Ali Em - Yüksek Seçim Kurulu Önceki Başkanı / Günümüzde “Sürdürülebilirlik” sözcüğü görsel ve yazılı basında ve çeşitli düşünce alanlarında sık sık kullanılarak kamuoyunun önüne taşındığı duyulmakta ve görülmektedir. Bu çalışmamızda Sürdürülebilirliğin derinliğine ve alt ayrımlarına girmeden, genel hatlarıyla ne anlaşılması gerektiği hususlarına değinilmektedir. Bu sözcüğün kullanımı yeni olmayıp, uzun süredir Dünya gündemin de yerini koruduğu bilinir. Sürdürülebilirliğin ana unsurları olan; ekonomik kalkınma, çevrenin korunması ve sosyal gelişim alanlarıyla ilgili olarak Birleşmiş Milletlerce farklı tarihlerde düzenlenen konferans, panel, zirve ve benzeri toplantılar sonucu oluşturulan raporlarda ve açıklamalarda “Sürdürülebilirliğin” toplumların bu gününe ve geleceklerine yön vermedeki önem ve özelliği belirtilir.
1972 yılında yapılan Çevre ve Sürdürülebilirlik Kalkınma Konferansında; sürdürülebilirliğin yerleşik bir tanımı olmadığı, bu sözcüğün içeriğinin çok yönlü anlamlandırılarak kullanılması gerektiği, ekonomik büyümelerin sınırlı doğal kaynakları verimli kullanarak yapılması, çevresel faktörlere ve sosyal gelişim ilişkilerine, dengeli ve ölçülü bir yaklaşım öngörülmüştür. Kalkınma modelinde; nesiller arası eşitsizlik yaratmadan, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamada ödün vermeden, günümüz ihtiyaçlarının karşılamasının önemi açıklanır. Örneğin bir firmanın, kurumsal sürdürülebilirliği için, ekonomik olarak kar etmesi yeterli olmadığı, bu firmanın çevre korumasına ve sosyal gelişime etkilerini de gözetmesi bir gereklilik olarak belirtilir.
1983 yılında Birleşmiş Milletlerce düzenlenen “Ortak Geleceğimiz raporunda” “Sürdürülebilirlik” canlıların yaşamlarını bugün ve gelecekte tehlikeye sokmadan, üretim ve tüketim yapmalarının ölçü kriterleri çok yönlü olarak açıklanır.
Birleşmiş Milletler Binyıl Beyanında; sürdürülebilirliği, ekonomik kalkınma, çevre koruma ve sosyal gelişme unsurlarıyla tanımlarken, kısaca “Daimi Olma Yeteneği” olarak tanımlanır.
2005 yılı Dünya Sosyal Zirvesinde; ekonomik gelişim, çevre koruma ve sosyal gelişim gibi sürdürülebilirliğin ana unsurları, kalkınma hedefleri olarak belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, bu sözcüğün toplumların yaşamlarını doğrudan ilgilendirdiği, yaşam kaynaklarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması bakımından önem arz ettiği gözden ırak tutulamaz ve içerdiği konuların eksiksiz ve doğru olarak uygulanması, insanlığın geleceği için bir gerekliliktir.
Sürdürülebilirliğin ana unsurları
Yukarıda açıklanan konferans, rapor ve zirve gibi toplantılar değerlendirildiğinde sürdürülebilirliğin ana unsurlarının; ekonomik kalkınma, çevre koruma ve sosyal gelişim olduğu, konunun anlaşılması bakımından, bu unsurlar hakkında, genel hatlarıyla kısaca açıklayıcı bilgi vermenin uygun olacağı düşünülür.
Ekonomik Kalkınma Yönünden Sürdürülebilirlik: Toplumlar, ekonomik kalkınma refah programlarını belirlerken, çevre koruma ve sosyal gelişim unsurlarını göz ardı etmeden yapmaları, ekonomik kaynakların, insanlar arasında adil ve eşit bir biçimde paylaşılması, üretim ve tüketimin, ihtiyaç ölçütlerine göre yapılması, ekonomik anlamda sürdürülebilirliğin özü olarak görülür.
Çevre Koruma Yönünden Sürdürülebilirlik: Tabiatta bulunan doğal kaynakların sınırsız olmadığı, tükenebilir olduğu, bu kaynakların kullanımının ölçülü ve akılcı bir yaklaşımla yapılması gerekliliği ortaya konulur ve eko sistemin bütünlüğünün korunması hedeflenir.
Sosyal Gelişim Yönünden Sürdürülebilirlik: İnsan haklarının tüm toplumlarda ayrım gözetmeksizin uygulanması ve korunması esasıdır. Bu anlamda toplumun yaşam, sağlık, eğitim kalitesinin toplumu tatmin edici düzeye ulaşılmasına odaklanarak sosyal gelişim sağlanmalı, insan ilişkilerinin zenginleştirilmesi ve güçlendirilmesi yanında, bireysel hedeflerin gerçekleşmesine de imkan sağlanması beklenir.
Bu üç unsur birbiriyle ilişki içerisinde bulunurlar. Çevre koruması yapmayan toplumlar, ekonomik kalkınma açısından büyüseler bile, sürdürülebilir olmaktan uzak kalırlar. Sürdürülebilirlik üzerine kurulmayan ekonomik kalkınmaların kalıcılığından bahsedilemez. Örneğin; ekonomik kaynakların sınırsız ve ölçüsüz kullanımı gibi. Sürdürülebilirliğin özünde, üretirken veya tüketirken tüm canlıların haklarına saygı göstermek, onların yaşamlarının gözetmenin yanında, doğadaki varlıkların kullanımında da ölçülü olmak düşüncesi var olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sürdürülebilirlik, var olmanın ve devamlılığın içeriğini belirler ve çerçevesini çizer. Dünya kaynaklarının ve çevrenin, insan faaliyetleri sonucu tükenme noktasına gelmeden, sürekliliğinin sağlanması, ekolojik sistemlerin üretkenliğinin gelecekte devam ettirilmesi, üretim ve çeşitliliğin devamlılığı sağlanırken, kendi ihtiyaçlarımızı gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılanması, böylece insanlığın yaşamı daim kılınmış olacağı bilinmelidir.