Benzer haberleri, her gün görmeniz mümkün:
“Türkiye’de yılda ortalama 12 kilo kırmızı et tüketiliyor.”
“Türkiye’de ortalama menopoz yaşı 47.”
“Türkiye’de yıllık diş macunu tüketimi ortalama 80 gram.”
“Türkiye’de ortalama penis boyu 14,11 cm.”
“Türkiye’de doğum yapan annelerin ortalama yaşı 27.”
“Türkiye’de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.”
“Türkiye’de ortalama evlenme yaşı erkeklerde 26,5, kadınlarda 23,2.”
“Türkiye’de vatandaşlarının ortalama boyu 1,67 metre, ortalama kilosu ise 71,5 kilogram.”
“Türkiye’de ortalama her düğünde 150 gram altının takılıyor.”
“Türkiye’nin ortalama eğitim seviyesi ilkokul 4. sınıfa tekabül ediyor.”
* * *
Kim onlar?
Siz misiniz?
Ben miyim?
Bu ortalamalardan hangileri, hatta hangisi size veya bana uyuyor?
Örnekse...
Yılda sadece 6 saat mi kitap okuyorsunuz?
Veya...
Yılda sadece bir tüp diş macunu mu tüketiyorsunuz?
* * *
Hadi canım.
Türkiye’de 75 milyon insan yaşıyor.
Kimi yeni doğmuş, kimi 100 yaşına yaklaşmış.
Kimi Bingöl’ün Solhan ilçesinin eski adı “Xırbızun” olan Yiğitharman köyünde yaşıyor, kimi İzmir’in Alsancak semtindeki Gül Sokak’ta oturuyor.
Kiminin okuma yazması yok, kimi iki üniversite bitirmiş ve üç yabancı dil biliyor.
Kiminin ayranı yok içmeye, kimi özel uçağı ile gidiyor maç izlemeye!
Ve sen kalk, hepsini aynı torbanın içinde koyup, önce topla, sonra böl.
Neymiş?
Ortalama. . .
* * *
Son haber de şu:
“Kredi kartıyla işlem başına ortalama 171 lira harcanıyor.”
Çıkarın kredi kartı ekstrelerinizi ve bakın lütfen.
Ben baktım.
Bırakın ortalamayı falan. . .
Bir yılda yaptığım tüm harcamalarda 171 lirayı bulan işlem sayısı, bir elin parmaklarını geçmez!
Bu durumda...
Ortalamadan bana ne?
Tek karelik şaheser!
Sinema şaha kalkmış
Hıncal ağabeyin “Savaş Atı/ War Horse” filmini izlemeye hiç niyeti yokmuş aslında.
Ama David Latterman’ın programında filmin başrolündeki Jeremy İrvine’in söylediklerini dinleyince, öteki başrol oyuncusu olan “at“ ile anlatılanları öğrenince; merak etmiş, gitmiş Steven Spielberg’in filmini görmeye.
Sinemadan çıkarken arkadaşı “Nasıl buldun?” demiş.
Hıncal Uluç “Haince” cevabını vermiş.
Neden ki?
Şöyle yazmış nedenini:
“Spielberg haince bir film yapmış.. Sinema tarihinin en usta yönetmenlerinden biri olursan yaparsın.. Seyirciyi hamur teknesine koyar, bildiğin gibi yoğurur, yoğurur, sonra bir yumak yapıp duvara çarparsın. Ölü Ozanlar Derneği’nin final sahnesinden bu yana, göz yaşlarımı bu kadar kontrol edemediğim bir film daha olmadı.. Yanaklarım değil, ceketim sırılsıklamdı. Savaş Atı, sevgi üzerine yapılmış en ‘Hain’ film gerçekten...”
Bu sözlere sadece şunu ekleyebilirim:
- Hıncal ağabey az bile yazmış, Savaş Atı’nı izlemeyen, kendini “film izlemiş” saymasın!