Fransız sinemasının auteur yönetmeni Olivier Assayas, kitap ve gazete sayfalarını, bilgisayar ekranıyla değiştirmek zorunda kalan yetişkinler dünyasına bir bakış atıyor. “Algoritmaların, istatistik değerlerin tayin ettiği bir iletişim dünyamız var artık” diyor. Ve bu durumla çelişen bir jenerasyondan portreler sunuyor. Orta yaş kuşağına denk gelen yıllardalar. Kaç kez okunmuş, kaç kez tıklanmış, kaç kez beğenilmiş, kaç kez paylaşılmış vs. kaosu içindeler. Kafaları biraz karışık. Hem iş hayatında, hem de özellerinde...
Assayas’nın karakterlerini seçtiği dünyaya bir göz atalım. Başarılı yayımcı Alain (Guillaume Canet), dizi oyuncusu olan karısı Selana (Juliette Binoche), yıllardır romanlarını yayımladığı yazar Léonard (Vincent Macaigne) ve onun karısı Valérie (Nora Hamzawi)... Alain, kazancı artırmak için dijital yayına ağırlık vermek zorunda olsa da kitaptan vazgeçme niyetinde değildir. Selana, dört sezondur oynadığı polisiye TV dizisinden sıkılmış olsa da, dizinin ratingleri iyidir. Léonard, yaratıcılık sorunlarıyla boğuşan bir yazardır; karısı Valérie, sosyalist bir adayın seçim çalışmalarını yapmaktadır.
Assayas karşılıklı diyalogların hiç susmadığı bir filme imza atmış. Gevezelik had safhada olsa da, entelektüel göndermeler, farklı karakterleri karşı karşıya getiren diyaloglar, ilginç ve akıcı bir kurgu, filmi kurtarıyor. Modern yaşamda değişen paradigmaların, duygu ve düşünce birliğini yıktığının da altını kalınca çiziyor Assayas.
Gerçek yuva doğa mı?
Emre Yeksan ‘Körfez’den sonra ikinci filmi ‘Yuva’yla da alegorik anlatımlarına devam ediyor. Sanki ‘Körfez’deki kokuşmuş kent yaşamından kaçan; doğanın ortasında, tek başına yaşayan bir adama odaklanıyoruz bu kez. Köpeği Maya’yla yaşayan Veysel, doğayla bütünleşmeye çalışan, münzevi bir karakterdir. Yaşadığı ormanlık alanı işgale gelen dış güçler rahatını kaçırır. Sınırları belirleyen kırmızılı çarpılı ağaçlar; onun doğal, özgür yaşamının sonu gibidir. Arkasından onu aramaya gelen kardeşi Hasan ise doğanın içinde debelenir durur.
Yeksan, ormanlık alanı bir ülke gibi düşünüyor. Barışçıl ortamını bozan üniformalılara, helikopter seslerine, aile çağrısına sembolik anlamlar yüklüyor ve özgürlüğün yok olmasını çağrıştırıyor. ‘Yuva’ birçok parantezi kapatmadan, seyircinin kapatmasını istiyor. İyi bir fikir, öyküye yeterli olgunluğu veremeden heba olmuş. Görüntü, müzik ve Kutay Sandıkçı’nın oyunculuğu gayet iyi. ‘Yuva’ son İstanbul Film Festivali’nden 3 ödülle ayrıldı.