Obezite cerrahisi son zamanlarda ülkemizde çok fazla artış gösterdi ve ciddi anlamda popüler hale geldi. Artık ünlüler başta olmak üzere halk tarafından da yüksek oranda tercih ediliyor. Peki bu kadar popüler hale gelen ve çare olarak görülen obezite cerrahisi nedir ve kimler için uygundur?
Öncelikle obezite ameliyatı bir mucize değildir. Obez hastaların kilo vermelerine yardımcı olmak ve bazı hastalıklarından kurtulmak amaçlı gıda alımlarının veya besin emilimlerinin ya da her ikisinin birden azaltılması amacıyla sindirim sistemlerine cerrahi müdahalede bulunulması “obezite cerrahisi” ya da “bariatrik cerrahi” olarak adlandırılır. Bu müdahalelerin kime yapılacağı ve hangi obezite ameliyatının yapılacağının kararını vermek çok hayati önem taşır. Genelde tüp mide ameliyatı doktorlar tarafından daha fazla tercih ediliyor.
Obezite ameliyatına psikolojik olarak hazır olmak gerekir
Obezite cerrahisi, kilosundan memnun olmayan her obez hastaya uygun değildir. Obezite ameliyatı olmak istiyorsak öncelikle ameliyata uygun musunuz? sorusunu iyi düşünüp değerlendirmek gerekir. Öncelikle psikolojik olarak ameliyat olmak size uygun mudur? Ameliyattan sonra bazı besinleri
Ebeveynlerin çoğunun çocuklarının vücut ağırlığı ve görünümleri ya da iştahları ile ilgili endişelerinin olması çok yaygın bir durumdur. Pek çok anne, baba çocuklarının şişman olduğunda sağlıklı, zayıf olduğunda ise sağlıksız olduğunu düşünür. Peki böyle düşünmekte haklılar mı?
Öncelikle “Şişmanlık” ve “Zayıflık” terimlerini tanımlamak gerekir. Her çocuğun yaşına ve boyuna uygun olan kilodan belli oranda daha az olmasına zayıflık, daha fazla olmasına şişmanlık denir. Bir çocuğa ancak ağırlığı olması gereken ağırlıktan %10 daha az ya da fazla ise zayıf ya da şişman denilebilir.
Çocukların sağlıkları kilo ile ölçülemez
Aileler genelde kilolu olduğu düşünülen çocukların sıklıkla ileride de kilolu olacağı, zayıf olarak düşünülen çocukların ise büyüyemediği ve sık hasta olacağından kaygılanırlar. Oysaki bu düşünce tamamen yanlıştır. Çocuğun büyüme ve gelişmesinde önemli olan unsur yaşına ve boyuna göre gereksinimi olan besin ögelerini alıp almadığıdır. Çocuğun sağlıklı olup olmadığına sadece kilosuna bakılarak karar verilemez. Çocuğun boyunun uzaması, kas ve kemik gelişimi iyi bir büyüme gelişme göstergesidir.
Probiyotikler sindirim sisteminde bulunan, bağırsak mikrobiyal dengesini düzenleyen ve sağlık açısından yararlı olan canlı organizmalardır. İlk probiyotiğin ekşimiş süt olduğu bulunmuştur. Probiyotikler son yıllarda oldukça popüler olmuş ve probiyotik içeren gıdalar ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.
Probiyotik besinler ishal ve kabızlık tedavisinde önemli!
Çalışmalar sonucunda probiyotiklerin özellikle bağırsak bölgesi için faydalı olduğunu belirten Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel, ishal ve kabızlık tedavisinde, bağırsakların enfeksiyona karşı korunmasında, bağışıklık sisteminin uyarılmasında, iltihaplı hastalıkların önlenmesinde ve savunma sisteminde görevli bazı maddelerin (immünoglobulin) yapımının artmasında probiyotiklerin etkili olduğunu açıklıyor.
Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel probiyotik beslenmesinin detaylarını şöyle anlatıyor, "Yıllar içinde geçirilen enfeksiyon hastalıkları, kullanılan antibiyotikler, kötü beslenme alışkanlıkları, alkol kullanımı ve stres gibi durumlar vücutta bulunan yararlı bakterilere zarar verir. Probiyotikler besin depolarında, satış raflarında ve ağızdan alım ile mide-ince bağırsaktan geçerken canlı kalabilirler. Bir
Vücudumuz su, kemik, kas ve yağ dokusundan oluşur. Organizma ise her bedende farklı olacak şekilde oluşur. Organizmadaki bu oluşumu sağlayan dokuların dağılımı insan bedeninin estetik açıdan birbirinden farklı olmasını sağlar.
Kadınlarda kalıcı yağlar kalça ve basen bölgelerinde
Vücudumuzda 3 farklı yağ tabakası vardır. İlki derimizin hemen altında biriken ‘Deri altı yağları’; ikincisi vücudumuzun içinde organlarımızın çevresine ve karın kaslarımızın altına yerleşen ‘İç organ yağları’; sonuncusu ise kasların içinde ve çevresinde bulunan ‘Kas içi yağlar’ olarak adlandırılır. Bu 3 farklı yağ tabakasından en kalıcı olanı deri altı yağlarıdır. Bayanlardaki deri altı yağların en kalıcı ve yakılmasının zor olduğu kısım kalça ve basen bölgesinde birikenlerdir. Erkeklerde yakılması en zor yağların bulunduğu kısım ise karın bölgesidir.
Bölgesel yağlanmada genetik ve hormonal faktörler etkilidir. Bel çevresi kalın olanlarda çoğunlukla insülin hormonu yüksekliği görülür. Bel çevresi kalınlaşmaya başladıkça insülin hormonu, şekeri hücre içine sokmakta zorlanır ve vücut insülin miktarını yükseltir. Bunların sonucunda da iştah açılır ve yağlanma artmaya başlar. Basen çevresi
Geçtiğimiz bayram ve tatillerle özellikle yediğimiz etin miktarında önemli artış olur. Her ne kadar yediklerimize dikkat etmeye çalışsak da beslenme düzenimiz değişir. Fazla miktarda tüketilen et, sakatat, kızartma ve tatlılar vücutta toksik madde artışına neden olur.
Alınan fazla kiloları vermek ise düşündüğünüz kadar zor değil. Sağlıklı beslenme programına geri dönüp, vücudu yormadan, gerekli enerjiyi alarak ideal kilonuza ulaşabilirsiniz.
Diyet listeniz karbonhidrat, protein, yağ ve lif açısından dengeli olmalı. Kilo vermek için kalori alımı aşırı kısıtlanmamalı ve ani kilo vermeyi amaçlayan tek tip diyetlere yönelinmemeli.
Sonbahar beslenmesi için öneriler:
Yurtdışı seyahatleri son zamanlarda Türk tatilcilerin uğrak rotaları arasına girdi. Bu seyahatlerde kişiler dinlenme tatilinden çok, ülkelerin kültürel değerlerini tanımayı ve yerel lezzetlerini tatmayı amaçlıyor. Dolayısıyla, geziler koşuşturmaca ve yoğun aktiviteler içeriyor.
Yurtdışına seyahat edecekler için kısıtlı sürede, gezi heyecanı ile kişiler yoğun aktiviteler yaparken, beslenme tarzı ve yemeğe ayrılan zaman bazen olumsuz yönde etkilenebiliyor. Öğünler atlanabiliyor veya ara öğün saatleri uzuyor, çok geç saatlere sarkabiliyor veya ana öğünlerde çok fazla kalori alınabiliyor. Özellikle yurtdışı ve yurtiçi gezilerde birçok kişi fazla yeme eğilimi gösteriyor. Fazla yeme eğilimi kısa süreli de olsa kilo alımı ile sonuçlanabiliyor.
Uzun Uçak Yolculukları ve Kültürel Besin Farklılıklarına Dikkat
Uzun süren uçak yolculuklarında ülkeler arası saat ve iklim farkları gibi faktörler, metabolizmamızı kötü etkiler. Özellikle 6-7 saatlik zaman farkı batıdan doğuya veya tersine uçuşlarda “Jet-Lag” olarak isimlendirilen bitkinlik, halsizlik, dikkat kaybı, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, uyku ve iştah kaybı gibi sorunlar yaşamamıza neden olabiliyor.
Günümüzde hemen herkes göbek yağlarından şikayetçi. Vücudunun diğer bölgelerinde fazlalığı olmayanlar da göbeklerinin çıktığını söylüyor. Alınan yarım kilo bile olsa, ilk belirginleşme göbekte gerçekleşiyor, dolayısıyla göze ilk batan nokta da göbek oluyor. Peki alınan kilolar neden anında göbek yağı olarak karşımıza çıkıyor?
Karın bölgesi yağlanması çok sayıda kişinin en çok karşılaştığı ve çözüm aradığı sorunlardan biri. Karın bölgesi iç organlara yakın olduğu için bu bölgedeki yağlanma daha fazla tehlike içeriyor. Yani göbek yağlanması sadece estetik açıdan sorun yaratmıyor, kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğer yağlanması gibi hastalıklara yatkınlığın belirtisi olarak da kabul ediliyor.
Vücuttaki yağlanma bölgesini çoğunlukla genetik yapı belirliyor. Elma tipi dediğimiz vücut tipi (karın bölgesi yağlanması) genetik olarak yatkınlık ile ortaya çıkıyor.
Doymuş yağlardan oluşan hayvansal gıdalar, yağlı etler ve yağlı peynirler, tereyağı gibi besinlerden fazla tüketmek karın bölgesini yağlandırır. Ayrıca basit şeker içeren çikolata ve tatlı gibi besinleri sık tüketenler, insülin yüksekliğine bağlı olarak karın bölgesindeki yağlanmayı arttırıyor. Karın
Alzheimer özellikle birçok etkeni içinde bulunduran bir hastalık. Alzheimer'ın tetikleyici unsurları arasında ise beslenme ilklerde yer alıyor...
Halk arasında “Bunama” olarak bilinen “Alzheimer” unutkanlıkla ortaya çıkan, hafıza ve konuşmada sorunlar yaşanan, bilişsel yeteneklerde ve günlük yaşam aktivitelerinde problemlere yol açan bir hastalıktır.
Alzheimer’ın nedenleri arasında yaşlılık, kalıtsal özellikler ve travmalar yer alıyor. Henüz kesin tedavisi bulunamayan bu hastalığın oluşumunu engelleyecek, beyin fonksiyonlarını güçlendirecek ve hafızayı kuvvetlendirecek çeşitli besinlerin olduğu biliniyor. Sağlıklı ve dengeli beslenerek Alzheimer gibi hastalıkların önüne geçilebiliyor. Yapılan birçok araştırma sık tükettiğimiz bazı besinlerin Alzheimer’ı önleyebileceğini gösteriyor.
Hangi Besinler Alzheimer’a karşı?