Asker ve sivil kaynaklar Başbakan Erdoğan’ın PKK’nın sınır dışına çıkışıyla ilgili ‘PKK silah bırakıp çıksınlar’ sözlerine destek çıktı. Konuştuğum kaynaklar, Öcalan‘ın Nevruz mesajından sonra hazırlığa başlayan PKK’nın ülke sınırlarını ‘silahsız ve sivil kıyafetle terk etmesinin en doğru yöntem’ olduğu görüşündeler...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “PKK’lılar silahlarını bırakıp çıksınlar” çağrısı, güvenlik kurumları tarafından da en doğru yöntem olarak görülüyor.
Hükümetten, PKK’lıların, yurtdışına çıkışı Habur gibi bir şova dönüştürmelerine izin verilmeyeceği yönünde sık sık açıklamalar yapıldı. Son olarak Başbakan Erdoğan, “Silahlarını bırakıp çıksınlar, ister mağaraya bıraksınlar ister gömsünler” diyerek, Ankara’nın gösterebileceği müsamahanın sınırını da çizmiş oldu.
Başbakan’ın “silahsız çıksınlar” çağrısını paylaşan asker ve sivil güvenlik kaynaklarıyla yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim, “silahsız ve sivil kıyafetlerle” çıkmalarının en doğru yöntem olarak görüldüğü yönünde.
Askeri ve sivil güvenlik kaynaklarına göre ayrıca silahsız olsalar bile üniforma benzeri örgüt kıyafetleriyle çıkmaları da doğru bir yol değil.
Çıkış yöntemiyle ilgili olarak
Karşılıklı açıklamalardan anlıyoruz ki, Abdullah Öcalan ile devlet, PKK’lıların yurtdışına çıkış yöntemi konusunda bir anlaşmaya varmış değil.
Abdullah Öcalan, hükümet/devletin istediği gibi bir çağrı yaptı. Silahlı PKK’lıların yurtdışına çıkması aşamasına gelindiğini açıkladı. Bunu yaparken Meclis’in desteğini beklediğini de söyledi.
Öcalan’ın Diyarbakır konuşmasından sonra takvim konusunda temenniler kamuoyuna yansıdı. Genel olarak 2013 sonuna kadar bu işin bitirilmesinin hedeflendiği açıklandı. Bu arada yaz sonuna kadar çıkışın bitirilmesi gerektiği yolunda da açıklamalar yapıldı.
Ancak, çıkış yöntemi konusunda sıkı bir tartışma sürüyor.
Murat Karayılan, Kandil’den çıkış için yasa ve komisyon gözetimi gerektiğini, Meclis adım atmadıkça çıkışın olmayacağını söyleyip duruyor.
Bu talebine ise olumlu yanıt gelmiyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, aksine bir çerçeve çiziyor.
PKK yurtdışına çekilmek için yasa çıkarılmasındaki ısrarını sürdürüyor. Hükümet ise bu talebe şimdilik kapalı. Çekilme sürecinin yasal bir işlem gibi kayda girmesini istemiyor. Bu nedenle de “hukuki” bir çerçeve oluşturmaktan yana değil.
Ancak bu süreç hiçbir yasal dayanağa sahip olmasa bile en azından Anayasa’da da ifadesini bulan “yasalar önünde eşitlik” ilkesi karşısında hukuki sorunlar doğuracaktır.
Sonuç olarak legal veya illegal yoldan eli silahlı PKK’lılar yurtdışına çıkacaklar, bu işlem sırasında veya nedeniyle herhangi bir hukuki takibata uğramayacaklar.
Yurtiçindeki silahlı teröristlerin müzakere ve mutabakata dayalı serbestçe gitmeleri fiili olarak af etkisi doğuracak. Dağlarda silahla gezen PKK’lılar “silahlı unsurlar” oldukları için böyle bir yoldan yararlanacaklar. Öz itibariyle “terörist” muamelesi görmeyecekler.
İçerideki silahsızlar
Buna karşılık binlerce kişi değişik terör örgütü davalarından tutuklu veya hükümlü olarak cezaevlerinde yatıyorlar.
Devletler gibi terör örgütleri de politik-askeri strateji izlerler. Askeri adımlar atarken politik stratejilerine uygun sonuçlar elde etmeye çalışırlar.
Abdullah Öcalan ve PKK da öyle yapıyor.
Tartışmakta olduğumuz PKK’lıların yurtdışına çekilme konusunda da PKK, atacağı askeri bir adıma karşılık politik sonuç elde etmeye çalışıyor.
Murat Karayılan’ın Kandil’den yaptığı açıklamaları bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekir.
Çekilmenin politik karşılığı
Abdullah Öcalan-BDP-Kandil cephesi, silahlı PKK’lıların yurtdışına, Meclis kararı veya çıkarılacak bir yasa çerçevesinde ve kurulacak komisyonun gözetim ve denetiminde çıkmalarında ısrar ediyorlar.
Bu isteklerini dillendirirken, böyle bir yasa olmazsa, karakoldaki asker için de karar verici siyasetçi ve bürokratlar için de suç oluşacağını, bir savcının ortaya çıkıp soruşturma açabileceğini belirterek, bu güvence, hükümet ve devlet adamlarına da lazım demeye getiriyorlar.
Böyle bir gerekçe öne sürerek savcı, asker ve polis için de güvence istemeleri biraz “tuhaf” kaçsa da esas itibarıyla Öcalan ve PKK’yı, Meclis’in de muhatabı yapmayı, eli silahlı PKK’lılara da güvenlik sağlamayı ve komisyon gözetiminde, “resmi” çıkış yapmayı hedefledikleri belli oluyor.
Hükümet cephesinden bakıldığında, PKK’lıların asker ve polisin önünden, bir komisyonun gözetiminde ellerini kollarını sallayarak geçip gitmelerinin mevcut yasalarımıza göre suç oluşturduğu doğru. Bu geçişe müdahale etmeyen yargı, asker ve polisin, en azından görevini ihmal suçu işlediği savı gündeme gelebilir.
Hükümetin de güvenlik güçlerinin de böyle bir pozisyona hem hukuki açıdan hem ortaya çıkacak görüntünün
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, merakla beklenen konuşmasını dün partisinin grup toplantısında yaptı. CHP lideri, eleştirilerinin yanı sıra bir “demokratikleşme paketi” önerisinde de bulundu. Konuşması, ağırlıklı olarak 16 maddede topladığı öneriler ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a olan güvensizliğine dayanıyordu.
Temkinli tavır
Kılıçdaroğlu, Abdullah Öcalan’ın, Diyarbakır’da okunan mektubuna değinmedi. Öcalan’ın, iki stratejik güç olarak tanımladığı Türklerin ve Kürtlerin yeni Türkiye, yeni Ortadoğu oluşturmalarına ilişkin ifadelerine; Misak-ı Milli’den söz ederek kurulmasını önerdiği yeni Türkiye’nin sınırlarına ilişkin imasına; Türklerin ve Kürtlerin İslam bayrağı altındaki bin yıllık birliği ve kardeşliği üzerinde durmadı.
CHP liderinin, işin esasından çok Öcalan’la görüşme yönteminin hukuki olmadığı, sürecin hukuk dışında yürümemesi gerektiği gibi usule yönelik eleştirisi ön plandaydı. Öcalan’la temas kurulmasına değil doğrudan devletin temas kurmasına karşı çıktı. Akil Adamlar Komisyonu’na değil bu komisyonun iktidar güdümünde ve Meclis’ten kopuk oluşturulma düşüncesine itiraz etti. Bu haliyle Kılıçdaroğlu, sürecin esasıyla ilgili olarak, “temkinli” bir
Abdullah Öcalan’ın çağrısı 21 Mart günü Diyarbakır’da okunduğundan bu yana CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kapsamlı bir değerlendirme yapmadı.
Suskun kalmayı tercih ettiği gibi CHP milletvekillerinin de konuşmamalarını istedi.
Kılıçdaroğlu’nun, Öcalan’ın, “sınır dışına çekilme, silahların susması, fikirlerin konuşması” şeklinde özetlenebilecek çağrısından sonra ne söyleyeceği merak ediliyor. CHP yetkilileri, Kılıçdaroğlu’nun bugün partisinin grup toplantısında konuşacağını söylemekle yetiniyorlar.
Komisyon itirazı
Kılıçdaroğlu’nun, CNN-Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’a, “Bizim önerdiğimiz Akil Adamlar Komisyonu ile hükümetin Akil Adamlar Komisyonu 180 derece birbirine ters” biçimindeki açıklaması ve CHP’nin Akil Adamlar Komisyonu’nun Meclis’te oluşturulacak komisyona bağlı olarak faaliyet göstermesi gerektiği değerlendirmesi var. Kılıçdaroğlu’nun ayrıca hükümetin üzerinde durduğu Akil Adamlar Komisyonu’nun iktidarın güdümünde bir komisyon olduğu eleştirisi yansıdı.Kılıçdaroğlu, “Başbakan’dan açıklama bekliyoruz” pozisyonunu da tekrarlıyor. Akil Adamlar Komisyonu’yla ilgili olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu da Meclis’te grubu bulunan partilerden 12
Başbakan Erdoğan Ankara-Eskişehir hızlı treniyle Eskişehir’e giderken Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın sorularını yanıtladı. Erdoğan yolculuk sonunda makinist koltuğuna oturarak, treni gara soktu ve “Eskişehir’e hoş geldiniz” anonsu yaptı.
ESKİŞEHİR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Eskişehir-Konya Yüksek Hızlı Tren seferlerinin başlaması törenine katılmak üzere Ankara’dan hızlı trenle Eskişehir’e giderken, İsraul’in Mavi Marmara baskını nedeniyle dilediği özürden çözüm sürecine, kurulması tartışalan ‘Akil adamlar’ komisyonundan, süreçte atılacak adımlara kadar Milliyet’in sorularını yanıtladı. Erdoğan’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
‘OBAMA DA HATTAYDI’
İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye’den özür diledi. İsrail, bu aşamaya nasıl geldi?