Eğer söze “Sonuç ne olursa olsun” diye başlanıyorsa, korkarım.
Korkarım çünkü “kaybetmek” de sonuçlardan biridir ve kaybı peşinen kabullenmek, başarılı olmanın önündeki en büyük engeldir.
Dolayısıyla, EXPO 2020 Yürütme Kurulu Başkanı Mahmut Özgener’in daha ilk adımda “Sonuç ne olursa olsun İzmir kendini dünyaya en iyi şekilde tanıtmış olacaktır” demesi ciddi bir talihsizliktir.
Tamam.
Hayatta hiçbir şeyin garantisi yok.
Örnekse...
Bugün yaşıyoruz.
Yarın?
Bir kaza gelebilir başımıza. Felç inebilir iki tarafımıza. Kalbimiz durabilir bir anda. Nereden geldiği meçhul bir kurşun saplanabilir vücudumuza.
Yani yaşamanın da garantisi yok.
Ama hiç kimse “ölme ihtimalini” düşünerek yarına hazırlanmaz.
Hele büyük işleri hiç başaramaz.
* * *
İzmir hüsranı bir kez yaşadı zaten.
Üzüldü.
Kahroldu.
Fakat bu arada tecrübe ise tecrübe kazandı, ders ise ders aldı.
Bunun aksini söyleyecek biri var mı?
Varsa...
Sorarım ona:
Siz bu milletin parasını çarçur etmek için mi varsınız?
.....
Ses çıkmadığına göre, sorumu geri alıyorum!
Öyleyse...
Yapılması gereken, edinilen tecrübeyi ve alınan dersi; akılla ve cesaretle kullanmak ve de “mutlaka kazanacağız” iddiasını hedefe koymaktır artık.
* * *
Öneri bekleyenlere defalarca yazıp, söylediğimi tekrar edeyim:
“Adet yerini bulsun” diye, her yeri gezip, dolaşabilirsiniz. Nezaket ziyaretleriniz sırasında İzmir’in incirini, üzümünü şık kutular içinde muhataplarınıza sunabilirsiniz.
Fakat sanmayın ki EXPO 2020 oylamasında bütün bunların zerre kadar önemi olacak!
Siz istediğiniz kadar delegeleri sevin, okşayın.
“Falanca ülkenin EXPO delegesi Mr. Filanca” sanır mısınız ki, kendi kafasına göre oy kullanacak?
Onun için EXPO 2020 kilidinin anahtarı başka yerlerde aramayın boşuna.
Anahtar, Ankara’da.
Anahtar, Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’da.
* * *
Unutmayın.
Size düşen asıl iş, İzmir’i ve İzmirliyi EXPO’ya hazırlamaktır aslında.
Ve gün “bir tokat daha yeme” ihtimalini öne çıkarma günü değildir asla.
Sakın ha.
“Sonuç ne olursa olsun” demek, sonuçta “bir tokat daha yeme” ihtimalini akla getirmektir zira.
Önce siz inançlı olun ki, insanlar da size inansın.
Tek karelik kaptan
Almanya bir tuhaf
Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılması için parlamentoya başvurarak, istifa sürecini tetikleyen Hannover Başsavcısı Eimterbauemer, Almanya’da “kahraman” olmuş.
Başsavcıyı bilmem ama...
Cumhurbaşkanı Christian Wulff’a yazık olmuş.
Her ne kadar George Clooney’e benzemiyorsa da, çok daha yakışıklı bir adamdı!
Ya Başbakan Merkel’in tavrı?
Ayıptır.
Nasıl olur da sahipsiz bırakır koca Cumhurbaşkanı’nı.
Mesela Alman Parlamentosu’na jet hızıyla bir yasa tasarı sunsaydı, pekâlâ Christian Wulff’u bu dertten kurtarırdı.
Hayret.
Başsavcısı Eimterbauemer’i neden görevden almadılar acaba?
Neden “Sen ne halt işledin?” diye, soruşturma başlatmadılar?
Anlamıyorum.
Şu Almanları hiç anlamıyorum!