Eğer başlığı “İzmir’e yön verenler” diye atarsanız, toplumda yarattığınız algı farklı olur.
Ahalide ister istemez “İzmir’in gözü kulağı onlarda” gibi bir kanı oluşur.
Oysa Capital ve Ekonomist dergileri “İzmir’e yön veren” isimleri, ekonomi dünyasının temsilcileri arasından seçti doğal olarak.
Belirlenen isimlerin çoğuna sevgimiz de var, saygımız da; orası ayrı.
Ama İzmir’e yön verenler, sadece ekonomi ile ilgili olan kişilerden mi ibaret?
Dahası...
Ekonomik yaşamın içinde olup, İzmir’e yön veren başkaları da yok mu?
Ayrıca bir noktaya dikkat.
Seçilen 10 kişinin yarısı “bulundukları makam” nedeniyle listeye almış.
Yani koltukta oturan “Ahmet” yerine “Mehmet” olsaydı, İzmir’e o yön vermiş olacaktı!
* * *
Herkesin seçimi kendine.
Benim tercihlerim ise daha farklı haliyle.
Örnekse...
İZKA Genel Sekreteri Ergüder Can.
Yönettiği milyonlarca liralık bütçeyle, İzmir’in dört bir yanına dağıttığı paralarla; İzmir’in geleceğine ciddi biçimde yön veriyor.
“Emanet” koltukların en değerlisinde Ergüder Can oturuyor yani.
* * *
Diğer yanda oturdukları koltuğu, elinin nasırı, alnının teriyle bizzat imal edenler var.
İşte...
Abdullah Kavuk ve Ahmet Küçükbay.
Bu ikilinin önderliğinde oluşan gruplar, özellikle son dönemde; inşaattan eğitime, sanayiden medyaya kadar pek çok alanda yaptıkları yatırımlarla İzmir’e yön vermiyor mu?
* * *
Alın size iki isim daha.
Folkart’ın sahibi Mesut Sancak ve Megapol’ün sahibi Selim Gökdemir.
Yarattıkları projeler göğü deliyor.
Her yaptıkları iş, İzmir’in yönünü belirliyor.
* * *
Ve elbette Uğur Yüce, Samim Sivri, Şinasi Ertan, Öner Akgerman, Yılmaz Temizocak.
Onlar ise düşünceleriyle, önerileriyle, tavsiyeleriyle, tecrübeleriyle; kapılarını çalan herkese yol gösteriyor, İzmir’e yön vermeye devam ediyor.
Bu liste epey uzar aslında.
Neyse.
Benim de ekonomi alanından seçtiğim “İzmir yön veren 10 kişi” adını andığım bu insanlar olsun.
Afiyet olsun!
Üç tarafı denizle çevrili memleketimde balık tüketimi son yıllarda biraz artsa da, yılda ancak 8-9 kilo düşüyor kişi başına.
Orta halli bir levrek veya çipura 300-400 gram olduğuna göre, insanımız ayda iki kez balık yiyebiliyor yalnızca.
Bu hesabın basit bir aritmetik işlemden öte bir anlam taşımadığı açık.
Nasıl ki, fert başına milli gelir hesabında, yıllık geliri 5 bin lira olan da, 5 milyon lira olan da aynı kefeye konuyorsa; sofraya konan balık sayısında da benzer bir adaletsizliğin yaşanması kaçınılmaz.
Bir de “denizden babam çıksa yerim” diyenler var ki, onların gözünü Allah doyursun!
Ya da...
Pakistan’ın Karaçi kentine gitsinler doğruca.
Çünkü 5 vinç yardımıyla denizden çıkarılmış bir balık var orada.
Tam 12 metre uzunluğunda.
Ve 7 ton ağırlığında.
Bu balina köpekbalığı, açık arttırma ile 32 bin liraya satılmış ki, vallahi bedava.
Yılın her günü, üç öğün yesen, yine de bitmez!
Tek karelik balık!