Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları


Tesadüf işte. Arkadaşlar aynı gün “benzer başlıkları” kullanmışlar yazılarında.
Mehmet Y. Yılmaz “TBMM Başkanı Cemil Çiçek, PKK’nın arkasında kimlerin olduğunu bildiğini söyledi. Türkiye’nin gelişmesini istemeyen ve büyümesinden rahatsız olan güçler’ PKK’yı taşeron olarak kullanıyorlarmış. Bizde kötü giden işler nedeniyle ‘dış güçleri’ sorumlu tutmak yeni bir durum değil” derken, yazısına da şu başlığı atmıştı:
“Dış güçleri suçlamanın dayanılmaz kolaylığı”
Hatırlarsanız konu benim de gündemimdeydi. Ak Parti’nin “gazeteci” Milletvekili Şamil Tayyar’ın aynı tavrına karşılık; “Haydi Şamil” demiştim:
“Çöz şu işi.”
Öyle ya.
İktidar “şikâyet” değil, “çözüm” yeri!
* * *
İkinci yazı Haşmet Babaoğlu’na ait.
Ve başlığı:
“Nihat Doğan’ı eleştirmenin dayanılmaz hafifliği!”
Haşmet kardeşimiz diyor ki:
“Şakayla karışık ‘Bizim büyük çaresizliğimiz’ denilen şey bu olsa gerek... Nihat Doğan’ın fikirleriyle fanatik Nihat Doğan karşıtlarının ‘geyikleri’ arasında sıkışıp kalmak yani!
Tam ‘keşke Nihat Doğan memleketten bu kez ayrı kalmasaydı, Somali’ye kadar uzanmasaydı’ diye dertlenirken...
Sosyal medyada (yani twitter ve facebook âlemlerinde) öyle bir Nihat Doğan eleştirisi başladı ki, bir baktım, herkesi ‘Survivor Taner’ ruhu esir almış!
Anlayacağınız... Yolun ortasını, tahterevallinin dengesini bir türlü tutturamıyoruz.”
Bana sorarsanız...
Yok.
Sormayın.
Nihat Doğan’lı muhabbetler benim ilgi alanıma girmiyor!
* * *
Üçüncü yazının sahibi ise Ahmet Hakan.
Onun yazısının diğerleri ile uzak yakın alâkası yok.
Sadece hoşuma gittiği için aktarıyorum!!!
“Muazzam bir tekne turu teklifi aldım.
Üstelik süper hanut. Ayrıca, ‘En iyi tekne arkadaşının teknesidir’ ilkesine inancım tam. Bu nedenle iki gün izin rica ediyorum.”
Eh ben de okuru sayılırım.
O nedenle iki çift laf etmek hakkım.
İlki, “izin” bir işi yapmadan istenir. Ahmet ise tekneye çoktan varmış, bu saatten sonra izin versek ne olur, vermesek ne olur?
İkincisi, şu “hanut” lafını anlamadım.
Çünkü malum.
“Özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde” demektir HANUT!

İyi ki listede yokuz!
Hani şu 73 dünya şehrinin pahalılık düzeyi ve o şehirlerde çalışanlara ödenen ücretleri karşılaştıran bir araştırma vardı.
Merak ettim.
Ya İzmir de listede olsaydı?
Tamam.
Pahalılıkta başa güreşmezdik elbet.
İzmir ucuz bir şehir değil belki.
Buna karşın pahalı bir şehir hiç değil.
Fakat çalışanlara ödenen ücrete sıra gelince...
Sondan birinci olmak işten değil!
Herhalde...
Bu unvana sahip olmamak için gariban ülkelerin Kahire, Delhi, Cakarta, Nairobi, Manila ve Mumbai falan gibi şehirleriyle fena halde çekişirdik!
Zira İzmir’de...
Parası olanlar, para kazanıyor sadece.
Yaptığı işin hakkını alanların sayısı ise diğer dünya şehirleri ile kıyaslandığında “devede kulak” kalıyor!

Haberin Devamı

Tek karelik deniz sefası!

Arkadaşlar ne yazmış