11 yıl boyunca evimden çıkıp 50 saniyede Central Park’ın ve Manhattan’ın tam ortasında buluyordum kendimi. Başlarda bir piyanist-besteci-yazar olarak yaşayabileceğim en güzel şehirlerden biri diye düşünüyordum, öyleydi de.
‘Biraz zaman aldı’
Filmlerde görülen küçük esnaf, artık İstanbul’da da kalmamış olan terziler, kunduracılar, küçük kitapçılar, ıvır zıvır satan dükkânlar, akla bile gelmeyecek küçük işleri yapan zanaat ustaları güçlükle de olsa Manhattan’da hayatta kalabiliyorlardı. O dönemde ABD’nin dünya çapındaki anti-Türkiye propagandası da henüz görünür durumda değildi. Biz de tiyatro sanatçısı eşim Ege Maltepe ile dünyaya filmler ve televizyon yoluyla dayatılmış ideal şehir New York’un Manhattan adasında gül gibi geçinip gidiyorduk. Gözü boyanmış sanatçı karı-koca olarak gerçeklerin yüzümüze çarpması biraz zaman aldı.
Geçen yazımda sanatçıların ve sanatın Spotify, YouTube vs. gibi büyük şirketler tarafından yok edilmesinden bahsettim. Manhattan’ın meşhur Wall Street’i aynı “büyüklük kompleksi”ni her alanda yayıyor. Geçenlerde İKSV ve Zorlu PSM’nin düzenlediği bir panelde bu büyüklük kompleksinde boğulmakta olan ABD’li, İngiliz, Alman ve İzlandalı hantal sanat kurumlarının yöneticilerinin vızıldamalarını dinledik. Peki, “Sanat, zanaat, bilim, edebiyat, tarım, gibi alanların hepsi ancak büyük kurumlarla var olabilir” fikrini ve beraberinde dayatılan büyüklük kompleksini ne zaman kabul ettik? Bu alanlar tek bir insan kadar küçücük ve tüm insanlık kadar büyük değil mi? Beethoven, Marie Curie, Cahit Sıtkı Tarancı veya 12.000 yıl önce buğdayı bulanlar kurumlar mıydı? İnsan dünyadaki hayatın küçük bir parçası ama insan için hayatın olmazsa olmazı, peki ya kurumlar? Nasıl oluyor da tüm dünya olarak görmemize rağmen, görmezden gelebiliyoruz bu büyüklük kompleksi hastalığını?
Ya tüm dünyayı sarmış durumda ve bir milyon kişiyi öldüren salgınla alakalı neleri görmezden gelebiliyoruz acaba? Bu dünyada sahip olduğumuz tek bir yaşam ile insan icadı olan para arasında seçim yapmamızı şart koşan bir durum var şu anda. Başka bir deyişle: Parasızlık mı, ölüm mü? Hayatımız ne zaman ve kimler tarafından böyle bir seçime maruz bırakıldı? Manhattanlı bir grup kişi olabilir mi? “Park Avenue” isimli belgeseli izleyenler Manhattan’ın bir caddesindeki bir binada yaşayan ve en az şu sıralar sıklıkla medyada gördüğümüz Bill Gates kadar etkili olan diğerleri hakkında bilgi sahibi olabilir.
‘Birlikte vereceğiz’
Kendimi Lut Peygamber ile eş tuttuğum falan düşünülmesin, hâşâ, fakat şansıma içindeyken bile yaydığı ölümü görebildiğim, günümüzün “Sodom ve Gomore”si New York’un Manhattan adasından kaçtığımı anlatıyorum ki diğer kültürlere yaydığı sinsi hastalıkla mücadele edebilelim. Başka bir gözle bakmayı denersek insanlığı bu illetten kurtarabileceğimize eminim ama dünyayı kendi gözlerimizle görebilmek için Manhattan’dan yayılan büyüklük kompleksinden kurtulabilecek miyiz? Sanıyorum önümüzdeki dönemde bu sorunun cevabını hep beraber vereceğiz.
Melih Aşık
BİLİM VE SANAT
24 Aralık 2024
Cem Kılıç
Emekli olmak isteyen eksiği nasıl tamamlar?
24 Aralık 2024
Ali Eyüboğlu
Her kuşağın sevdiği sanatçı
24 Aralık 2024
Çağdaş Ertuna
Tacizi anlatan filmde başrole taciz skandalı
24 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
2025 size ne getirecek? Aslan | Yeni hedeflere yol alıyorsunuz
24 Aralık 2024