Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İSMAİL ÖZCAN - Mehmet Akif, “Âfak bütün hande, cihan başka cihandır /Bayram ne kadar hoş, ne şetaretli zamandır” dizelerinde bayramlarda bütün âleme gülmenin, sevincin hâkim olduğunu; nereye bakılsa, hangi yöne dönülse neşe ve coşkuyla karşılaşılacağını şair duyarlılığıyla ne güzel ifade etmiştir. Ne yazık ki Müslüman Türk toplumu olarak son 4 yıldır bu anlamda bayram kutlama bahtiyarlığından uzağız. Çünkü tam 3 yıl dünyayı sarsan, toplumların yaşam alışkanlıklarını alt üst eden Kovid-19 salgınından sonra bütün dünya ile salgının verdiği hasarı onarmaya çalışırken, insanlar da biraz rahatlamışken bizim ülkemiz, dünyada en fazla nüfusu, çok geniş bir coğrafyayı etkileyen Kahramanmaraş merkezli asrın en büyük depremiyle sarsıldı. 50 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği, 100 binden fazla insanın enkazdan yaralı çıkarıldığı, 100 binlerce konutun yıkıldığı, adeta kıyametin yaşandığı bir felaket sonrasında eriştiğimiz bu Ramazan Bayramı’nı da eski bayramlara benzer halde şen şakrak kutlamak mümkün olmayacak.

Haberin Devamı

Bu demektir ki son 4 yılın bütün bayramlarını “bayram” denen özel günlerle bağdaşmayacak şekilde mahzun, sönük ve neşesiz geçirmiş olacağız.

Bayramlar bütün toplumlar için özel ve güzel günlerdir. Hemen her toplumda sevgi ve saygının öne çıktığı; dargınlık ve kırgınlıkların unutulmaya, en azından göz ardı edilmeye çalışıldığı; kardeşliğin, barışın, paylaşmanın somut olarak gözlendiği günlerdir. Müslüman bayramlarında bu uygulamalar daha göze batar durumdadır. Bu da Müslüman toplumların bir avantajıdır.

Ülkemizde son yıllarda korona salgınıyla çok büyük insan ve mal zayiatlarına sebep olan sel baskınları, yangınlar yaşandı. Son yaşanan Kahramanmaraş merkezli, dünyada bile benzeri çok az görülmüş büyük deprem felaketi ise sözünü ettiğimiz diğer bütün felaketleri gölgede bırakacak, hatta unutturacak boyuttaydı. Bütün bu yaşadıklarımız bizi her zamankinden daha çok birliğe, dayanışmaya zorluyor. Bayramlar da bunun için çok iyi bir fırsat oluyor. Çünkü bizim dinimiz cömertliği, paylaşmayı, yardımlaşmayı emretmiş; cimriliği, bencilliği yasaklamıştır. Biz “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”, “Allah katında en makbul olan yemek, üzerinde en çok el olan ( en çok paylaşılan) yemektir” gibi birçok buyruğu olan bir dinin mensubuyuz.

Haberin Devamı

Ülkemizin yaşadığı, daha önce benzeri görülmemiş bu büyük deprem paylaşma, yardımlaşma, sayısı milyonları bulan deprem mağduru insanların yaralarını birlikte sarma görevini daha da öne çıkarmış; bir mecburiyet haline getirmiştir. Kimin neye gücü yetiyorsa, kim ne yapabiliyorsa hiç zaman yitirmeden yapması şimdinin en acil işidir. En büyük referansımız da din buyruklarıdır. Müslümanların zekât ve fitre adıyla kapsamı ve sınırları belirli; sadaka adıyla kapsamı ve sınırı belirsiz yardım ve paylaşma yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu günlerimiz; deprem mağdurları için bu yükümlülükleri eksiksiz yerine getirmenin, başka her türlü imkânı seferber etmenin günleridir. Böyle bir fırsatta söz konusu yükümlülükleri yerine getirmenin, var olan imkânları seferber etmenin bahşedeceği haz ve bahtiyarlığın sınırı yoktur. İnsanların kutladığı gerçek bayram da budur.

Haberin Devamı

Önceki bayram yazılarımızdan birisinde yer verdiğimiz kıssa da bunu anlatıyor:

Evliyanın büyüklerinden biri şöyle diyor:

“İnsan hayatında 3 büyük bayram vardır. Bunlardan ilk 2’si vezir, 3.’sü her yerde hazır ve nâzırdır. İlk bayram, insanın doğumudur. Hakka muhatap olarak duyan bir kalp, düşünen bir kafa ile dünya sahnesine çıkmak, gerçek bir bayramdır. İkinci bayram, insanlara yararlı olduğuna inandığı, başkalarının acı ve gözyaşını dindirdiği zaman ruhunda sevinç duyanların kutladığı bayramdır. Üçüncü bayram ise ölümdür. İnsan öyle bir ömür sürmeli ki, ölüm, kendisi ve karşılayanlar için bayram, geride kalanlar için bir matem olmalıdır. Bu 3 bayramı gerçek anlamda idrak edemeyen kimse, aradaki diğer bayramları Ramazan, Kurban vb. tam anlamıyla idrak etmiş sayılmaz.”