Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Mehmet İlker Başbuğ hakkında “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” isteniyor.
Savcının talebi böyle.
Ya mahkeme heyeti de yargılama sonucunda istenen cezayı verirse?
Ceza sistemimizdeki “en ağır yaptırım” anlamına gelen bu uygulama nedeniyle, yaşadığı sürece tek kişilik bir hücrede kalmaya mahkûm olacak İlker Başbuğ.
“Eşi, çocukları, torunları, torunlarının çocukları, annesi, babası, büyükannesi, büyükbabası, büyükannesi ve büyükbabasının anne ve babaları, kardeşleri ve vasisi dışında” kimse ziyaret edemeyecek onu.
Ziyaret edenler de, ancak 15 günde bir, teker teker ve toplamda bir saati geçmemek üzere Başbuğ’la görüşebilecekler.
* * *
Derseniz ki:
Türkiye’de böyle bir yaşama mahkûm olan kimler var?
Mesela 32 yerinden bıçaklanarak öldürülerek, bileği kesilerek bilezikleri çalınan, 2 yaşındaki oğlu da boğazı kesilerek öldürülen bir kadının katili “ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına” mahkûm edilmişti.
Başka?
Fidye için kaçırdığı 11 yaşındaki yeğenini tabancayla öldürdükten sonra, elektrikli testereyle parçalara ayıran ve sobada yakmaya çalışırken yakalanan kişi...
Boşandığı eşi Ayşe Paşalı’yı 11 yerinden bıçaklayarak öldüren eski koca...
2009 yılındaki Ramazan Bayramı’nda Kayseri’de şeker toplarken kaçırdığı 3 çocuğu öldüren adam...
Erzurum’da zengin babalarını boğarak öldüren iki oğul...
Hrant Dink cinayeti sanıklarından Yasin Hayal.
Ve tabii...
Bir de Abdullah Öcalan!
* * *
Şimdi bir onlara bakın, bir de İlker Başbuğ’a.
2002 yılında orgeneralliğe terfi ettikten sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, Genelkurmay 2’nci Başkanlığı, 1’inci Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuş.
30 Ağustos 2008 tarihinden itibaren de iki yıl Genelkurmay Başkanlığı yapmış.
Anayasa’nın 117’inci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanı’nca atanan ve Başbakan’a karşı sorumlu olan İlker Başbuğ hakkında “hangi suçlardan” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor peki?
Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek.
Gerçekten tuhaf.
Yanlış anlaşılmasın, tuhaf bulduğum şey savcının iddiaları değil.
2002 yılından beri Hükümet olan bir iktidar, aynı süre boyunca emrinde çalışan birinin, böylesine vahim işler yaptığının onca zaman nasıl olur da farkına varmaz?
Eğer iddialar doğruysa “işte asıl budur” tuhaf olan!
Kıldan ince fark!
Üstelik doktor olmuş birinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle ceza aldığını okuyunca üzüldüm.
İnsan işte.
Bazen unutuyor dilin kemiği olmadığını.
Bazen de, bastı mı gaza, freni tutmuyor.
Oysa eleştiri ne denli “kutsal bir hak” ise hakaret de aynı ölçüde hem yanlış, hem de haksızlık.
Tamam.
İnsan kızar.
İnsan öfkelenir.
Ama unutmamalıdır asla:
Sözcükler yeri geldiğine kılıçtan keskindir!
Bunca yıldır yazarım.
Çoğu kişi de sert bulmuştur tarzımı.
Ne var ki övündüğüm ilk şey, 30 yıldır bir tek hakaret davasına muhatap olmayışımdır.
Çünkü bilirim...
Eleştiri ile hakaret arasında kıldan ince, kılıçtan keskin fark vardır!
Tek karelik dekorasyon!