Fatih Türkmenoğlu

Fatih Türkmenoğlu

fturkmenoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kendi halinde bir güzellik: Bozburun


Bülent Ortaçgil’le randevulaşmıştık, ilk Bozburun sabahında onun evinde kahvemizi içtik. Bütün körfez ayaklarımızın altında. Kurt köpeği Efe, sevimli mi sevimli...
“Boz taşlar önümüzde / Cebimizde yalnızlık var / Şu dümdüz büyüyen gecede / Tek dostumuz yakamozlar...”
Hatırlarsınız “İçim kıpır kıpır / deniz kıpırtısız”ı... Bülent Ortaçgil’in o dingin-bilge halini gözünüzün önüne getirirsiniz. Bozburun işte tam öyle: Kıpırtısız ve bilge... Neden daha önce gelmemişim?

Kendi halinde bir güzellik: Bozburun


Gulet yapımı Salih Orhan’la başladı
Bülent bey ve eşi Çiğdem hanımla başladım Bozburun’a. Bozburun, Sömbeki Körfezi’nin koylarından birinde. Karya kenti Larimna’nın kalıntıları üzerine kurulmuş olabileceği sanılıyor. Balıkçılık, biraz turizm ve gulet yapımı halkının başlıca geçim kaynakları. Yeni gümrük binası yapılıyor, belki biraz daha hareketlenecek bu sakin kasaba. Ama kim bilir, belki o zaman Bill Gates, Abramoviç ve “incognito” seyahat eden bir sürü VIP, Bozburun’u tercih etmeyecek.
Sabah kahvesinden hemen sonra tekne gezintisine çıktım. Adaboğazı’nı ve adaları denizden seyrettim. Tersaneleri ve yaptıkları kocaman guletleri görünce, tekneden iner inmez tersaneleri ziyaret etmeye karar verdim.
Bir söylentiye göre, çok meşhur bir Rus zengininin teknesi Bozburun’da yapılıyormuş. O bir zamanlar anlatılan “denizde düz gidemeyen Bozburun yapımı gulet” hikayeleri, mavi Ege’nin sularına gömülmüş gibi. Bozburun bu işte iddiasını çoktan ortaya koymuş gibi...
Tersanecilik genelde babadan oğula geçiyor. Çok efendi ustalarla tanıştım. Bozburun’un görünen sakinliğinin altında, halkın maddi rahatlığından bahsettiler. “Bugün bu sularda yüzlerce Bozburun teknesi, günlük ve haftalık seferlerde çalışıyor. Her birindeki mürettebatı da sayarsak, çoğu Yörük olan Bozburun halkının ekonomik olarak neden iyi durumda olduğunu anlayabilirsin...”
Tersanelerde o kadar uzun zaman geçirdim ki, meğer merakım varmış bu işe, biraz geç uyandım. O kadar çok konuştuk ki dedikodulara daldım, hatta dışarıdan gelen bazı üçkağıtçı tersanelerin varlığını, nasıl yerli-yabancı müşterileri aynı tekneyi çok kişiye satarak kandırdıklarını öğrendim.
Gulet yapımını başlatan Salih Orhan’ı evinde buldum. 80’li yaşlarının sonunda artık. Bir mucit, yerini bulamamış bir dahi. İşe nasıl evde sandal yaparak başladığını, sonra yaptığı sandalı nasıl kapıdan dışarı çıkartamadığını anlattı. Çok güldük. “Bu devirde genç olsaydım, şimdi merkeze kendi yaptığım helikopterle gidiyor olurdum” dedi. Taze incir, üzüm, şeftali ve maden suyu ikram etti. Yanından hiç kalkmak istemedim...


Kendi halinde bir güzellik: Bozburun


Bol bol yüzün
Bozburun fazla yeşil değil; adı üstünde. Ege’de, öyle güzel bir burunda; adı üstünde...
Deniz mükemmel. Sabah erken saatlerde özellikle...
Ben pansiyonlarımda, kitaplarımla, denizimle çok mutluydum. Eğer bir gün önce telefonla randevu da aldığım Orfoz’a gitmemiş olsaydım, Bozburun’u çok daha fazla sevecektim. Ne yazık oldu, şimdi “Bozburun” deyince, elinin tersiyle teknemizi kışkışlayan bir ekşi suratlı adam ve “Acaba yanlış mı anladım?” diye aradığımda telefonu yüzüme kapatan bir kadın var aklımda... 

Nasıl gidilir?
Marmaris Otogarı’ndan kalkan minibüsler bir saatte Bozburun’a ulaşıyor. Dalaman Havaalanı’na uzaklığı 150 km. Fakat ufak bir hatırlatma: Civardaki küçük köyleri ve koyları gezmek çok zevkli oluyor. Bu yüzden dikkatlice aracınızla veya kiralayacağınız bir arabayla gitmenin tadına doyulmaz...

Ne yenir?
Bol bol balık ve mezeler. Sahildeki lokantaların hepsinden memnun kalacaksınız.
Herkes Orfoz’dan bahsediyor. Dışarıdan çok güzel görünüyor ama ben bu yaşıma kadar kimseden görmediğim kötü muameleyi Orfoz’un sahibinden gördüm.
Suna Pansiyon’un bahçedeki taşfırınından çıkan çörek otlu ekmelerin tadını unutamıyorum.
Möwe’de balık yedim. Mezeleri de çok güzeldi, balığı da.