Adalet mülkün temelidir!

10 Haziran 2019

Cehaleti tahsil etmiş yığınla insan, ‘Adalet mülkün temelidir’ sözündeki ‘mülk’ kelimesini mal, mülk, zenginlik zannediyor. Zenginin adaleti de kendisi gibi olur deyip; akılları sıra, dünyadaki adaletsizliğe sebep uyduruyorlar.

Adalet mülkün (devletin) temelidir. Adaletsiz devlet zalimdir ve er ya da geç yıkılmaya mahkûmdur. Zira zülüm payidar olmaz (sonsuza değin devam etmez).

Adalet, hak ve hukukun galebe çalmasıyla vücut bulur. Bundan dolayıdır ki, hukukun üstünlüğü adildir, üstünlerin hukuku zulmün ta kendisidir.

Adaletsizliğin bizim toplumumuza yansımasında; üstünler hukuku hanesine ayrıca darbeler hukuku da eklenerek zulme tüy dikmiştir.

Bütün bu olumsuzlukların temelinde, halka rağmen iş görmek yatar. Demokrasiyle taban tabana zıt olan bu zihniyete göre halk hastadır ve hastaya ilaç sorulmaz, verilir!

Zorla da olsa, tatbik edilir!

İşte; ta ‘Taçlı demokrasi -Meşrutiyet’ döneminden bugüne gelinceye kadar, demokrasimizi taçlı olmaktan kurtardık ama istenilen kıvama bir türlü kavuşturamadık.

Demokrasimizin adına ‘ Çok partili parlamenter sistem’ deyip, Meclis’in duvarına da ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ yazdık; lakin bunların hepsi lafta kaldı. Göstermelik icraatlar, ölü yü

Yazının Devamı

Gözler HSK’da!

7 Haziran 2019

NATO’ya girdiğimiz günden beri ülkemizin ayarlarıyla oynanıyor. Düzeltmemiz gerekli denilerek yapılan her darbeyle ülke Çarşamba Pazarı’na döndürüldü. 15 Temmuz 2016 iç savaş girişimiyle de iş tamamen şirazesinden çıkartıldı.

Düşünün: Tüm demokratik ülkelerde çıkan pis kokular yargı tuzuyla yok edilir. Bizim ülkemizde yargıyı (tuzu) kokuttular. Kimi kime şikâyet edebilir veya ettiğimizde ne elde edebilirdik?

Savcı ve hâkimlerimizin dörtte biri (4000’e yakın) meslekten ihraç edildi. Geri kalanların da ne olduğunu sağlıklı şekilde biliyor muyuz? İşin en tuhaf tarafı ise başta FETÖ olmak üzere her türlü terör örgütüyle, içeriden ele geçirilmeye çalışılan bu yargı yapısıyla mücadele etmemizdir!

Bir taraftan, suya sabuna dokunmadan temizlik yapılamaz denilecek, diğer yandan da, temizlik yapılacak su ve sabunun kirli olup olmadığı tartışılacak!

Gel de ayıkla pirincin taşını!

Bu saatten sonra, “Sen şunu yaptın, ben bunu yaptım, sen daha fazlasını yaptın” denilerek birbirini suçlamanın manası yoktur. Hele siyasetçilerin birbirlerini suçlamalarına hiç gerek yoktur. Zira onlar, karakuşi bir demokrasinin sadece yolcuları olarak görülüp değerlendirilmişlerdir.

Hancı hep başkaları olmuştur!

YSK’yı da

Yazının Devamı

Bugün bayram!

5 Haziran 2019

Sevgili okuyucularımın Ramazan Bayramlarını tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu mübarek günde; Muhyiddin ibn Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiyyesi’nden derlenen incileri sevgili okuyucularıma sunmak istiyorum:

-‘İnsan cahil ve zalimdir (ayet meali). Zalimdir çünkü emaneti yüklenen insan, emaneti yüklenirken kendisi hakkındaki bilgisinden habersiz olduğu bir şeyi yüklenmiştir. Cahildir çünkü emanetin değerini ve onu üstlenip de emanete hıyanet edenlerin karşılaşacakları kınanmadan habersizdir.

-Hikmeti ehil olmayana vermeyin hikmeti öldürürsünüz (hadis-i şerif).

-Sufiler, Allah’ı bilmenin O’nu bilmemek (bilememek) olduğunu söylemişlerdir.

-Herkes kendi yaptığının rehinidir. Ve herkes kendi adına mücadele eder.

-Her insanın yükümlülüğü boynunda asılmıştır.

-Allahü tela Hz. Musa’ya indirdiği Tevrat’ta şöyle buyurur: ‘Ey Ademoğlu! Seni kendim için, eşyayı senin için yarattım. Benden dolayı yarattığım şeyi eşyaya kurban etme!’

-Varlıkların en yoksulu bir muhtaca muhtaç olan kimsedir. Öyleyse insandan daha muhtacı yoktur. Çünkü Allah’ı ondan daha iyi bilen kimse yoktur (yoksunluk ve izzet çelişkisi).

Yazının Devamı

Benzersiz ibadet!

3 Haziran 2019

Not: Aşağıdaki yazı Muhyiddin ibn Arabi’nin Fütühat-ı Mekkiyye adlı eserinden derlenmiştir. F.B.

Allahü teala orucu ibadetler arasında benzeri olmamakla yükseltmiştir. Kulları onu ibadet olarak yerine getirse bile Allah, orucu kullarından düşürmüş ve kendisine izafe etmiştir.

Allahü teala kendisi hakkında şöyle buyurur: ‘O’nun benzeri bir şey yoktur’ (Şura-11) Allah kendisinin bir benzerinin olmasını reddetmiştir. Şu halde Allah, dini ve akli kanıtlara göre benzeri olmayandır (misilsiz).

Ebu Ümame nakleder: ‘Hz. Peygamber aleyhisselama geldim ve bana yapacağım bir emir ver dedim. O da oruç tutmalısın çünkü oruç misilsizdir buyurdu.’

Sahih-i Müslim’de, Ebu Hureyre’nin naklettiği bir hadis-i kudside cenab-ı Hak şöyle buyurur: ‘ Orucun dışındaki bütün amelleri kuluma aittir. Oruç ise bana aittir ve onun ödülünü ben vereceğim. Oruç bir kalkandır. Aranızdan birisi oruçlu olduğunda, kavga yapmasın ve kızmasın. Birisi kendisine sataşırsa veya kavgaya tutuşursa, ‘Ben oruçlu bir insanım’desin… Oruçlunun iki sevinci vardır: Orucunu açtığında sevinir. İkincisi ise, Rabbiyle karşılaştığında oruç tuttuğu için sevinmesidir.’

Din, orucu anlam bakımından üzerinde hiçbir kemalin bulunmadığı kemal

Yazının Devamı

Kadir Gecesi’ni aramak!

31 Mayıs 2019

NOT: Aşağıdaki yazı Muhyiddin ibn Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiyye eserinden derlenmiştir. F.B.

Öncelikle sevgili okuyu-cularımın Kadir Gecelerini tebrik ediyorum. “Bilmelisin ki, Kadir Gecesi’ne insan tesadüf ederse, bu, Allah Teâlâ’nın kendisine ihsanda bulunduğu bin aydan hayırlıdır.”

Allah Teâlâ Kadir Gecesi’nin bin aya bedel olabileceğini söylememiş, herhangi bir vakit belirtmeksizin bin aydan daha üstün saymıştır. Bu geceye ulaşan kul, bin seneden fazla (ama) belirsiz bir sürede ihlaslı bir halde Rabbine itaat etmiş gibidir.

Kadir Gecesi’ni aramak, bu gecenin gereği olan ve aranmasına yol açan birtakım sebeplere dayanır. Bu sebepler, Kadir Gecesi’nin büyüklüğü, onun indirenin büyüklüğü, (buna karşın) onu arayanın arama fiiliyle kendiliğindeki horluğudur. Çünkü kişi, değeri pek yüce olan bu iyiliği aramakla kendisini ona karşılık verecek büyük bir yoksunluk içinde olduğuna şahittir.

Çünkü kul, her ne vakit kulluğuyla özdeşleşmek isterse, kendi değeri küçülür ve en sonunda kendisini aslı olan yokluğa katar. Bundan daha değersiz bir şey de yoktur. O halde, yaratılmışın nefsinden değersiz bir şey yoktur.

Bu gece, aynı zamanda, ‘Kadir Gecesi’ diye isimlendirildi. Bunun amacı, huzur

Yazının Devamı

Vefa!

29 Mayıs 2019

Dünyaları keşfeden insanoğlu, kendi kendisinin zırcahilidir. Peki, insan, kendisini meçhul addedip işin içinden sıyrılabilir mi?

Eskilerin ‘tefekkür’ dedikleri bir düşünce sistemi vardı; böylece insan, kendinin ve etrafındakilerin varlık problemini çözmeye çalışır ve derinden bir muhasebeye girişirdi.

Madde ile mana birbirinin zıddıdır. Bunlardan birine dalan, diğerini kaybeder. Bu ikisi arasındaki ahengi sağlayabilen babayiğit ise, pek ender bulunur.

Dünya ile ahiret de birbirinin zıddıdır. Birinin gönlünü yapan diğerini incitir. Bu ikisi arasındaki balansı tutturabilen de pek azdır. Zira biri üç günlük, diğeri ise sonsuzdur.

Akıllı insan, dünyaya dünyada kalacağı kadar, ahirete de orada kalacağı kadar değer verir. Sonsuzlukla sonlunun mukayesesi olamayacağına göre, daha açık ifadesiyle, sonlu olan sonsuzun yanında ancak hayal olduğuna göre, sonlu olan dünya tüm ufkumuzu tutarsa halimiz nice olur?

Manevi değerlerden soyutlanan insan, maddenin, dolayısıyla nefsinin elinde oyuncaktır.

Bu denli nasipsizlerin dillerine pelesenk ettikleri ‘dava adamlığı’ da gerçekte egolarına (nefis) endekslidir ve lafügüzaftan (boş laf) başka bir şey değildir.

Bunun da turnusol kâğıdı güçtür (iktidar). Güçlü

Yazının Devamı

Osmanlı sonrası

27 Mayıs 2019

Osmanlı hükümranlığının sona ermesiyle, günümüz dünyasında gerçek İslamiyet’i temsil eden hiçbir ülke kalmamıştır. Diğer bir deyişle, bugün, İslam Âlemi başsız ve sahipsizdir.

Osmanlı’nın terk etmeye mecbur bırakıldığı kutsal topraklar (Mekke, Medine, Kudüs vb.) işgal ve zulüm altındadır.

Kudüs’teki İsrail (ABD) zulmü Arş’ı titretiyor. Müslümanlardaki gafletten öte ihanete bakın ki, İsrail zulmüne destek olmak için, ABD güdümlü olarak hizaya girişte, adeta yarış halindeler.

Dün İngiliz’in, bugün ABD’nin elinde tutsak ve oyuncak olan Suudi Arabistan’ı ve diğerlerini bağımsız devlet mi zannediyorsunuz?

Suud’un zilleti kendini bağlasa da; elinde bulundurduğu mukaddes beldelerin (Mekke-Medine) içler acısı hali, bizi ve bütün dünya Müslümanlarını ilgilendiriyor.

Bakınız İslam Âleminin hemen her tarafında Mevlit kandili kutlanır; böyle bir şeyin sözünün dahi edilemediği tek yer Suudi Arabistan’dır. Yani, Hz. Peygamberin (aleyhisselam) mübarek kabrinin bulunduğu Medine’de Mevlit (Peygamberin doğum günü) diye bir şey yok!

Peygamberin doğduğu yerde doğum günü (Mevlit) kutlanmıyor!

Suudilere göre Peygamberin kabrini ziyaret etmek bile yasak; öyle ki, bu durum (ziyaret) Allah’a ortak koşmak gibi büy

Yazının Devamı

İnsan bir damla kan ama…

24 Mayıs 2019

Düşünürler, insanı tarifte adeta yarışmış lakin gerçek manada tarif edebileni çıkmamıştır.

Zira insan, eşref-i mahlukat olup, mukaddes yükün hamalı, yani ilahi teklife muhatap, kutlu yaratılışın yegâne mümessilidir. İnsana yüklenen cevherden (ruh) dolayı; şeytanın kendisine secde etmesi istenmiş, bu emre muhalefet eden şeytanla da kıyamete değin mücadele etmesi takdir edilmiştir.

Kuran-ı Kerim’de, “Biz o (ilahi) emaneti (farzları ve yükümlülükleri) göklere, yere ve dağlara arz (teklif) ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve cahildir” buyurulur.

Bu teklifi kabulle, vekâleti üstlenip, yeryüzünde Allah Teâlâ’nın halifesi oluyor ama gelin görün ki çok azı müstesna olmak üzere, insanoğlu ne Yaradan’ına karşı ve ne de diğer mahlukata karşı sorumluluklarını yerine getiriyor.

Kendini unutmada en cahil ve kendine zulmetmede en zalim...

Halbuki bu durum, kendisine cennetten çıkarıldığında hatırlatılmış, dönüşünün keyfiyeti (nasıl olacağı) kendisine bırakılarak, çetin bir imtihanla yeryüzüne indirilmişti.

Topraktan yaratılan insana ruh üfürülmüş ve sahip olduğu maddi ve manevi yapısıyla muhtaç kılınmıştı.

İşte bu muhtaçlığını giderm

Yazının Devamı