Cengiz Kuday
* Dünden devam
1719’da Yalova, Pazarköy, Karamürsel, İzmit Kaşıklı, körfezin karşı yakasını, Sapanca ve Düzce’yi içine alan çok geniş bir bölgede deprem olduğu kaydedilmiştir. Katip Çelebi’nin yazılarında o gün bazı yerlerde 25 metreye varan toprak açılmalarından söz edilir. Hasar tespiti, adı geçen yerlerde detayları ile yapılmış, aynı depremde Heybeliada’nın da çok etkilendiği kayıtlara geçti.
1754 depreminde Venedikli bir seyyahın anılarında İstanbul’da abartılan bir rakamla ölü sayısı 50 bin olarak verildi. Bu deprem sonrasında imar çalışmalarına hemen başlanmış ve içinde Yedikule, Edirnekapı surları, Topkapı surları olmak üzere birçok tarihi binanın onarımı 1756 yılında bitirilmişti. 1766 yılına kadar hemen her yıl orta şiddette depremler İstanbul ve çevresinde etkili oldu.
5 bin kişi öldü
22 Mayıs 1766’da İzmit - Tekirdağ arasını içine alan büyük bir depremle Edirne - İzmit - Bursa - Gelibolu ve İstanbul’da çok sayıda bina yıkıldı. Boğaz’da ve Mudanya Körfezi’nde büyük dalgalar depremin yarattığından daha önemli hasarlara sebep oldu. Eldeki kayıtlara göre, aynı yıl ağustos ayında diğer bir şiddetli deprem aynı bölgeleri etkiledi ve İstanbul’da 5 bin kişi öldü. Bu depremde en çok Galata, Beyoğlu ve Üsküdar’ın etkilendiği bildirilmiş, Gölcük, Gaziköy ve Güzelce’de çok sayıda ve ev can kaybının olduğu kaydedilmiştir.
1767 yılının ocak ayında başlayan orta şiddetli depremler yıl boyunca aralıklarla sürdü. 1768 Mart’ındaki depremde çok sayıda cami, kilise ve devlet dairesi etkilendi ve aynı tarihlerde Avusturya ve Macaristan’da da büyük depremler oldu. 1894 yılına kadar kısa aralıklarla bölgede çeşitli çapta etkiler yaratan depremler devam etti. 10 Temmuz 1894 tarihinde öğle vakti Istanbul’da 1 dakika kadar süren yer sarsıntısı büyük zarara yol açtı. Bu deprem 1310 Rumi yılında olduğu için “1310 zelzelesi” diye de tanınır. Halkın yıllarca unutamadığı bu şiddetli yer sarsıntısı “büyük zelzele”, “büyük hareket” gibi adlar da almıştır. Bu depremde binlerce can kaybı oldu.
Bitpazarı, Yağlıkçılar, Kapalıçarşı. Fatih ve Nuruosmaniye Cami ileri derecede zarar gördü, halk günlerce sokaklarda yaşadı. Fakat bu arada gerekli yerlerde kişisel insiyatif eksiklikleri de bizleri şaşırtıyor ve üzüyor.
Son yaşadığımız Antakya, Antep, Adıyaman, Maraş, Elazığ depremleri bize geçmişten pek ders alamadığımızı gösteriyor. Fakat herşeye rağmen halkımızın en yüksek duyarlılığı ve özveriyi göstermiş olması bizleri biraz olsun gelecek için ümitlendiriyor.
Yukarıda yazılanları 1999 depreminden sonraki günlerde kaleme almıştım. Faydalandığım kitap o günlerde sahaflar çarşısında tesadüfen bulunduğum (Earth guoke of Anatolia) Anadolu coğrafyasındaki depremler tarihi isimli bir kitap idi.
Bu kitapta yalnız İstanbul deprem tarihini değil değişik bölgelerdeki diğer depremleride kapsıyordu. Bu kitapta belirttiğine göre o zamanların dünyadaki en büyük şehirleri arasında Kostantinopolis’ten sonra gelen en büyük ve gelişmiş bölge Antakya ve çevresinde tarih boyunca defalarca deprem olmuş.
15 büyük deprem
Türkiye genelinde son 2 bin yılın 100 büyük depreminden 15’i bu bölgede olmuş. Kayda geçen depremler; M.Ö. 148-130-83-90 arası M.S. 35-37 ve 41-45 arası. M.S 115-341-365-458-526-528 ve 531-534 arası 551-557-589 yıllarında birçok deprem olmuş. 13 Aralık 115 Antakya depreminde 260 bin kişi olmuş. Daha sonra 29 Mayıs 526 akşamı olan depremlerde Antakya ve bölgesi haritadan silinmiş.
Osmanlı döneminde 13 Ağustos 1822’de tekrar büyük bir yıkıma neden olan depremler olmuş. Son yaşadığımız Antakya Antep-Maraş-Elazığ Adıyaman depremi bizim tarih bilmediğimiz deprem hafızamızın hiç olmadığını geçmişten hiç ders almadığımızı gösteriyor.
Bu yazı 24 yıl evvel yazılmış idi. Maalesef aynı felaketleri yeniden yaşadık , umarım yakın gelecekte bu olayları tekrar yaşamamamız için gerekli önlemleri almış oluruz.
-BİTTİ-