Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 12 bin aileyle yaptığı “Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması” öncelikle siyasetçiler için bir “el kitabı” özelliği taşıyor.
Partisini bu araştırmadaki veriler ışığında yapılandırmayan, projelerini buna göre hazırlamayan hiçbir siyasetçinin başarılı olma şansı yok ve olamaz.
Bazı sonuçları peş peşe sıralayayım:
- 2006’da hem resmi, hem dini nikâh yapanların oranı yüzde 85,9 iken, bu oran son araştırmada yüzde 93,22 olarak belirlendi.
- Kadınların yüzde 80,5’i, erkeklerin ise yüzde 75,2’si evlenecekleri kişinin “dindar” olmasını istiyor.
- Toplumun yüzde 82,5’i hayatı boyunca hiç alkol kullanmamış.
- İnsanların yüzde 93,8’inin bar ve gece kulübüne gitme alışkanlığı yok.
* * *
Araştırma bir devlet kurumu tarafından yapıldığı ve devlete egemen gücün “görüşü” de malum olduğu için, verilen cevapların “samimiyeti” tartışılabilir belki.
Yani...
Acaba herkes “doğru” mu söyledi?
Yoksa “Neme lazım başıma bir iş gelmesin” endişesiyle, kimileri “beklenen cevapları” vermeyi mi yeğledi?
Bilemem.
Fakat sanmam ki “açıklanan sonuç” ile “yaşanan gerçek” arasında büyük bir fark olsun.
* * *
Siz “başka” olabilirsiniz.
Ben de biraz başkayım.
Örnekse...
Ağzına içki koymamış yüzde 82,5’ten biri değilim ama “ayda birkaç kez içen” yüzde 3,5 arasındayım.
Diğer yanda “bar ve gece kulübüne gitme alışkanlığım yok” diyenlerden biriyim.
Ve “dindarlık” demek, Türk Dil Kurumu’ndaki karşılığı gibi “Din inancı güçlü, din kurallarına bağlı kimse” demekse...
“Din inancı oldukça güçlü” ama “din kurallarına fazla bağlı olmayan” biri olarak, acaba ben neyim?
Yine de sorsalar. . .
Kendime “dindar” derim.
Bu arada merak ederim:
Bazı dindarların veya çoğu dincilerin gözünde acaba ben neyim?
* * *
Aman canım. Neyse ne... Kesin olan sözün başında yazdığım cümle:
“Partisini bu araştırmadaki veriler ışığında yapılandırmayan, projelerini buna göre hazırlamayan hiçbir siyasetçinin başarılı olma şansı yok ve olamaz.”
Nitekim.
Olmuyor işte.
Tek karelik sakar!
Dahası, daha önemli!
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın “Türkiye’de Aile Yapısı Araştırması” bir haber olarak çıktı yalnızca.
Bunun iyice ayrıntılı bir hali de olmalı.
Meselâ 2010 yılında yayınlanan “Türkiye Aile Değerleri” araştırması gibi.
20-30 ana başlıktan oluşan... Tam 431 sayfa.
İşte o araştırma yüzde 79’u kentlerde, yüzde 21’i kırsalda oturanlar arasında yapılmış.
Aileye verilen değer, akrabalık ilişkileri, evlilik, sadakat, eşler arasındaki ilişki, aile bireyleri ve yakın sosyal çevreye güven, şiddet gibi konular sorgulanmış.
Görüşülen kişilerin yüzde 38,1’i “ilkokul mezunu” olanlar arasından seçilmiş.
Neden?
Çünkü bu oran, Türkiye ortalamasını yansıtıyor.
Buna sadece okuryazar olan ve okuma yazma dahi bilmeyen yaklaşık yüzde 10’luk kitleyi de ekleyin.
Etti mi size Türkiye’nin yarısı!
Yarın ve hatta birkaç boyunca size bu araştırmadan ilginç ve önemli bilgiler aktarmak niyetindeyim.
Zira...
Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmuyor!