Mary Shelly’nin korku klasiği Frankenstein romanını yaratım ve yazım sürecini anlatan bir film var karşımızda.
Onun hangi duygular ve travmalar sonrası bu kahramanı yarattığını öykülerken, dönemin sosyal yapısına da bir bakış sunuyor.
1800’lü yılların İngiltere’sinde erkek egemen toplumun kadınlara küçümseyen, baskılayıcı bakış açısı tüm öyküde farklı şekillerde karşımıza çıkıyor.
***
Şeriat yönetiminin sinema sanatını her şekliyle yasakladığı Suudi Arabistan’da, uzun yıllardan sonra ilk halka açık film gösterimi geçtiğimiz Nisan ayında “Black Panther” ile gerçekleşti.
Mansour gizli kamerayla 2012’de çektiği “Vecide” ile ilk Suudi kadın yönetmen olarak ilk uzun metrajını gerçekleştirmiş, kendi ülkesinde gösterilmemesine karşın birçok festivalde çok beğenilmişti.
Yönetmenin ülkesinde verdiği sinemasal mücadeleyle, Shelly’nin romanı yazdıktan sonra yayınlanması için verdiği mücadele arasında, göz ardı edilemeyecek bir paralellik olduğuna inanıyorum.
***
1812 Londra’sı, 16 yaşındaki Mary Godwin (Elle Fanning) günlerini hayalindeki hayalet hikayelerini yazmakla ve genç yaşta kaybettiği annesinin mezarını ziyaretle geçirmektedir.
Yazar ve kitabevi sahibi babası William, Mary’i kafasındaki kötü düşünceleri atması için İskoçya’ya, tanıdıklarının yanına gönderir.
Orada, kendisinden 5 yaş büyük, dönemin ünlü şairi Percy Shelly (Douglas Booth) ile tanışır.
Mary şairin evli olduğunu ve bir çocuğu olduğunu öğrense de ilişkiyi sürdürür.
Aşk ve tutku rahat bırakmaz. Percy, o yıllar için alışılmadık, serbest aşk düşüncelerinin etkisi altındadır. Artık Mary farklı, hesapsız, kitapsız bir yaşama doğru sürüklenir.
***
Elle Fanning son yılların en dikkat çeken oyuncularından.
“Neon Demon”daki parlak performansından sonra mükemmel bir Mary Shelly portresi çiziyor.
Kararlı, çaresizliğe,güce boyun eğmeyen, güçlü bir kadın karakter.
Şair Percy’de Douglas Booth ve Byron’da tanınmayacak bir makyajla oynayan Tom Sturridge gayet iyiler.
Sanatçı dünyasının havailiklerini, dönemin hippileri gibi yaşıyorlar.
***
Dünyanın en demokratik ülkeleri arasında sayılan İngiltere’de kadınların eşitlik mücadeleleri kolay olmamış.
Mary Shelly bunu atmosfer ve ruh olarak başarıyla yansıtıyor.