AV. MEHMET GÜN (DAHA İYİ YARGI DERNEĞİ BAŞKANI) - Türkiye, 2020 yılı sonunda, 100 bin kişiye düşen 17.5 hâkim sayısı ile sayısal olarak Almanya’nın seviyesine bir hayli yaklaştık. Ancak hukukun üstünlüğü sıralamasında 139 ülke arasında 0.42 puanla 117. sıradayız ve 0.84 puanla beşinci sırada yer alan Almanya’nın 112 ülke gerisindeyiz. Kişi başı milli gelirimiz de Almanya’nın altıda biri kadar.
Sayısı 21 bine yakın hâkim ve savcılarımızın % 50’den fazlasının tecrübesi üç yıldan az. Çoğunluğu fakülteyi bitirir bitirmez mesleğe kabul edildi. Her sene açılan, her biri en az iki kişiyi etkileyen 7 milyondan fazla dosyada bu genç hukukçuların en isabetli kararı vermesini bekliyoruz!
Yargının kalbi Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 13 üyesinin çoğunluğunu iktidar belirliyor. Balyoz, Ergenekon, Kavala, Demirtaş ve cumhurbaşkanına hakaret davalarında, yargı siyasetin aracı haline gelmekle eleştiriliyor. Tutuklama kararlarının peşin cezalandırmaya dönüştüğünden, en yetkili kimseler bile şikâyet ediyor.
Sorunların kökü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmaması tartışılıyor. Siyasi kararlarla dokunulmazlıkları kaldırılarak milletvekillerinin bile ifade özgürlüğü ihlal edilebiliyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı, bireysel başvuruların % 73’ünün adil yargılanma hakkı ihlaline ilişkin olduğunu, başvuruların %79’nun kabul edildiğini bildiriyor.
Hukuk güvenliği, disiplini ve rehberliği aksadığı için ekonominin temel direği, çoğu zaman tırnaklarla kazıyarak sıfırdan var olan KOBİ’lerin % 80’i zaman içinde telef olurken, çok azı, % 20’si varlığını sürdürebiliyor.
“Bu meseleyi çözeceğiz” vaatleri hep boşa çıktı. “Türkiye’de bu sorun çözülemez” diye düşünen topluma öğrenilmiş çaresizlik hakim olmuş durumda.
Çözüm için önce bu psikolojiyi kırmamız gerekiyor. Artık “niçin” değil “nasıl” bir yargı reformu yapacağımızı tartışmalıyız. Sorunların kök sebeplerini analiz etmeli, sorunlara tabusuz, önyargısız yaklaşarak yenilikçi çözümler bulmalı, Türkiye’yi uluslararası alanda layık olduğu yere taşımalıyız.
Tam bağımsız kurul
Yargı sistemini kaliteli hizmet üretmeye odaklı olarak tasarlamalıyız. Merkezinde, hiçbir kişi, grup veya koalisyonun nüfuz kuramayacağı, tam bağımsız bir düzenleyici kurul yer almalı. Yargıdan siyasetin elini çektirmeli, sadece sorunları aktarır, çözüm ister ve takip eder hale getirmeliyiz. Hukuk mesleklerini kaliteli hizmet üretmekte yarıştırmalı, iş yükünü aralarında adil olarak dağıtmalıyız. Her meslek kendi tam bağımsız meslek kuruluşuna sahip olmalıdır. Yargıya gitme ihtimali olan tüm uyuşmazlıkları bir milli veri tabanında takip etmeli, yargının kaynaklarını ileriye doğru öngörü ile planlamalıyız. Yargıda, modern uyuşmazlık yönetimi anlayışı benimsemeli, dürüstlük ilkesini hayata geçirmeliyiz. Vakıa ve delillerin tam ve doğru ifşası suretiyle yargılama öncesi dönemi, bir yandan uzlaşmayı teşvik ederken diğer yandan dosyaların mükemmel hazırlanması için değerlendirmeliyiz. Uzlaşılamayan davaları üç-dört ayda yüksek isabetli kararlarla bitirmeliyiz.
En başta devlet, herkes yargıya güvenebilmelidir. Devlet kamu görevlilerinin suçlarında idari amir izinlerini ilga etmeli, kendi yargısını özgürleştirmelidir. Güvenilen özgür yargı yürütmenin ve kamu görevlilerinin hukuka riayet ederek sağlıklı kararlar almalarını temin edebilmelidir.
Başkanı olduğum Daha İyi Yargı Derneği’nin bütün bunları gerçekleştirmek için geliştirdiği çözüm önerilerini “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” adıyla yayınlayarak tartışmaya açtık. Herkesi önerileri incelemeye, tartışmaya davet ediyorum. (www.dahaiyiyargi.org/adan-zye-turk-yargi-reformu/)