Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İsmail Özcan - İsveç’te Türkiye Büyük Elçiliği önünde bir siyasi parti liderinin bir karşıtlık ve düşmanlık ifadesi olarak Müslümanların kutsal kitabı Kur’an’ı Kerim’i yakması olayı sadece Türkiye ve İsveç’te değil, tüm dünyada büyük yankılara sebep oldu. Bu eylem, bir adam böyle istiyor diye düşünce ve inanç özgürlüğünün bir gereği olarak takdim edildiyse de gerçekte düşünce ve inanç özgürlüğünü çiğnemenin, provokasyonun, nefret suçu işlemenin net bir örneği idi. Sadece bir dinin kutsal kitabının değil, herhangi bir beşeri kitabın içindekileri beğenmemek dolayısıyla yakılması için de aynı yargı geçerlidir. Kitap yakmak ilkelliktir, vandallıktır.

Haberin Devamı

Avrupa, Rönesans’tan sonra tüm özgürlükler konusunda yükselen bir trend içinde yakaladığı ve öyle veya böyle 20. yüzyıla kadar sürdürdüğü performansı, 21. yüzyılın daha ilk çeyreğinde kaybetmeye başlayacağının işaretlerini sık sık vermeye başladı. Son 25-30 yıldan bu yana Avrupa, kendi kavramsallaştırdığı ve yürürlüğe koyduğu “nefret suçu”nu işleye işleye yol alıyor. Bugünün Batılı ülkelerinde farklı inançlara, kültürel kimliklere, etnik aidiyetlere karşı hoşgörü dibe vurmuş dudumda. Herhangi bir Avrupa ülkesinde her an bir nefret suçu işlenebilir. Hiçbir Avrupa ülkesinin bunun olmayacağına dair bir güvence verme şansı yoktur.

Ortaçağ Avrupası zifiri karanlıktı. O kadar ki ne inanç ne düşünce ne de herhangi bir kimlik ve aidiyet alanında en küçük bir özgürlüğün lafı edilemezdi. O karanlıkta değil kitaplar insanlar bile dağ gibi ateşlere atılarak yakılmıştı. Kaç tane bilim adamı, Hıristiyan olduğu halde başka mezhepten diye ne kadar insan cehennemi ateşlerde can vermişti. Bir mezhep kurucusu olan Calvin’in (1509-1564) küçük bir şehir olan Cenevre’deki beş yıllık siyasal egemenliği sırasında 35 kişi yakılmıştı. Stefan Zweig’ın “Vicdan Zorbalığa Karşı” adındaki müthiş kitabı, 16. yüzyıldaki bu cinayetlerin, bu vahşetlerin hikâyelerinden oluşmaktadır.

Avrupa’nın geçmişinde milyonluk kitap yakma eylemleri bulunmaktadır.

Bir örneği de şudur: İspanya Kralı Ferdinand, 1492 yılında İspanya’daki Müslüman egemenliğine son verirken Granada’da dünyanın en büyük ve en zengin kütüphanesinde birikmiş bir milyon kitabı şehrin Babü’r-Remle adındaki meydanında yaktırmıştır. Bu olayla ilgili olarak 20 yüzyılın başlarında ünlü Fransız fizikçi Pierre Curie şöyle demiştir: “Müslüman İspanya’dan bize 30 kitap kaldı, biz onlardan yararlanarak atomu parçalayabildik. Eğer yakılan bir milyon kitaptan yarısı kalsaydı şimdi uzayda galaksiler arasında dolaşıyor olacaktık” (Erol Toy, Cumhuriyet: 30.07.1979).

Haberin Devamı

Bir medeniyetin en büyük artısı, ayırt edici özelliği özgürlük ve hoşgörüye sahip olmasıdır. Özgürlük ve hoşgörüsü azalan ya da biten bir uygarlık dinamizmini yitiriyor, en kötüsü de değer taşıyıcı olmaktan çıkıyor. Bugünkü Avrupa’nın gidişatı bu yöne doğrudur. Farklılıklara saygı ve hoşgörü azalmakta, dar görüşlülük yükselmektedir. Avrupa özgürlük ve hoşgörüde model olma ayrıcalığını kaybetmektedir. Bu kendisi için hiç iyi olmadığı gibi tüm insanlık için de dezavantajdır.

Haberin Devamı

Günümüz Avrupa’sının en iyi niyetli lider ve yöneticileri bile ülkelerinde yükselmekte olan hem faşist hem de radikal ve militan sol hareketlerin halk üzerindeki etkisinden/baskısından çekinir durumdadır. Çünkü bu ideolojik gruplar çok rahat organize olabilmekte ve çok kolay eylem yapabilmektedir.

İsveç’te yapılan Kur’an yakma eyleminin aynısı veya benzerleri, Avrupa’nın hemen her ülkesinde her an tekrarlanabilir. Günümüzün Batı dışındaki dünyası, günümüz Avrupa’sının/Batı’sının kendisini farklı ve üstün yapan eşitlik, özgürlük, farklılıklara saygı ve hoşgörü gibi erdem ve değerleri koruma ve yaşatma gibi bir derdinin, bir çabasının olmadığını görmelidirler. Acıdır, ama gerçek budur!