8 Aralık’ta Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından, Suriye için çok kırılgan bir sürece girildiğini, ortamın Suriye’nin istikrarını istemeyen bölge ülkeleri ve küresel güçler tarafından sabote edilmeye açık olduğunu yazmıştık. Herkesin korktuğu gerçek hayata geçmeye başladı.
Alevi toplumuna ait dini yerlerin hedef alınması sonrası sokaklar karıştı. Şam, Tartus, Lazkiye, Cebele ve Humus’ta binlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri düzenlendi. Tartus kentinde Esad rejimi unsurları, yeni yönetime bağlı güçlere pusu kurdu ve en az 15 kişi hayatını kaybetti.
Suriye halkının en son isteyeceği şey, ülkenin yeniden karışması, ama başta Suriye’den çıkartılmış İran olmak üzere olup bitenleri tedirgin gözlerle izleyen pek çok aktör açısından durum farklı. Bu hafta bölge açısından Arap ülkelerinin pozisyonlarını yazmaya çalışacağım.
Mısır’da ‘Müslüman Kardeşler’ endişesi
Esad’ın gitmesi sonrasında yaşananları endişeyle izleyenlerden biri hiç kuşku yok ki Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Es-Sisi. Es-Sisi, Suriye’deki Heyet Tahrir Şam etkisinin, Mısır içinde Müslüman Kardeşler hareketine yeniden güç kazandırmasından, bu durumun ‘ulusal güvenlik sorunu yaratabileceğinden’ ve ‘yarım kalmış Arap baharını canlandırabileceğinden’ endişe ediyor. Zira Müslüman Kardeşler cephesinden ‘Bu rejime karşı durmak artık bir seçenek değil, ertelenemeyecek bir görevdir’ şeklinde açıklamalar geliyor.
Bu hafta Ortadoğu’da yakından izlenen Middle East Eye internet sitesinde yayımlanan bir makalede ‘Mısır’da 65 binden fazla siyasi tutuklunun hapishanelerde çürüdüğü ve baskının arttığı’ hatırlatıldı. Bu hallerin ‘Es-Sisi üzerinde, kendi geleceğine dair güvensizlik yarattığı’ da belirtiliyordu. Lakin Es-Sisi’nin korkuyla atacağı adımlar, fay hatlarını da kırabilir. Örneğin sayıları toplamda 10 milyonu bulan Suriyeli mültecilere dönük alınan ‘ikamet yenilemelerinin askıya alınması’ ve ‘mültecilerle ilgili karar alma yetkisinin hükümete verilmesi’ onlardan sadece ikisi.
Irak’ta Es-Sudani’nin hassas dengesi
Irak İstihbarat Başkanı Hamid el-Şatri’nin bu hafta yaptığı Şam ziyareti öncesi ülkede yaşanan siyasi trafik de Bağdat yönetiminin yaşadığı zorlukları ortaya koydu. Uzun süredir tüm taraflar arasında hassas bir denge politikası yürüten Başbakan Es-Sudani bu ziyaret için siyasi blok ve partilerden onay aldı.
Görüşmenin ayrıntılarını bilmiyoruz, ama Irak’ın en önemli Şii partilerinden Kanun Devleti milletvekili Issam el-Kreiti ziyaretin amacının ‘Irak’ın yeni Suriye yönetimine kırmızı çizgilerini özetlemek ve bunları aşmaması konusunda onu uyarmak’ olduğunu söyledi.
Kırmızı çizgiler konusunda bir açıklama yok ama, bunlar ‘Suriye içindeki silahlı grupların Irak sınırlarına dönük tehdit yaratmaması’, ‘hapishanelerdeki DAEŞ tutuklularının serbest kalmaması ve kaçışlarının önüne geçilmesi’, ‘Suriye’de oluşturulacak yeni güvenlik yapısında Şii grupların durumu’ olarak sayılabilir.
Körfez’in dönüşü
Bölgede parası ile Suriye’nin yeniden yapılandırılmasına katkı verebilecek en önemli aktörler hiç kuşku yok ki Körfez ülkeleri. Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman, iç savaş sürerken Beşar Esad’a destek veren ülkelerdi. Suudi Arabistan bizzat Esad’ın Arap Birliği’ne dönüşüne ev sahipliği yapmıştı. Bu ülkeler Esad’ın devrilmesinin ardından eski pozisyonlarını hızlıca terk etti. Çünkü onlar da tıpkı Mısır gibi yeniden canlanabilecek bir protesto dalgasından endişe ediyor. Yeni dönemde artan Türkiye etkisinden rahatsızlık duymaları da saklanamaz bir gerçek. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın apar topar yaptığı BAE ziyareti de Suriye’nin geleceği için birlikte çalışma iradesini ortaya koymayı amaçlıyordu. Bakalım Körfez bu dengede nerede duracak?