Türkbükü, 2000’li yılların başında öyle bir çıkış yaptı ki, kimseler Bodrum’u konuşmaz oldu. Öyle bir hale geldi ki, Bodrum’a tatile gelenler turla Türkbükü’ne geliyordu; Bodrum’dan Türkbükü’ne günübirlik geziler yapılıyordu. Yıllar geçtikçe Türkbükü de şehirleşti. Burayı çok seven önemli işadamları, doğallığını kaybedince gelmez oldu.
Türkbükü medyada her zaman gündemini korusa da geçen yıllar içinde büyük değişim gösterdi. Bir kere, neredeyse İstanbul işletmecilerinin hepsi geldi. Mekan açtılar, fakat hiçbiri kalıcı olamadı nedense.
Türkbükü’nü Türkbükü yapan, buranın markalarıydı. Yerel işletmeler buraya hayat verdi. İstanbul’dan gelen ise sadece kısa süreliğine renk kattı koya.
Bodrum mega tatil şehri olmuş durumda. İstanbul’un önemli restoranları, kafeleri Bodrum Yarımadası’na yayıldı. Özellikle Yalıkavak’ta bir aradalar.
Yenisiyle eskisiyle Türkiye’nin en çok konuştuğu tatil beldesi Türkbükü yaza hazır. İşte bu havalı yerde olup bitenler:
HAYAT VEREN YEREL İŞLETMELER
İnsanın neşesi kaçmaya görsün; gözü hiçbir şey görmez olur. Yaşananları gördükçe tarifsiz bir keder kaplar içini.
99 depreminde sabaha karşı beton sesleri arasında, depremin bitmesini beklediğim günlere geri döndüm. Deprem bittiği an, merdivenleri nasıl indiğimi hâlâ hatırlamıyorum.
Tüm iletişim kesilmiş, memleket ne durumda bilmiyorduk. Telefonlar bile çalışmaz haldeydi.
Yıl 2014... Memleket, ilk gece yine binlerce metre aşağıda yaşananların farkına varamadı ama sabah uyandığımızda, acı tabloyla karşılaştık.
Günlerdir her an Soma’yla yatıp Soma’yla kalkıyoruz. Ve yine çaresiz, yine savunmasız öylece izliyoruz olup biteni. Her geçen gün can kaybı artıyor.
Sıkışıp kalmanın çaresizliğine şahit olan memleket, bir kez daha çaresizlikten yitip giden canları canlı canlı izliyor.
Madende dumandan boğulan yüzlerce canın sorumlusu kimdir? Kim suçludur? Önlemler alındı mı? Alınmadı mı? Kafada yüzlerce cevap bekleyen soru var. Tıpkı 99 depreminde olduğu gibi.
Şehirde yaşayanların hayalidir günün birinde Güney’de yaşamak... Hele ki İstanbul’da yaşıyorsanız; emekli olunca tası tarağı toplayıp Güney’e yerleşmeyi aklınızdan geçirir durursunuz..
En çok Bodrum’un hayali kurulur emekli olunca yaşamak için.
Peki Bodrum’da yaşayanlar nasıl bir hayat sürüyor? Gelin, şöyle bir bakalım...
- Bendeniz bu yaz İstanbul’u terk edenlerdenim. Benimkisi iş nedeniyle bir terk ediş oldu.
- Bodrum’da yaşamaya başlayınca sabahın köründe uyanıyorsunuz. İstanbul’da yataktan sürünerek kalkan ben, Bodrum’da güneşin doğuşuyla birlikte uyanıyorum.
- Burada hayat hiç hızlı değil; bir kere trafik yok. 15 gündür buradayım, işim olmazsa hiç araba görmeyeceğim.
- Bodrum’da iş yaptıracaksanız çelik gibi bir sabrınız olmalı.
Yaz başında Bodrum’da yapılacak en iyi aktivite; merkeze gitmek ve Marina’nın bulunduğu Neyzen Tevfik Caddesi’nde sosyalleşmek.
Aynen öyle yaptım... Cemal Yarar’la birlikte Bodrum’un merkezini keşfe çıktım.
Boşuna demiyoruz, Bodrum İstanbul’un aynısı diye. Sanki Abdi İpekçi Caddesi’nde yürüyorum. Adım başı tanıdık bir yüz, selam vere vere turluyoruz Bodrum’u.
* Buraların en popüler balıkçısı Gemibaşı... Terası da açılmış, tek boş masa yok.
* Gemibaşı’nın hemen yanında ise yeni bir mekan hazırlığı var. Meğer Nişantaşı Brasseire’nin ünlü barmeni Mesut Güney burada yepyeni bir bar açmaya hazırlanıyormuş. Ortağı ise Bodrumlular’ın çok sevdiği nam-ı diğer Laz Mustafa. Mesut’un Bodrum’a çok renk katacağına eminim.
* Sünger, caddenin en uygun fiyatlı restoranı, makul fiyata sosyalleşmek isteyenler doldurmuş bile burayı. Ağırlıklı bira tüketimi dikkatimi çekti.
* Bu arada, eğer merkezde sosyalleşecekseniz otoparka girmeden; “Kaçta kapanıyor?” diye sorun. Birçoğu gece 24.00’te kapatıyor.
Eğlence tatili demek Bodrum demek...
Adresi, yıllar içinde yer değiştirse de eğlence Bodrum yarımadasını hiç terk etmedi. 90’larda Bodrum’un merkezi bir numaraydı, 2000’li yıllara Türkbükü damga vurdu. Bugünlerde ise Yalıkavak eğlenceye dahil oldu.
Peki bu yaz Bodrum’da tatil yapacakları neler bekliyor?
Bodrum’un yeni mekanları hangileri, eskiler ne durumda?
Buyrun bakalım 2014 yazındaki Bodrum’a:
* Nobu, Palmarina’da... Önce Bodrum’daki Mandarin’de açılacağı dedikoduları çıktı. Sonra Nobu, Palmarina’ya gitti.
Ünlü oyuncu Robert de Niro’nun da ortağı olduğu Nobu, bu yaz Bodrum’un en sürpriz yeri oldu. Nobu, Marina’daki Loft’un yerinde açılacak.
Kış geldi mi, herkes dağılıyor... Kim nerede sosyalleşiyor, yemek yiyor, eğleniyor belli olmuyor. Küçük büyük birçok mekan, kışın iş yapabiliyor. İstanbul’un sosyal hayatı kışın renkli mi renkli. Peki yazın durum ne oluyor? Elde avuçta sosyalleşecek çok az yer kalıyor!
Peki bu yaz İstanbul’da kalan ahali ne yapacak? Buyurun 2014 model yaz eğlencesine!
REINA YAZLIĞI AÇTI
İstanbul’da yazı ilk getiren Reina oldu ve geçtiğimiz perşembe akşamı yazlığı açıverdi.
Reina artık eğlencede bir klasik.
Park Şamdan, Köşebaşı, Dragon, Blue Topaz ve Reina yazın sadece eğlencesiyle değil; yemeğiyle de öne çıkıyor. Binlerce kişi Reina’da yemek yiyor. Mekan, son beş yıldır zaten başarılı olan dekorasyonunda ciddi değişimlere gitmiyor. Mevcut ambiyansını yenileyerek servis vermeyi tercih ediyor.
Yazlık Reina’da ahali, ‘yerli’ ve ‘yabancı’ diye ikiye ayrılıyor. Yerliler, tam orta göbekteki loca ve stantlarda toplanıyor. Nedense bu alana hiç yabancı müşteri alınmıyor. İyi de yapılıyor. Çünkü yabancı müşteriler yazın ayrı bir rahat davranıyor. Yabancıların bu kadar rahat olması bizimkilere göre değil!
Hani yaz yaklaşıyor ya, bir bakmak lazım memlekete en yakın yerlerde durum nedir diye. Yazın Yunan adalarını mesken tutanlar, bu yaz önce bir Kıbrıs’a uğrasınlar derim.
Ben Girne şehir merkezindeki Grand Pasha’yı mesken tuttum. Burası tam bir şehir oteli, öyle büyük bir yer değil.
Butik otel denilen türden, odaları ferah mı ferah, yaz sıcağından bunalanlar için bir havuzu da var.
Ama en iyi tarafı şehrin içinde olması; iki adımda Girne’nin çarşı pazarında buluyorsunuz kendinizi. Yurt dışına çıktığınızda ne ararsanız hepsi Kıbrıs’ta mevcut...
En iyi tarafı hiç pasaporta filan ihtiyaç olmadan buraya gelinebiliyor olması. Yavru Vatan’da herkes pek bir kibar ve mutlu, yolda yürürken bile bunu hissetmeniz mümkün. Kaldırım yapan ustalar bile öyle nazikler ki, kendinizi gerçekten iyi hissediyorsunuz Kıbrıs’ta.
Ağızlara sakız olan bir şey vardı, Türkiye’de yeme-içme çok pahalı ama Yunan adaları şöyle ucuz böyle ucuz diye.
Tamam adalar ucuz da, peki Kıbrıs’a ne demeli? Geçtiğimiz akşam Girne’de Niazi’s’te öyle bir yemek yedik ki, bu yemeği İstanbul’da yemeğe kalksak epey bir miktar hesap öderdik. Öyle bir hesap geldi ki, “Fast food’ta mıyız?” dedirtti.
Reina, 2014 yazının startını bu akşam veriyor. O kadar çok dedikodusu yapılmıştı ki, kalacak mı yoksa gidecek mi diye, ben bile bıkmıştım...
İşte o Reina, bu gece İstanbul’a yazı getiriyor. Hem de tekmili birden. Tüm klasik mekanlarıyla ve ekibiyle birlikte. Kimseler alınmasın gücenmesin ama Reina, eğlence turizminde Türkiye’nin adını yurt dışına taşıyan tek gece kulübü.
Bu yazın sonunda ne olur bilmem. Ferit Şahenk, Türkiye’nin eğlence turizmine büyük katkısı olan Reina’nın sürekliliğini sağlayacak mı, göreceğiz.
İşte tüm bu dedikodulara rağmen Reina bu akşam yaz moduna Park Şamdan, Dragon, Köşebaşı, Blue Topaz ve kendi restoranıyla geçiş yapıyor.
Geçtiğimiz cumartesi gecesi Reina’ya gittim, kapıda bir kuyruk, içeride bildiğiniz izdiham... Son zamanlarda hiç öyle yazılıp çizilen bir yer de değil halbuki!
Mehmet Koçarslan ve Ali Ünal, Reina’nın bir an olsun eğlencenin zirvesinden inmesine hiç ama hiç izin vermiyor. Medyadan uzakta Reina, her gece dolup taşıyor.
Bu yaz da haftanın her günü eğlencenin garanti olduğu yer Reina olacaktır, şimdiden söyleyebilirim. Yaz eğlencesinin simgesi haline gelen bu kulüp, her zaman olmalı ve yaşatılmalı.