Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’deki sığınmacılarda dönüş hareketliliği, enflasyon, asgari ücret, etiket dalgalanmalarına bağlı olarak yapılan kamuoyu araştırmalarıyla iktidar ve muhalefet dengesi üzerinden seçim odaklı tartışmalar, niyet okumalar sürekli gündemde... Konjonktüre göre nabız yoklamaları hep vardı ama özellikle son 31 Mart yerel seçimlerinde iktidar-ana muhalefet arasındaki oy oranlarının değişmesi, sıralamanın farklılaşmasından, AKP’nin ilk kez total oyda CHP’nin gerisine düşmesinden kaynaklı olarak hemen her ay bir çok araştırma şirketi tarafından yinelenen araştırmalarla “Kim birinci parti” tartışmaları, muhabbeti başladı bir de... Bu bağlamda da olası bir zamanından önce ya da zamanında, 2028’de yapılacak seçim sonuçlarına dönük oldukça iddialı söylemler tahminler havada uçuşuyor… Üstelik adayların kim olacağı da belli değilken, yine tahminler üzerine kurguluyken… Yani daha zamanı bile değişmesi muhtemel, adayların netleşmediği, hatta bu anlamda özellikle ana muhalefet partisi CHP’de ciddi iç tartışmaların yaşandığı, siyaseten kırılma olasılıkların konuşulduğu, dünyadaki ve ülkedeki siyasi-ekonomik gelişmelerin nereye, nasıl evrileceği kestirilemeyen bir ortamda sanki yarın seçime gidiliyormuş gibi anketler üzerinden tam anlamıyla bir kehanet havası hakim siyasette...
★ ★ ★
Bu anlamda da birbirinden farklı sonuçlar içeren araştırmalar var. Birincilik, ikincilik anlamında da farklı sonuçlar içeren inişli çıkışlı barometre misali dengeler, buna bağlı görece değerlendirmeler söz konusu. Mesela birçok araştırmaya göre; ağustos ayından itibaren başlayan ivmeyle iktidar partisinin oylarının yükselişte olduğu ve bu ayki en son örneklerde de epey öne geçtiği şeklinde. Bununda Suriye etkisinin yansımaları olduğu, muhalefetin bu konuda süreci okuyamadığından geriye düştüğü yorumları ağırlıkta. Ama asgari ücretin açıklanmasından sonra yapılması muhtemel bir ankette ise daha farklı sonuçlar olabileceği de söyleniyor. Bu bağlamda da CHP’liler “yerel seçimlerden sonra anketleri ay ay izlediğimizde sadece eylül ayında ikinciliğe düştük, diğer aylarda öndeydik” diyerek, “iktidara yürüyoruz” iddiasındalar. Ama aynı CHP cenahından gelen şunlar gibi özeleştirel sesler de söz konusu:
“Vatandaşı ikna etmek, oylarını almak için CHP’nin ekonomik çözüm formüllerini, planlarını, programlarını halkın önüne koyması şart. Sadece iktidarın yaptıklarını eleştirerek, yaptıklarında el arttırarak, üç beş katını vereceğim demekle olmaz. Tüm ülkeyi ayağa kaldıracak heyecanı ortaya koyacaksınız ki sandıkta başarı olsun...”
★ ★ ★
Yani evet, kamuoyu araştırmaları artık siyasetin ayrılmaz bir parçası haline geldi ve bu çok doğru, olması gereken bir durum, ancak doğru zaman - zeminde anlamlı sonuçlar verdiği de bir başka gerçeklik… Asıl olan da güven meselesi zira bu anlamda kafa karıştıran fazlasıyla deneyim yaşadık. Araştırmaların durum tespitinden ziyade daha çok algı amaçlı kullanılması nedeniyle. Bunun en somut örneklerinden birini de milletvekili aday listelerinin tespit edilmesinde gördük. Anketlere bakılarak daha seçime girmemiş, vatandaş kantarına çıkmamış, sandıkta ne oy alacakları bile belli olmayan partiler milletvekili kotaları elde ettiler, tartışmalı isimler köşeleri kaptılar. O nedenle de objektiflikten uzak, “sahibinin sesi” ya da “adrese teslim” anlamına gelen birçok araştırma nedeniyle anketlere güven, özellikle de sonucu kestirme yüzdeleri epey tartışılır durumda...
★ ★ ★
Hal böyle olunca da daha bugünden zamanı ve adayları dahi belli olmayan bir seçimin sonucuna odaklı kesin ve iddialı anketler siyaseti yürütmenin tam olarak nabzı vermeyeceği, tabloyu yansıtmayacağı da ortada. Hele de sandığa giden yolda daha yaşanacak bir çok gelişme, hatta son dakika sürprizler yaşama gerçekliği varken... Dolayısıyla şimdilerde yapılan kamuoyu araştırmaları sonuç odaklı değil partiler, olası adaylar açısından durum tespiti yapmak, ona göre de vaziyet almak anlamında önemli… Tabii “sahibinin sesi” değil objektif olmak kaydıyla... Onun için de siyasiler açısından yapılması gereken sadece anketler üzerinden toplumun düşüncesini, okumak, sorgulamak ve onun üzerine polemik siyasetinden ziyade sahaya, ülke sorunlarına odaklanmak ve doğrudan vatandaşa dokunmak aslında...