paramparça etti.
Aynı oyun bugün Suriye’de, yarın bölgenin bir diğer ülkesinde oynanıyor, oynanacak.
Tüm bölgeyi ateş topuna çevirecek tehlikeyi gören Türkiye, ‘Fırat Kalkanı’ ve ’Zeytin Dalı’ harekâtlarını yaparak ve Rusya ve İran’la birlikte Astana sürecini başlatıp devam ettirerek bu oyunu bozdu.
Türkiye’den aradıklarını bulamayan ‘şer güçler’ yönlerini İran’a çevirdiler!
İşin tuhaflığına bakın ki İran’ı nükleer silah yapıyor diye suçlayan İsrail’in kendisi nükleer silah sahibi!
