İktidarın bir anda köşeye sıkışmasını ve hızla karşı bir hamle yaparak üste çıkmasını “Bu kriz de geldi geçti” diye mi yorumlamak doğru?
Yoksa...
Yeni krizleri beklemek mi gerekiyor?
Daha açık soralım.
MİT’e yönelik soruşturmayı yürüten savcı ile ona yardımcı olan polis müdürleri “ne pahasına olursa olsun görevini yapmak isteyen” insanlar mı yalnızca?
Yoksa...
Onların “anında” derdest edilmesi, iktidar erkinin paylaşımında var olduğu öne sürülen ve eski dostları düşman eden “Cemaat ile Ak Parti” arasındaki kavganın yeni bir aşaması mı?
* * *
Ahmet Altan’ın yorumu, sorulara yanıt veren satırlar içerdiğinden, dikkatle okunmalı:
“Polis ve yargının, kısaca ‘cemaat’ denen Gülen Cemaati’nin kontrolünde olduğu söyleniyor, bu konuda bir yalanlama da yapılmıyor.
Bundan sonra yapılacak bir açıklamanın bu algıyı değiştirebileceğini de sanmıyorum.
Anlayacağınız, Cemaat çok sert bir siyasi kavgada şimdi baş aktör olarak sahnede.
Karşısında da hükümet var.
Başbakan Erdoğan’ın geleceğini belirleyecek bir kavganın çok yumuşak geçmeyeceği açık.
Ya Erdoğan ve taraftarları ya da Cemaat ve onun üyeleri devletin içinden sürülecek.
Onun için de ölümüne bir kavga bu.”
* * *
MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise “Savcının yaptığı, siyasete ve AK Parti’ye darbe girişimidir” demekte ki...
Karşımıza aynı sözcük çıkıyor yine:
Darbe.
Askeri cenahın “darbe iddiaları” nedeniyle silinip, süpürüldüğü bir süreçte; iktidarın “dostmodern darbe” karşısında işi, sanırım o kadar kolay olmayacak.
Zira...
Zaman Gazetesi’nin “Haber Analiz” adıyla yayımladığı yazının başlığı, karşı tarafın pes etmeyeceğini haber verir gibi:
“Görevden alınan savcıların yaptıkları hep doğru çıktı.”
* * *
Yazıda o meşhur Şemdinli İddianamesi’ni yazan ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı suçlayan ve de bu nedenle meslekten atılan Savcı Ferhat Sarıkaya’nın da adı anılıyor.
Kaderin cilvesine bakın hele.
MİT soruşturmasıyla görevden alınan savcının adı da, Sadrettin Sarıkaya!
Tek karelik sevgili!
Korkutan ihtimal!
Cüneyt Özdemir de “Gelin bu krizin adını doğru koyalım. Bugün aslında tartıştığımız MİT’in nasıl yönetileceği değil, Türkiye’nin nasıl yönetileceği. Kanaat önderlerine baktığımızda ‘The Cemaat’ de Türkiye’nin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair bir vizyon ortaya koyuyor. Ancak benim gördüğüm kadarı ile ‘The Cemaat’ ve Erdoğan bir türlü bu durumu konuşamıyor. Bunu aralarında tartışamıyorlar bile... Böyle olunca da devreye savcılar, baskınlar, sürpriz görevden
almalar, atamalar, manşetler ve kişiye özel yasalar giriyor” diyerek, benzer bir yaklaşımda bulunmuş.
Ama yazısının başlığındaki “Yangından MİT kaçırma yasası” ifadesini keşke “Yargıdan MİT kaçırma yasası” şeklinde yazsaymış!
Aslında bugün Meclis gündemine gelecek bu yasa, “MİT’i kurtarmanın” çok ötesinde anlamlar ve dahası “tehlikeler” taşıyor.
Çünkü yasada “MİT görevlileri” denmiyor yalnızca.
Yargının görev yapmasını “Başbakanın iznine bağlayan” kişiler sayılırken, “...başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenler” sözcüklerinde saklı asıl bomba!
Eyvah.
“Erdoğan’a çete kurma yetkisi veriliyor” diyen CHP Genel Başkanı, ya bir gün haklı çıkarsa!