Galatasaray mağlubiyeti ardından, Kupa yarı finalini de kaybetmek ile “eyvallah” deyip “kapıyı ardından hızla çekmek” arasında bir fark yoktur ama Erol Bulut bardağı taşıran yenilgiyi Aykut Kocaman’ın takımına karşı aldığı için şanslı!..
Hiç olmazsa yerine aday gösterilen Kocaman’ın Başakşehir’de yeri sağlamlaştı!
Her iki takımın da ağır eksikleri olduğundan çeyrek final çeyrek futbolla başladı Kadıköy’de.
Daha da önemlisi her iki takımın hocası için de bu temposuz, savunma ağırlıklı oyun “tercihti”. Çünkü “oyun değil skor maçıydı” Ziraat Kupası çeyrek finali.
“Kontrollü oyun, dengeli futbol, topu rakibe bırakmak” gibi ürkekçe zaman harcayarak ve adeta beraberliğe yatarak başladığı derbide, golü yiyen Fenerbahçe’yi Mesut Özil bile kurtaramadı.
Bir devre düşük yoğunluklu futbolla beraberliğe razı görünüp Fenerbahçe’ye “narkoz” veren Fatih Terim stratejisi kazandı.
Artık Erol Bulut ayıklayacak pirincin taşını!
Adı büyük futbolu güdük başladı derbi. İki takımda da korku dağları beklemekteydi. Veya Galatasaray öyle gözükmesini istiyordu. Korkunun adı “mağlubiyetti” ve “beraberlik” hiç de fena olmazdı!
Çünkü Terim için yenilgi, yeni hızlanan, transferleriyle daha da güçleneceği hesaplanan takıma ciddi bir fren olurdu. Hem daha çok uzun haftalar vardı ligin bitmesine.
Erol Bulut’a gelince… Beraberlikte bile lider kalacak Fenerbahçe için Mesut Özil ve İrfan Can kapının eşiğindeyken yenilmek kabusun ta kendisiydi. Çok iyi biliyordu Bulut, Kadıköy’de Galatasaray’a kaybeden hocanın
Daha ne istesin Fenerbahçe!.. Yeni çıktığı Süper Lig’de harika işler yapan, Kadıköy’de bile puan kaptırdığı Hatayspor’u deplasmanda 2 gol atarak geçmiş, üç puanını cebine koymuş, keyifle Galatasaray derbisini bekliyor!..
Kazın ayağı öyle değil işte.
Kazandı ama nasıl kazandı, Fenerbahçe’ye sorun siz. Muhtemelen futbolcuların rüyalarına girmiştir dün gece. Kan ter içinde uyandırmıştır.
Bitiş düdüğü çalana kadar süren bir kabus gibiydi çünkü.
Maçın iki tane yıldızı var, birincisi Altay… En az beş tane yüzde yüz golü kurtardı. Esneyen, uzayan, fizik ötesi çevik, kaleci ötesi bir adam.
İkincisi Boupendza… Diouf ve Kamara ile birlikte dört tanesi son 15 dakikada sayısız fırsatları hem yaratan hem kaleye yollayan ancak Altay’a toslayan Hataylı.
Gerçek anlamda dramatik bir maçtı.
Hele ilk yarının sonunda sakatlanan Gustavo yerine ikinci devreye Samatta çıkınca, orta sahayı tamamen kaybeden Fenerbahçe için az daha trajik olacaktı. Erol Bulut’un Fenerb
İrfan Can Kahveci transferini duyduğu andan bu satırların yazıldığı dakikaya kadar ki henüz 24 saat olmadı - en fanatiğinden en platoniğine kadar her Fenerbahçelinin zihninde ne dans ediyor?
Kesin bir zafer hissi!
Derbi kazanmak gibi.
“Ezeli rakibin elinden söküp aldık İrfan Can’ı”…
Aslında o kadar da haksız değiller. Fenerbahçe’nin kadrosunda o klasta epey orta saha var. Belki de daha iyisi.
Kolayca “pek gerek yoktu” bile diyebilir sezonluk düşünen birileri… Ama hemen ekler; “Avucunu yaladı Galatasaray”!
Eh… Gözü parlamış ve rekabet damarı zonklamaya başlamış bir taraftardan “ince hesaplar bekleyebilirsiniz” de, bulabilir misiniz; orası meçhul.
“Fantezilerin Hocası” Sumudica iki sarıdan kırmızı gördüğü maçta Fenerbahçe’ye karşı “sürdürülemez” bir sürpriz ile başladı ve Rizesporlu futbolcular ilk devre kendi yarı alanındaki her rakibe insanüstü bir baskı yaptı. Bazen savunmayı beşleyen Rizesporlular ev sahibinin yüzlerini döndürmediler kaleye.
Tabi bu arada üç santraforu Pandemi gazisi Rizespor’dan gol isteği var ama eyleme dökülmesi hak getire…
Direnci kırmak için gol gerekiyordu Fenerbahçe’ye. Takımda gayret etmeyen yoktu ama bir türlü pozisyona giremiyordu. Öyle bir şansı da ancak rakip yorulmaya başladığında 35. dakikada yakaladı ev sahibi ama Pelkas üstten dışarı attı. Ardından Samatta’nın yakaladığı bir pozisyon daha var. Ve hepsi o kadar.
Fenerbahçe topu koşturdukça görece olarak çözüldü Rizespor. Elbette bunun için usta ayaklar gerekirdi ve Fenerbahçe’de fazlasıyla vardı.
Ama bu kez de usta ayakları durduran hava şartları olmuştu. Yağmurla ağırlaşmış zeminde gol atmak iki kat
Mesai saatindeki Boğaz Köprüsü gibi maç trafiği futbolcuları zorlayabilir… Ama yöneticiler için bulunmaz nimettir. Çünkü tüm gafların, saçmalıkların ömrü en fazla üç gün sürüyor bu trafikte.
Endişelenmeyin!..
Karambole gidenleri tarihe not düşmek bizim işimizdir.
Konumuz Galatasaray… Ve onun çikolata kaplı Şili biberi gibi sözleriyle ünlü başkanı sayın Mustafa Cengiz.
Severiz hepimiz. Sağlık ve başarı dileriz. Lakin meslek zalim.
2 Mayıs 2019 tarihinde “Fener ol kampanyası” açıklandığında ne demişti Galatasaray başkanı?
“Biz de çok iyi bir proje yaptık. Ama sonra düşünüp vazgeçtik. Çünkü camiamız, 10 milyon Euro’ya adam alıp (Diagne) parayı çarçur ediyorsunuz, sonra da para mı dileniyorsunuz der diye düşündük”.
Açıkçası Kayserispor Kadıköy’e kaybetmeye gelmişti. Yeter ki, sindirimi zor bir skor olmasın! İlk golü yedikten sonra sanki galibiyetin üstüne yatar gibi tam takım savunma yapmak başka nasıl izah edilebilir.
Fenerbahçe ise kazanacağını biliyor ve kazanırken işin şovuna kaçıyor, hızlı oynamayı denemek istiyordu.
Neden?..
Mesut Özil oynamaya başladığında bekleyen takım olmak eşyanın tabiatına aykırıydı çünkü.
Kayserispor denemesi yeni bir tarzdı Fenerbahçe için… Erol Bulut’un Mesut Özilli takıma evrilme hamlesiydi. Dünyanın en iyi on numarasını almış takım topu rakibe bırakıp skor tabelasına bakarak doksan dakika geçiremezdi bunda sonra.
Ve Kayserispor da yeni tarzı denemek için biçilmiş kaftandı.
Denemekle kalmadı Fenerbahçe, başardı da!
Aslında soğuğa alışılamıyor galiba!.. Kimse suçlanamaz tabi; kürksüz yaratılmış her canlı sonuna kadar haklıdır bu konuda.
Kar, kış, buzda Sivasspor da Fenerbahçe gibi yarı donmuş başladı maça.
Henüz ikinci dakikada, geçen hafta en iyi topunu oynayan temassız stoper Tisserand’ın birlikte çıktığı uzun topu Yatabare’ye bırakması ve 5. dakikada sakatlanıp çıkması, yerine Lemos’un girmesi Fenerbahçe’yi en az soğuk kadar sersemletti.
Çünkü, yeni kurguda son haftaların ileri çıkan Gustavo’su, uzun süre ne yapacağını kestiremedi.
Gustavo’nun kararsızlığı Fenerbahçe’nin maça başladığı tempoyu düşürmesine neden oldu. Savunma ve forvet arasındaki bağı kopardı. Yumruk almış boksör gibiydi Fenerbahçe. Daha sonra ilk toparlanan Fenerbahçeli de Gustavo’ydu, o başka…
Bu koşullarda maçı orta sahada kilitleyip savunma arkasına uzun toplarla rakip kaleye gitmek niyetiyle maça başlayan Sivasspor, “B” planına geçip sazı eline almak zorunda kaldı.
Sivasspor’un baskısı 18. dakikada