İnsülin, pankreasta yer alan beta hücreler tarafından salgılanan ve kandaki glikoz seviyelerini düzenleyen bir hormondur. Glikoza tepki olarak salgılanan insülinin miktarı, kanda glikoz seviyesi yükseldikçe doğru orantılı bir şekilde artar. Besinler mide tarafından sindirildikten sonra enzimler tarafından parçalanarak, şekere dönüştürülür. Ardından kana karışan şeker, insülin hormonu tarafından dengelenir. İnsülinin temel görevi kanda aşırı glikoz birikimini önlemektir. İnsülin hormonunun yetersiz salgılanması ya da görevini tam anlamıyla yerine getirememesi diyabet, böbrek ve kalp rahatsızlıkları başta olmak üzere pek çok ciddi sağlık sorununa yol açabilir.
Karaciğer, kas ve yağlarda depolanan insülin, enerji üretiminde kullanılır. Gün içerisinde karaciğer tarafından belirli aralıklarla kana ufak miktarda olsa glikoz salınımı devam eder. Yani yeterli miktarda insülin salınımıyla hem kandaki şeker miktarı dengelenir hem de vücudun ihtiyaç duyduğu enerji sağlanır.
İnsülin yüksekliği, tıp dilindeki adıyla insülin direnci, kandaki glikozu kontrol altında tutabilmek adına pankreas tarafından daha fazla miktarda insülin salgılanması durumudur. Özellikle Türk kadınlarında yaygın bir şekilde görülen bu durumun asıl nedeni, insülin reseptörlerinin işlevlerini düzgün bir şekilde yerine getirmemesidir. Bu durumda kanda yeterli miktarda insülin bulunsa da insülin görevini tam anlamıyla gerçekleştiremez.
İnsülin direnci, kaslarda, vücut yağlarında ve karaciğerde yer alan hücrelerin insülin hormonu tarafından gönderilen sinyalleri görmezden gelmesidir. Yani bu durumda kanda yeterli miktarda insülin bulunmasına rağmen insülin glikozu kan dolaşımından alıp hücre içine sokamaz.
İnsülin direnci ve diyabet ilişkisi nedir?
İnsülin direnci, zamanla kandaki insülin miktarının glikoz transferi için yetersiz kalmasına neden olur. Bu durumda insülin kas ve yağ hücreleri tarafından emilmek yerine vücutta depolanır. Dokularda glikoz kullanımının azalması ve karaciğerde glikoz üretiminin artması tip2 diyabet hastalığını beraberinde getirir. Kişide tip2 diyabetin dışında hipertansiyon, obezite, lipit yüksekliği ve polikistik over sendromu da görülebilir.
İnsülin direnci belirtileri
Yemek yedikten sonra bile geçmeyen açlık hissi
Sık sık idrara çıkma
İdrar miktarında artış
El ve ayaklarda karıncalanma hissi
Sık sık enfeksiyonlara maruz kalma
Ağır bir yemek sonrasında gereğinden fazla uykulu ve yorgun hissetme
Yemek sonrası terleme (şeker düşmesine bağlı olarak)
Kilo alımının kontrolden çıkması
Sürekli tatlı yeme isteği
Koltuk altı, kasık ve boyun bölgelerinde cilt renginde kararmalar
Bel çevresinin zamanla genişlemesi
Âdet düzensizliği
İnsülin direnci için risk faktörleri
Obezite, (aşırı kilo)
45 yaş ve üstünde olmak
Ailede diyabet hastası bir üyeye sahip olmak
Yüksek tansiyon ve kolesterol hastası olmak
Daha önce kalp hastalığı veya inme geçirmiş olmak
Polikistik over sendromlu kadınlar
Gestasyonel diyabet öyküsü
Metabolik sendrom
İnsülin direnci olanlara öneriler
Glisemik indeksi düşük besinler tüketmeye özen gösterin
Her gün düzenli olarak egzersiz yapın. Fitness, aerobik gibi spor aktivitelerine katılın
Günde en az 30 dakikalık yürüyüşlere çıkın
Şeker miktarı yüksek meyveleri tüketmekten mümkün olduğunca kaçının
Güne mutlaka sağlıklı bir kahvaltı yaparak başlayın
Gün içerisinde 3 ana öğün 3 ara öğün olacak şekilde beslenin
Özellikle ana öğünlerinizde protein açısından zengin gıdalar tüketmeyi unutmayın
Tuz, şeker ve un üçlüsünü hayatınızdan çıkarın
Doktor randevularınıza periyodik olarak gitmeyi ihmal etmeyin
Günlük kalori ihtiyacınızın %25-35’ini mutlaka proteinlerden alın
Günlük kalori ihtiyacınızın %50-65’ini karbonhidratlardan karşılayın. Ancak şeker gibi basit karbonhidrat yerine tam tahıl ürünleri gibi kompleks karbonhidratları tüketin
Tedavisi için neler yapılmalıdır?
İnsülin direnci tedavisi kişilerin ömür boyu devam etmesi gereken bir tedavi olup tedavinin birincil basamağını farkındalık ve yaşam değişikliği oluşturmaktadır. Tedavi uyumu ve düzenli takipler sayesinde bazı koşullarda hap tedavilerini bırakabilen hastalar olmakla birlikte, genel olarak başlanmış olan tedaviler ömür boyu devam etmektedir. Bu nedenle insülin direncine sahip bireylerin hastalık hakkında iyi bir bilgiye sahip olmaları, kilo kontrolünü ve egzersizi iyi öğrenmiş olmaları, kullanmakta oldukları ilaçların etki ve yan etki mekanizmalarını sağlık çalışanlarından detaylı bir şekilde öğrenmiş olmaları gerekmektedir. Hastalığa sahip olan kişilerin hastalıkla ilişkili şikâyetleri ve kendilerinde saptayabilecekleri bulguları öğrenmiş olup bu konuda benzer hastalığın gözlenebileceği yakın derece akrabalarını bilgilendirmeleri önem taşımaktadır.