Bülent AKARCALI - Geçenlerde, virüs salgınıyla ilgili okuduğum haberin başlığında “Türküm, endişeliyim, kaygılıyım” yazıyordu. Habere göre salgın döneminde tetiklenen bu sorun hakkında Sağlık Bakanlığı duyarsız kalamamış ve ciddi bir araştırma yaptırmış. Çıkan sonuç ürkütücü: “kaygı bozukluğu” olarak tanımlanan bu bozukluk toplum genelinde % 25’e ulaşmış. Bu oran ekonomik, sosyal, ailevi gibi çok çeşitli nedenlerden kaynaklanıyor. Ben, en önemlisi kabul ettiğim ekonomik nedenler hakkında bazı rakamlar vererek başlamak istiyorum:
İcra ve haciz dosyaları
İnternette yaptığım araştırmalara göre şu anda 25 milyona yakın icra dosyasının var olduğu görünüyor. Yalnız bu yılın ilk 6 ayında 3 milyon kadar yeni icra dosyası açılmış. 2021 rakamlarına göre ülkemizdeki hane sayısı 20 milyon. İcra dosyalarının 5 milyon adedinin şirketler üzerinde olduğunu var sayarsak hane başına 1 icra dosyası düşmektedir ki bu gerçekten sosyal bunalım yaratacak bir rakamdır. Eğer sizin hanenizde bir icra sorunu yoksa, komşunuzun 2 icrası var demektir.
Bunların büyük çoğunluğu, elektrik, doğal gaz, kredi kartı ve bankadan alınan beş-on bin liralık borçlar. Yani miktarları düşük ve muhatapları son derece mütevazı gelirlere sahip vatandaşlarımız. Üç-beş bin liralık borç icra ve avukat masraflarıyla beş-on bin lirayı bulabilmektedir.
Varlık yönetim şirketleri
Bankalar tahsil etmekte güçlük çektikleri ufak borçları çok düşük bedellerle Varlık Yönetim Şirketleri’ne devretmektedirler. Bu şirketler de kurdukları büyük çağrı merkezleri aracılığıyla borçluları sürekli arayarak tahsilat yapmaya çalışmaktadırlar. Erişebildiğim rakamlara göre bu şirketlerin kurulmasına izin verildiğinden bu yana bankalar 2 milyon müşterinin yaklaşık 51 milyar TL borcunu satmışlardır. (CNN Türk 24.11.2019)
Bilgi almak için varlikyonetim.org.tr sitesine girdiğinizde bu borçların hangi bedellere alındığı belirtilmemekte “ortalama bir fiyat vermek çok yanıltıcı olacaktır” yazmaktadır. Oysa Sermaye Piyasası ve Borsa mevzuatı uyarınca bu bilgilerin kamuya açıklanması için KAP’a Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na bildirilme mecburiyeti vardır. Bu mecburiyet söz konusu borç satın alan şirketler kadar borç satan bankalar için de geçerlidir. Sonuç olarak derneğin vermekten kaçındığı ortalama borç satın alma fiyatının aşağıda verdiğim örneklerle %3 ila 10 arasında olduğu söylenebilir.
Şirketin masrafları, tahsil edilemeyen miktarları, elde etmesi gerek ticari kar gibi giderleri, satın alma fiyatı olan %3 ila en fazla %10’a eklersek, esas borç tutarının tahsilatı için %25’e varan bir oranın, yani 20 bin lira borcu olan birinden 5.000 TL almak yeterli olmalıdır diye düşünebiliriz.
Tamamen internetten temin edilen açık bilgilere dayanan birkaç örnek şöyledir.
2016’da A bankası 143 milyon TL’yi 11.5 milyona (%8 ‘e) , B bankası ise 400 milyonu 11 milyona ( % 2.75), 2017’de C bankası 294 milyon TL’yi 17.5 milyona ( %6), 2109’un ilk 9 ayında ise yaklaşık 6 milyar TL borç 250 milyona (%5) satılmıştır.
Şikayetler
Vatandaşın, tüketici olarak her türlü şikâyetini iletebileceği resmi kurum olan tuketicisikayet.btk.gov.tr dışında internette ciddi hizmet veren özel şikâyet siteleri mevcuttur. Bunlardan bir tanesine kuruluşunda bazı tavsiyelerde bulunma imkanım olmuştu. Bu siteler, şikâyetleri takip edip sonuçlandırma yanında tüketicilere; alışverişlerde, ödemelerde dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında temel bilgileri vermektedirler. Bu sitelerden birinin verdiği bilgilere göre 2020’de yaklaşık 10 milyon şikâyetle e-ticaret öne çıkmış, bunu 7 milyon kadar şikâyetle bankacılık 4 milyon şikâyetler cep telefonu sektörü takip etmiş. Bunların çok yüksek rakamlar olduklarını kabul etmek gerekir.
CİMER
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne iletilen şikâyetlerde de ciddi artışlar söz konusudur. 2018’de 2.9 milyon, 2019 da 3.1 olan şikâyet sayısı 2020’de 6 milyonu aşmıştır. Kuşkusuz bunda salgından dolayı kapanmanın ve kısıtlamaların getirdiği stresle ve evde otururken canı sıkılanın çok kolay bir şekilde aklına gelen her konuyu şikâyet adı altında CİMER’e iletmesi yatar. Ciddi artış sayısında diğer bir husus da şikâyetçi adı gizli tutulduğu için en saçma konuları dahi şikâyet diye iletilmektedir.
Yine de CİMER’e yönelik şikâyetlerin özellikle Devletin idari yapısına yönelik olduğunu hatırlamamız gerekir. Bunların bir miktarı gayr-ı ciddi olsa da çoğunluğunu geçerli kabul etmek yanlış olmaz sanırım.
Gençler
Endişe ve kaygının en yüksek olduğu kesim gençlerimiz arasındadır. 2011-2020 arası işsiz gençlerle ve herhangi bir eğitim kurumunda okumayan gençlerimizin oranı %32’yi bulmaktadır. Yani her 3 gencimizden biri ya işsiz ya da eğitim düzeni dışındadır (Avrupa İstatistik Ofisi).
Bu oran Romanya ve İspanya da %17, Bulgaristan’da 18, Yunanistan’da 19’dur. 2019’da bankaların 250 milyon TL’ye sattıkları 6 milyar TL, üniversite öğrencilerin KYK-Kredi ve Yurtlar Kurumuna olan burs borçlarından (5.5) fazladır. Devlet bu borçları öğrencilerden 10 da birine satın alarak ciddi bir rahatlama yaratır. Bu gençler hayatlarının ileri safhalarında nasılsa Devletimize ciddi vergiler ödeyecektir.
Hacizler, borç tahsilatları, işsiz ve eğitimden uzak gençlerin yüksek oranı, günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline gelmiş olan e-ticaret, bankalar, telefon ve internet şirketleri şikâyetlerine bir de TV’ler deki bol şiddet, kavga, cinayet içeren dizilerle vakit geçiren insanlarımızı da eklediğimizde görünen sosyal tablo ürkütücüdür.
Borçların en büyük yükü dar gelirli kaynaklıdır. Bankaların aşırı kredi verme reklamları, kredi kartı dağıtma gayretleri, şirketlerin ürünlerini imrendirerek taksitle satışın kolaycılık oluşturan çekiciliği, dar gelirli vatandaşlarımızın fazla hesap yapmadan, nasılsa öderim kaderciliğiyle birleşince ortaya sürekli haciz-borç ödemek için başka yerden borçlanan, ödeyemezse eşyalarının, varsa araba ve evinin icra yoluyla satılma endişesi yaşayan, her yaştan ve sınıftan, geleceğinden endişe duyan kaygılanan bir toplum yapısı ortaya çıkmaktadır.
Hızla alınabilecek tedbirler yanında, örneğin net 5 bin TL altında olan kredi, kredi kartı, taksit borçlarının haciz dışında bir yöntemle tahsil edilmesini araştırmak, varlık şirketlerinin tahsilat oranlarına belirli sınırlar getirmek ve tüm işlemlerinin internet sitelerinde şeffaf olarak yayınlanmalarını sağlamak, KYK borçlarını varlık şirketlerine satılan borçlar oranında tahsil etmek, Tüketici Mahkemelerinin yetkilerini arttırıp, özellikle ayıplı malın değişimde sorumlu şirket aleyhine icra sürecine benzer uygulamalar getirmek, CİMER’de yalan veya yanlış çıkan şikâyetlerin sahiplerini afişe etmek düşünebilinir.