Denis Villeneuve’ün yönettiği 2015 tarihli Sicario (2015) beni şaşırtmıştı. Hikayenin gerçekçi yapısı, kötülerle savaşmak adına ABD’nin her türlü eğri yola sapmasını tartışma konusu yapması çok kıvamında işlenmişti. Aksiyonu kullanarak daha derinlere inen bir film olmuştu.
İkincisi, yönetmen değişikliğiyle geldi. Son sözü başa çekecek olursam yine akıcı, gerilimi hiç düşmeyen anlatıma sahip rağmen ilkinin uzağında kalıyor. Yan karakterlerin yüzeysel kalması, ilkinde seyircinin özdeşleştiği çaylak ajan Kate gibi bir karakterin eksikliği çıtayı aşağıya çekiyor.
Kimsenin iyi olarak ortaya çıkamadığı hikaye, bu tür aksiyonların usta kalemi Taylor Sheridan imzalı.
***
Meksika sınırında Amerika’nın bir türlü önleyemediği mülteci akınıyla başlıyor film. Sınırda yakalanan mültecilerden birisi kendini canlı bomba olarak havaya uçurur.
Kısa süre sonra bu kez Kansas City’de, bir markette kendilerini havaya uçuran 3 canlı bomba sonrası CIA, sınırdan DEAŞ teröristlerinin de sızdığını var sayıyor ve operasyon başlıyor. Bu işlerin erbabı derin devlet ajanı Matt (Josh Brolin) işin başına getirilir.
Bu sefer sınırdan insan kaçıran kartelleri birbirine düşürecek bir plan yapılır. Kartel lideri Reyes’in kızı kaçırılacak ve rakip karteller yapmış gibi gösterilecektir.
Başlangıç bomba gibi geliyor. Hele marketin canlı bombalarla havaya uçması yaşadığımız onca olayı yürek sızlatarak hatırlatıyor.
Teksas, Somali, Kansas, Meksika arasında mekik dokuyan anlatım aksiyon ayarını gayet iyi yapıyor. Matt rolüne çok yakışan Josh Brolin’in sahne almasıyla Amerika dış politika ayaklarının küçük bir örneğini izliyoruz öyküde.
Kaos yaratarak çıkarları koruma politikası, beklenmedik gelişimler sonrası aniden değişime uğruyor. Hem de acımasız uygulamalara, kendi adamlarını bile harcama yollarına sapma pahasına. Güncelini her gün yaşadığımız işler.
Yeni yönetmen Stefano Sollimo yapması gerektiğinden daha fazlasına girememiş. Karakter seçiminde ilk filmden daha çok, Benicio Del Toro’nun hayat verdiği Alejandro üzerine yoğunlaşmış. Del Toro’nun bu tür karanlık geçmişi olan acılı karakterlere verdiği ruhu takdir etmemek mümkün değil. Keza Brolin’in adam öldürme konusunda asla ödün vermeyen derin devlet ajanı rolü de kendisine eldiven gibi oturmuş. Aksiyon sahneleri ilkinin çarpıcılığından uzak kalsa da, kusursuz ilerliyor.
Aksiyonuyla, güncele uzanan hikayesiyle haftanın izlenecek filmleri arasında ilk sırada. Mülteci meseleleri uzun yıllar beyazperde de karşımıza çıkacak gibi..