Alzheimer hastalığı, demansın en sık nedeni olmakla birlikte, bunamaya neden olan pek çok başka hastalık da vardır. Kişiyi adım adım yakın çevresinden, sonra kendinden uzaklaştıran, bir süre sonra da mevcut yaşamla ilgili anıların teker teker silikleştiği, en sonunda insanın kendini dahi tanımakta güçlük çektiği nörolojik bir hastalık türüdür. Alzheimer, çoğunlukla psikiyatrik hastalıklarla karıştırılabilmektedir. Her unutkanlık Alzheimer hastalığı anlamına gelmez. Unutkanlıkla beraber beceri kaybı görülüyor ve kişilik özellikleri değişim gösteriyorsa, daha dikkatli olmak gerekiyor.
Bu rahatsızlık, sıklıkla 65 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Hem kadın hem de erkekte görülen bu hastalığın, kadınlarda biraz daha fazla olduğu saptanmıştır. Yapılan araştırmalar, 65 yaşın üzerindeki, ortalama her 15 kişiden birinde görüldüğünü ortaya koymuştur. 80-85 yaşın üzerindeki, her iki kişiden
birinde alzheimer görülmektedir.
Belirtileri nelerdir?
Bozuk hafıza ve düşünce:
Kişi hatırlamakta ve yeni şeyler
Unutkanlık, her yaştan insanın en sık yakınmasıdır ancak çoğunlukla bir hastalık belirtisi olarak görülmemektedir. Gençlere “Bu yaşta unutkanlık olmaz” denirken, yaşlılara “Unutması normal” gözüyle bakılır. Oysa unutkanlık, altta yatan bir hastalığın belirtisi olarak düşünülmeli ve uzman
bir hekim tarafından araştırılmalıdır.
Unutkanlık, kimi zaman depresyon, vitamin eksiklikleri, tiroid fonksiyon bozukluklarına bağlı olarak görülebilir ve uygun tedaviyle tam şifa sağlanır. Ancak bunamanın ilk belirtisi olabileceği de bilinmelidir. Bunama (demans), orta-ileri yaşlarda başlayan, akli becerilerde ilerleyici kayıplara neden olan bir hastalıktır. Zihinsel fonksiyonlar ve günlük yaşam aktivitesinde ilerleyici bozulma ve davranış problemleri olarak tanımlanır. Alzheimer hastalığı, demansın en sık nedeni olmakla birlikte, bunamaya neden olabilen pek çok başka hastalık da vardır.
Unutkanlık, kişinin etkinliklerinde kısıtlılığa yol açan ve beynimizin en önemli işlevlerinden biri olan bellek bozukluğu sonucu ortaya çıkan bir sorundur. Özellikle yaşlılarda bunama
Karaciğer hücrelerinde anormal seviyede yağ birikmesine, karaciğer yağlanması ya da ‘hepato steatoz’ denir. Yaygın şekilde karşılaşılan bu rahatsızlık, son derece ciddiye alınması gereken bir konudur.
Pek çok nedeni olabilir. En sık karşılaşılanları, aşırı alkol tüketimi, obezite ve kötü beslenme alışkanlıklarıdır. Alkole bağlı olmayan (NASH) karaciğer yağlanması ise ayrı bir başlık altında ele alınır.
Yağlı karaciğer, tek başına büyük bir tehlike oluşturmaz ve bir hastalık olarak kabul edilmez. Halsizlik gibi bazı belirtiler, yağlanmayı hemen fark edecek şekilde keskin değildir.
Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, karaciğerdeki yağlanma kötüleşip, iltihaplanma da tabloya eklenirse, bu durum, sağlık açısından büyük riskler oluşturmaya başlar. Karaciğerde yağlanması olanların en az yüzde 80’inde hiçbir ciddi sağlık sorunu gelişmediğini bilmekteyiz. Ancak olguların yüzde 10-20’sinde hastalığın ciddi formu olan NASH (alkole bağlı olmayan steatohepatit) gelişebilir. Ultrasonunda yağlı karaciğeri olan ve karaciğer testlerinde yükseklik saptananlarda NASH görülme
Polikistik over sendromu; santral sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezi ve diğer dokular arasındaki etkileşimlerin bozulmasına bağlı olarak, üreme çağındaki kadınlarda en sık ortaya çıkan endokrin bozukluktur. Kronik seyreden ve kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir hastalıktır.
Kadının adet döngüsü, doğurganlığı, hormonları, kalbi, kan damarları ve dış görünüşü etkilenir. Kadınlık hormonlarında dengesizlik söz konusudur. Uzun dönemde; şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıklarıyla rahim kanseri görülebilir.
Şu semptomlar görülür
- Yüksek seviyede androjen hormonları (Kadın vücudunda da üretilen erkeklik hormonlarıdır)
- Düzensiz adet görme (Adet görülmemesi, adetin çok ağır geçmesi ya da zamanının belirsiz olması gibi)
- Yumurtalıklarda küçük kistler
Neden olur?
Polikistik over sendromunun kesin nedeni bilinmemektedir. Pek çok uzman, genetik faktörlerin rol oynadığını düşünür. Polikistik over sendromu olan kadınların çoğunun annesinde
İnme, basitçe beynin damarsal sebeplerle bir kısım işlevini kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Genellikle halk arasında felç olarak da bilinir. İnme (felç), beyin kan akımının bozulması sonucu oluşur. Nasıl ki kalpte bu olay olursa kalp krizi diyoruz, buna da bir yerde beyin krizi diyebiliriz. Bozulan kan akımı sürekli olursa, beyin hücreleri canlılığını koruyamaz ve kalıcı beyin hasarı oluşur. Bunun adına da inme (felç) diyoruz.İnmenin iki tipi vardır:
İskemik (kan azlığına bağlı) inme: Beyinde infarktüs sonucu oluşur. Mekanizma kalp krizine benzer. Bilindiği gibi kalp kası hücreleri uzun süre kansız kalırsa, kalp krizi oluşur. Beyindeki infarktüs de değişik nedenlerden dolayı beynin kan damarlarının tıkanması ve böylece beslenmesi bozulduğu zaman olur. Damarın tıkanması, beynin kendisine ait olan damarlardaki aterosklerozdan (damar kireçlenmesi) dolayı daralıp tıkanması sonucu olabileceği gibi, vücudun farklı yerlerinden gelen pıhtıların beyne kan getiren damarlar yoluyla beyni besleyen damarları tıkaması sonucu da meydana gelebilir. İskemik inmeler, tüm inmelerin yüzde 80-85’ini oluşturur.
He
Ağız sağlığında sorun yaşanmaması için tükürük salgısına ihtiyaç vardır. Tükürük ağzı nemli tutar, yiyeceklerin parçalanmasına ve yutkunmaya yardımcı olur. Aynı zamanda bir ağız temizleme aracıdır. Dişlerin ve dilin temiz kalmasını sağlar. Yeterince tükürük olmadığında ağızda kuruluk hissedilecektir.
Ağız kuruluğu, tükürük salgısının yetersizliğinden kaynaklanır. Tıp dilinde ‘kserostomi’ denir.
Bir hastalık olarak kabul edilmez ve daha çok bir ilacın yan etkisi ya da bir hastalık belirtisi olarak ortaya çıkar. Tat alma duygusunda değişikliğe, çiğneme, yutma ve konuşma zorluklarına yol açabilir.
Diş çürümesi riskini artırır. Tükürük salgısı yeterli olmadığında, ağızdaki dokular zarar görebilir.
Ağız kuruluğu sürekli hale gelmiş gibi görünüyorsa, tedavi vakti de gelmiş demektir. Nedenini anlamak, tedavi için tavsiye almak ve diş çürümelerine veya diş eti hastalıklarına yol açıp açmadığını görmek için bir diş hekimi muayenesi gerekir. Eğer altta yatan bir
Gastrit, midenin iç yüzünde bulunan mukoza tabakasının iltihaplanmasıdır. Erişkinlerde daha sık olmak üzere, toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla kronik (müzmin) gastrit görülür.
Ülsere göre daha yüzeysel bir hasar vardır. Fakat derinlere geçebilir ve ülser oluşturacak şekilde aşındırma yapabilir.
Nedenleri...
Şimdiye kadar bilinen en önemli faktörlerin arasında, Helikobakter Pilori adı verilen mikropla oluşan enfeksiyon dikkat çekmektedir. Bütün dünyada bu bakteriye rastlanır. Gelişmekte olan ülkelerde en yüksek enfeksiyon oranına sahip hastalık yapan bakterilerden biridir.
Beslenme alışkanlığı, gastrit oluşumunda önemli bir faktördür. Kötü beslenme ve alkol kullanımı, doğrudan mide yüzeyini tahriş ederek gastrite neden olabilir.
Sigara kullanmak, mide üzerinde etkili olan siniri uyararak asit salgısını artırır. Fazla asit de gastrite sebep olur.
Gastrite sebep olan önemli faktörlerden biri de strestir. Bu kişilerde asit fazla salgılanır. Gastrite yakalanma riski artar.
Vücudun sıcak ve soğuk karşısında dengesini korumasını sağlayan, yani vücut ısısını ayarlayan bir mekanizma olan terleme, isteğimiz dışında çalışır. Ter vücuttan atılırken, bu terin içinde bazı zararlı maddeler ve tuz da atılır. Bu görevi gerçekleştiren yapılar ter bezleridir. Özellikle sıcak havalarda sık karşılaşılan terleme, aşırı olduğunda kişiyi ve çevresindekileri rahatsız etmektedir. Normalin üzerinde terlemeye hiperhidroz (aşırı terleme) denir. Kişinin bakımıyla biraz azaltılsa da, tamamen önlemez. Sıklıkla el, ayak, koltukaltı ve yüzde görülen aşırı terleme, kişinin sosyal yaşantısını olumsuz etkiler. Bu sorunun hekimler tarafından çözülmesi gerekir.
Aşırı terleme kalp hastalıklarından sinirsel hastalıklara kadar pek çok rahatsızlığın belirtisi olabileceği gibi, tamamen psikolojik de olabilir. Bu yüzden aşırı terlemenin nedenleri mutlaka araştırılmalıdır.
Normal durumlar