Vücut, dışarıdan gelen yabancı organizmaları ya da maddeleri, bir düşman olarak görür ve onları yok etmek için bazı maddeler üretir. Bu şekilde, savunma sistemi ortaya çıkar. Otoimmün hastalıklar adı verilen ve en önemli örneklerinden biri olan lupusta ise savunma mekanizması bozulan vücut, kendi hücrelerini tanımamaya başlar ve onları yok etmeye çalışır. Böylece kalp zarı, akciğer, böbrekler, deri, beyin ve eklemlerde iltihap meydana gelir. Çok sayıda belirtisi olan bu soruna sistemik denmesinin nedeni, vücudun birçok yerini etkileyebilmesidir.
Lupus, iki döneme ayrılır; hastalığın şiddetlendiği alevlenme ve belirtilerin azaldığı iyilik hali. Seyri değişkendir, belirtileri şiddetli ya da hafif olabilir. Tam olarak tedavi edilemez fakat bulgular ortadan kaldırılabilir veya semptomlar azaltılabilir.
Kadınlarda sık görülüyor
Lupus, kadınlarda erkeklere oranla çok daha fazla oranda görülür. Özellikle doğurganlık yaşında ortaya çıkan bir hastalık olup, son yıllarda görülme sıklığı 2 bin 500’de 1’e kadar çıktı. Bu sıklıkta görülmesinin sebeplerinden biri de artık hastalığın hafif seyrettiği durumlarda bile tanısının konabilmesidir. Ayrıca siyahlarda, beyazlara oranla daha sıktır.
Vücudumuzda öğrenebilme, düşünebilme ve hafızada saklayabilme kapasitesi bulunan iki tane sistem var; biri beyin, diğeri de bağışıklık. Bağışıklık sistemi, atalarımızdan aktarılan bilgiyi kullanıp, karşılaşılan bir mikroba karşı bu bilgiyi işler. Sadece mikrobun olduğu bölgeye odaklanarak savaşır, yok edinceye kadar yılmadan uğraşır ve deneyimini unutmayıp, saklar. Yeri geldiğinde bu tecrübeyi hatırlayıp, yeni bir yanıt üretir.
Bağışıklık sisteminin görevi, bireyin özünü korumaktır. Bu nedenle önce kendisini bilmesi gerekir ki, özüne zarar vermesin. Bu bağlamda, bağışıklık sisteminin, en az düşmanla savaşmak için gereken emek kadar kendini bilmek için emek harcadığını da söyleyebiliriz. Bağışıklık, canlıyı dışarıdan gelen her türlü yabancı madde ve biyolojik etkene karşı koruyan, özelleşmiş hücre ve dokulardan oluşan mükemmel bir sistemdir.
Bu kadar önemli görevleri olan bir sistemin elbette çok dirençli olması gerekir. Sistemin görevi ilk olarak bu yabancı maddelerin vücuda girmelerini engellemektir, eğer bir şekilde girmişlerse de burada tutunmalarına ve yayılmalarına izin vermemektir. O kadar hassas bir işleyişe sahiptir ki, protein ve aminoasit gibi yapı olarak birbirine çok
Ankilozan spondilit, omurgada hareket kısıtlılığına yol açan iltihaplı bir romatizma rahatsızlığıdır. Yaklaşık her 100 kişiden birinde görülür. Hastalığa bağlı olarak omurgaya esneklik sağlayan bağların ardışık kemikleşmesiyle, omurga alçıya alınmış gibi sabitlenir. Bu da kişide bel ve boyun hareketlerinde kısıtlanmaya, öne doğru kamburluğa neden olur. Daha ileri evrelerde, boyun hareketlerindeki ciddi kısıtlanmayla, baş hareket edemez, görüş alanı daralır ve kişi ancak tüm vücudunu çevirerek başına yön verebilir. Gerektiği gibi tedavi edilmezse, ileri dönemlerde omurga deformiteleri ve kamburluk ortaya çıkar.
Belirti ve bulgular, 20’li yaşlarda başlar. Kadınlarda bazen 30’lara kadar gecikebilir. Çocukluk çağında da ortaya çıkabilir. Omurga dışında hastalığa bağlı, göz ve bağırsaklar gibi vücudun diğer bölümlerinde de iltihap gelişebilir.
Belirtiler kötüleşiyor
İlk işaretler; özellikle sabahları yataktan kalktıktan sonra veya uzun süreli hareketsizlik sonrasında belin aşağısında ve kalçada gelişen ağrı ve tutukluk hissidir. Bunlar o kadar yavaş ve sinsi gelişir ki, başlangıçta pek fark edilmez veya önemsenmez. Hastalık bazen alevli bazen de sakin seyreder. Zamanla belirtiler
Tıp dilinde ‘Spinal Stenoz’ denilen kanal darlığı, omuriliği çevreleyen kemik ve bağ dokusunun kireçlenmeye uğrayarak, bası oluşturması durumudur. Genellikle 55 yaş üzeri kişilerde görülür. Eğer doğuştan darlık varsa, daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir. Kadınlarda erkeklere göre, daha fazla rastlanır. Daha çok bel bölgesinde görüldüğü için ‘bel bölgesi kanal darlığı’nı inceleyeceğiz.
Omuriliği, sağ ve sol bacaklara giden sinirlerin üzerini örten ve dış etkilerden koruyan ‘ligamentum flavum’ denilen bir bağ dokusu vardır. Bu doku, yaşlanmayla veya kemik erimesine bağlı kireçlenmeyle kemikleşir ve omuriliği sıkıştırarak bası yaratır. Böylece her iki bacakta ağrı, yanma, karıncalanma ve yürüme güçlüğü izlenir.
Kişi, kısa bir mesafe yürümeye çalışsa bile sık sık durup dinlenme ihtiyacı hisseder. Otururken vücudunu öne doğru eğer, ancak böyle rahatlar. Hastalık ilerlerse, bacaklarındaki uyuşukluk ve yanmalar gece hastayı uyandırır. Uyandığında bacaklarını bir kütük gibi ağır hisseder. Sık sık kramp sorunu yaşar. Kanal darlığının en ileri aşamalarında, uzun süreli bası ve sinir hasarı nedeniyle, idrar kaçırma olabilir.
Yürüme mesafesi kısalır
Bel fıtığıyla bel kanal daralması birbirinden
Artritin kelime anlamı, eklem iltihabı demektir. Romatoid artrit, küçük eklemlerin (el, el bileği ve ayak eklemleri) ve dirseklerin tutulduğu, kronik (altı haftadan uzun süreli) seyirli, bölgede hasara yol açan, birçok organ ve sistemi de etkileyebilen iltihabi bir eklem rahatsızlığıdır. Her yaşta görülmekle birlikte en çok 20-50 yaşları arasında ortaya çıkar. Kadınlardaki oranı erkeklere göre, 2-3 kat daha fazladır. Dünyada en sık görülen iltihaplı romatizmaların başında gelir. Eklemlerde tahribata ve şekil bozukluğuna yol açar.
Nedeni bilinmeyen bu hastalıkta genetik yatkınlık rol oynar. Henüz bilmediğimiz çevresel ve bedensel bazı faktörler de etkili veya tetikleyici olabilir. Bazen tetikleyen faktörler arasında büyük üzüntü, stres ve mikrobik nedenler bulunabilir. Bulaşıcı bir hastalık değildir.
Sıcak uygulamadan kaçınmak gerekir
Hastalık, özellikle el ve ayak parmakları gibi küçük eklemleri, simetrik yani karşılıklı olarak tutar. Ağrı çok şiddetli olup, şişlik başlangıçta veya zamanla eşlik eder. Nadiren ilk başlangıç omuz gibi büyük eklemlerde de olabilir ancak zamanla küçük eklemler mutlaka tutulur ve teşhis için simetrik küçük eklem tutulumu aranır. Ağrı geceleri daha da
İnsan omurgasına yandan bakıldığında, tam düz değildir. Boyun ve belde hafif çukurluk (lordoz) ve sırt bölgesinde hafif kamburluk (kifoz) vardır. Arkadan bakıldığındaysa, tam düz olmalıdır.
Skolyoz (omurga eğriliği), omurganın sağ ya da sol yana doğru eğrilmesi anlamına gelir. Bir hastalık değil, bulgudur. Birçok rahatsızlığa bağlı olarak ortaya çıkabileceği gibi, farklı yaşlarda ve omurga yapısının çeşitli bölgelerinde de görülebilir. İki farklı kişide aynı sebeple ortaya çıkan skolyoz, aynı şekilde seyretmez.
‘C’ ya da ‘S’ eğriliği
Skolyoz, toplumda yüzde 2-4 oranında görülür. Bunların büyük kısmı, düşük dereceli eğriliklerdir. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık ortaya çıkabilir. Omurgasında eğriliği olan kişilerin ancak yüzde 10’unda skolyoz, tedavi gerektirecek derecedir.
Omurgadaki eğrilik, ‘C’ harfi şeklinde tek bir eğri olarak ya da ‘S’ harfi şeklinde iki eğri olarak gelişir. Skolyoz, her yaş grubunda görülmekle birlikte, tanı süreci ergenliğe kadar sürebilir. Çocuk ve gençlerde hastalığın hiç belirti vermeden ilerlemesi, erken tanının zorluğunu gösterir.
Skolyoz erken saptandığında, tedavisinde başarı elde edilir. Ancak zamanında tanı
Tıptaki adı tinnitus olan kulak çınlaması, yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürebilen bir durumdur. Neredeyse toplumun yüzde 10’u, hayatlarının bir döneminde kulak çınlama sorunuyla karşılaşır. Cızırtı, uğultu ve su gürültüsüne benzer sesler duyma şeklinde tarif edilir. Çınlama zaman zaman ya da sürekli olabilir. Sesin tınısı kalın veya çok incedir, tek kulağı ya da her ikisini birden etkileyebilir.
Çınlama sürekli hale geldiyse, uykusuzluk, dikkat bozukluğu, baş dönmesi gibi belirtilere neden oluyorsa veya herhangi bir şekilde günlük yaşantınızda sorun teşkil etmeye başladıysa, KBB uzmanına başvurmanız gerekir. Durumdan şikayetçi olanlar, çınlamayı farklı şekillerde, yani kendilerine göre tarif eder. Uğuldama, vınlama, vızıltı ve çınlama şeklinde, şiddeti kişiden kişiye değişen, kulakta veya bazen de ‘kafanın içinde’ duyulan bir ses olarak tanımlanır. Nadir de olsa, çınlama dışarıdan da duyulabilir. Belli başlı nedenleri bulunduğu gibi, kaynağının belirlenemediği vakalar da vardır.
Yaşın ilerlemesiyle birlikte doğal olarak ortaya çıkan işitme kaybı, işitme sinirlerinin hassasiyetinin azalmasına ve kulak çınlamasına yol açar. Gençlerde ise sürekli gürültülü ortamlarda bulunmak,
Gıda zehirlenmesi, genellikle hafif geçirilmekle birlikte ölümcül hale de gelebilen yaygın bir hastalıktır. Kişi, bakteriler veya toksinlerle bozulmuş yiyecek ya da içecekleri tükettiğinde, zehirlenme meydana gelir. Bir gıdanın bozulmuş olduğunu söylemek zordur. Çünkü görüntü, koku ve tatta herhangi bir değişiklik meydana gelmemiş olabilir.
Bazı zehirlenmelerde belirtiler 30-60 dakika içinde görülürken, çoğunda şikayetle 12-48 saat içinde ortaya çıkar. Hafif seyirli ve kısa sürelidir ama kişiyle ilgili bazı faktörler hastalığın daha ağır seyretmesine hatta ölümcül olmasına yol açabilir. Genelde kusma ve ishalle seyreder. Bebekler, çocuklar, gebeler, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olanlar zehirlenmeye
daha yatkındır.
Farklı türleri var
Besin zehirlenmeleri içinde en sık görüleni, stafilokok bakterilerinin yol açtığı türdür. Et, süt ve süt ürünleri, salata tüketimi sonrası ortaya çıkar. Besinler alındıktan 2-3 saat sonra şikayetler görülür, kusma vardır ve hastaların bir kısmında ishal meydana gelir. Vücut zehiri çabuk bir şekilde atmaya çalışır. Ağır seyreden bir zehirlenme değildir. Birkaç gün içinde hasta normale döner.
Bir başka besin zehirlenmesi ise shigella bakterilerinin