Filmler vardır sakin, hiçbir şey olmuyormuş gibi akar, bu sakinlik içinde, seyirciyi fark ettirmeden bir gerilimin, bir bilinmezliğin içine alır. Karanlığın içinde, finale doğru birlikte yürürler. ‘Burning-Şüphe’ bu konuda başyapıt düzeyinde bir anlatım sunuyor.
Yönetmen Chang-donk Lee, uzun yıllar yazarlık yapmasının ustalığını, ince ince dokuduğu senaryosunda sergiliyor. Karakter biçimlendirmeden, çevredeki objelere kadar detaylı bir çalışma sunuyor. İzlerken bir roman okuyor duygusuna kapılıyor insan. Haruki Murakami’nin kısa bir öyküsünü, kendisinden çok şeyler katarak beyaz perdeye uyarlamış Lee.
Önce alt sınıftan genç erkek Jong-soo ve genç kız Hae-mi ile tanışıyoruz. Aynı köyde büyümüş iki gencin arasına zengin sınıftan Ben adında genç bir erkek ekleniyor. İşsizlik, kimlik arayışı, sınıf farkı, yabancılaşma, çaresizlik, hayallerin kırılması...
Öykü, bize diğer ülkelerdekinden değişik gözükmeyen sınıf farklılığının Güney Kore tarzını gösteriyor. Zengin egemen sınıfın hâkimiyeti, en nihayetinde değiştirilemeyen kader gibi evrensel kodlamalar karşımıza çıkıyor. Tüm bu unsurlar, anlatının şiirsel yumuşaklığı içinde tam kıvamında yoğrulmuş. Roman okuyor duygusu film boyu sürüyor. İkinci bölümde kovalanan büyük sır, seyirciyi gerilimin son noktasına kadar taşıyor.
Haruki Murakami romanlarını okuyanlar, onun gerçek ile hayal arasındaki çizgiyi nasıl muğlaklaştırdığını gayet iyi bilir. ‘Şüphe’de bu durum fazlasıyla karşımıza çıkıyor. “Kedi gerçekten var mı? Genç kız Hae-mi yoksa bir hayal mi? Kaybolduysa nerede?” gibi seyirciyi ikilemde bırakan sorular var.
Bu durumları incelikli anlatımıyla Lee ustaca perdeye yansıtmış. Zengin Ben karakterinin ‘Muhteşem Gatsby’den taşıdığı esintiler, yazarlık hevesi içindeki Jong-soo’nun ‘Ahlat Ağacı’ndaki Sinan’la olan benzeşimleri, dünyadaki değişmeyen yazgıların simgesi olarak karşımıza çıkıyor.
Cannes Film Festivali tarihinde eleştirmenlerden tam not alan az sayıdaki filmlerden biri olan ‘Burning’, teselli sayılabilecek Fibresci ödülüyle değerlendirildi. 2 yıl önce aynı durum Alman filmi ‘Tony Erdmann’la yaşanmıştı.
Nereye gideceği belli olmayan bir öykü, şüpheyi finale dek koruyor. Günümüz toplum değerlerinde zenginlik-fakirlik çizgisinin değişmezliğini vurgulaması çok etkileyici.
Görsellikteki sadelik ve gerilimi sürekli yaşatan müzik, bu yılın en çarpıcı filmlerinden birisini karşımıza çıkarıyor.
Altın Küre’den Oscar mesajları
Altın Küre Oscar’ın yolunu aydınlatır mı? 25 Şubat gecesi göreceğiz. Bu yıl küreyi kazananlara baktığımızda, ufak ufak sürprizler var. Bilindiği gibi Hollywood Yabancı Gazeteciler Birliği’nin verdiği Altın Küre ödüllerinde, Dram dalında en iyi film seçilen ‘Bohemian Rhapsody’ ilk sürprizi yaptı.
Tahminler bu kategoride, ‘Bir Yıldız Doğuyor’ veya ‘Karanlıkla Karşı Karşıya-BlacKkKlansman’ lehine gözüküyordu. Bu yılın hem gişede hem de ödüllerde büyük sürprizi oldu Bohamian Rhapsody. Freddie Mercury’yi canlandıran Rami Malek’in yine dram kategorisinden en iyi erkek oyuncu ödülünü alması da, en yakın rakibi Bradley Cooper’ı üzmüş olmalı. Malek, fazlasıyla hak ettiği bu ödülü alırken, Oscar yarışında da önde gözüküyor. İkinci sürpriz ise ‘Yeşil Rehber-Green Book’la geldi. Komedi/müzikal kategorisinde en iyi film seçilirken en yakın rakipleri ‘Sarayın Gözdesi-The Favourite’ ve ‘Zengin, Çılgın Asyalılar-Crazy Rich Asians’ geride kaldı
Benim favorim, Yorgos Lanthimos imzalı, muhteşem bir dönem filmi olan ‘Sarayın Gözdesi’ olmuştu. ‘Yeşil Rehber’ en iyi senaryo ve siyahi piyanist doktor karakterine hayat veren Mahershala Ali ile en iyi yardımcı oyuncu ödüllerini alarak gecenin en çok kazananı oldu. Mahershala Ali, son yılların çok tercih edilen bir oyuncusu, 2017’de ‘Moonlight’la Oscar kazanmıştı.
Gecenin en sürprizsiz ödüllerine geçersek, Oliva Colman ‘Sarayın Gözdesi’ filminde yarattığı kraliçe karakteriyle müzikal/komedi kategorisinde en iyi kadın oyuncu olarak zaten açık ara öndeydi.
Oscar için de en büyük aday ve favori. Christian Bale ise ‘Vice’ filmindeki başkan yardımcısı Dick Channey tiplemesiyle Robert Redford (İhtiyar Adam ve Silah ve Viggo Mortenson-Yeşil Rehber önünde dramda en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı.
En az sürpriz yapacak film, bu yıl ‘Roma’ olacak gibi. Yabancı dilde en iyi film seçilirken, yönetmeni Alberto Cuaron da en iyi yönetmen oldu. Oscar’larda bu 2 ödül, daha şimdiden garanti gibi. Eğer ‘Roma’ Oscar ödüllerinde en iyi film kategorisinde de aday gösterilecek olursa, kazanma ihtimali en yüksek film olur. 91 yıllık Oscar tarihinde, İngilizce konuşulmayan ve en iyi film ödülü alan ilk film olur.