Mississippi kirlenmesin artık
Şu meşhur Bourbon Street, her daim pek hareketli. Fransız Mahallesi’nin bence daha çok İspanyol, hafif yandan çakma Fransız mimarisi nefes kesici. Mardi Gras denen, o yılbaşı ağacı süslerini boyunlarına dolayıp insanların bütün gece partilediği festivalin doğduğu şehir aynı zamanda. Anlayacağınız ‘zebaha kaden dens!’
Neyse, biz böyle bütün günümüzü seminerlerde geçirip, akşam üstü kendimizi sokaklara atıyoruz. Dünyanın her ülkesinden iki yüz kadar bilim adamı, gazeteci ve her dini temsilen de din adamları var davetli olarak. Nehrin kirliliği almış başını gitmiş, yaşayan canlı sayısında ciddi bir düşüş var. Rengi çamur, kokusu dayanılmaz.
Ağır konularla geçti
İşte böylesi ağır konularla içiçeyken, bir pazar akşamı Fransız Mahallesi’ne attım kendimi. Kafamdan “Bu dünyaya çocuk getirilmez”ler, “Sonumuz hemen köşebaşında”lar geçiyor. Durum kötü yani. 2012 yakın, herkes yanıyor, hepimiz aynı gemideyiz, falan filan. Tam köşeyi döndüm, son hız borazanlarını üttüren, bağırarak şarkı söyleyen bir bandoya rastladım. Her an bir festival duyurusu, bir kumarhane geçiti yapılıyor, öyle bir şey zannettim.
Sonra baktım, bandonun hemen arkasında bir gelin ve damat, gerçek; onların arkasında da yüzlerce davetli.
Bir-iki resim çektim, azıcık ayaklarımla tempo tutmaya başladım; derken konvoya karışıverdim. Güneş gitti gidecek.
Onlar erdi muradına
Yürüdük de yürüdük. Gelin ve damadın arkadaşlarıyla konuştum, ailelerle tanıştım. Adettenmiş, düğünlerde bandoyla geçit yapılırmış.
İçki bana bir iyi gelsin, sormayın gitsin... Onlara “İki bayram arası düğün olmaz”ları, Hindistan’da gördüğüm filli düğün bandolarını, bizim kız istemeleri, gümüşleri, içindeki çikolataları falan anlattım. “Gezmeye mi geldin?” diye sordular. Bir de iki arada Mississippi nutuğu attım. “Oh, My God, journalist mornalist” durumları, “Hadi partiye de gel” davetleri.
Hayatta böyle beklenmedik happenning’ler, beni hep çok mutlu eder. Kendimi kaptırır, anın büyüsüyle sersemlerim. Hatta, isimleri neydi acaba, kent meydanında birbirlerine “Yes I do” derlerken, gözlerimden birer damla yaş süzülür. Aileye sarılır, herkese mutluluklar dilerim.
Evet, ne diyordum, Mississippi temiz aksın, rafineriler kirletmesin, herkes dünyaya gözü gibi baksın.
Yoksa ne yaparız?