Sertleşme sorunu veya hekimlerin deyişiyle ‘erektil disfonksiyon’ erkekleri etkileyen yaygın bir problemdir. Cinsellik, insan hayatında biyolojik olarak üreme fonksiyonunun ötesinde, yaşam kalitesini etkileyen önemli bir unsurdur. Bu nedenle, cinsellikle ilgili olarak yaşanan problemler sosyal ilişkileri oldukça olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Sertleşme sorunu, başarılı cinsel teması sağlayabilecek sertlik düzeyine ulaşamama veya bu sertlik düzeyini yeterince sürdürememe hali olarak tanımlanır. Erken boşalma veya kısırlıkla (infertilite) aynı anlama gelmez. 40 yaş üzerindeki erkeklerde daha sık görülmektedir.
Çok sık karşılaşılan bir problemdir. Ara sıra karşılaşılan sertleşme sorunundan, tamamıyla yitirilen sertleşme fonksiyonuna kadar uzanan geniş bir yelpazeyi içerir. İlerleyen yaşla beraber görülme sıklığı ve şiddeti artış gösterir. Sigara ve alkol tüketimi, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kan yağlarında yükseklik, kalp hastalığı, depresyon ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, sertleşme sorunu açısından risk faktörü
Osteoporoz vücudumuzdaki tüm kemikleri (iskeletimizi) etkileyen sistemik bir hastalıktır. Kemiklerimizin sertliklerinin azalıp, kalitelerinin bozulmaları sonucu daha zayıf ve kırılabilir hale gelmeleridir.
Neden önemli?
En sık görülen kemik hastalığı olarak kabul ediliyor. Uzayan yaşam süresine bağlı olarak dünya nüfusunun yaşlanması, osteoporoz ve osteoporoza bağlı kırıkların görülme sıklığında önemli artışa neden olmuştur.
En iyi osteoporoz tedavisi ise risklere karşı korunmaktır.
Kimlerde görülür?
Osteoporoz, daha çok kadınların maruz kaldığı bir hastalık olarak bilinse de, erkekleri de etkileyen önemli bir sağlık problemi. Osteoporozun bilinen en önemli risk faktörü ise yaşlanma. İçinde bulunduğumuz yüzyılda hastalıkların tanı ve tedavisinde yaşanan olumlu gelişmeler, insanların ortalama yaşam sürelerini uzatsa da, yaşla birlikte artan pek çok hastalık gibi osteoporozu da sağlık gündeminin ilk sıralarına oturtuyor. Çünkü tüm dünyada yaşlı nüfusun artmasıyla osteoporoz ve ona bağlı kırıkların görülme sıklığında da
Havanın soğumasıyla artan kömür kullanımı, hava kirliliği sorununu beraberinde getirirken, ağır bir solunum hastalığı olan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) için de önemli bir tehdit oluşturuyor. ‘Kronik’ kelimesi uzun süredir devam eden anlamındadır. ‘Obstrüktif’ ise tıkayıcı anlamındadır ve bu hastalıkta nefes borularının (bronşların) tıkandığını göstermek için kullanılır.
O halde KOAH’ı, ‘Uzun süredir bronşlarda tıkanmaya neden olan bir hastalıktır’ şeklinde tarif edebiliriz. Bu rahatsızlığın en kötü yanı, bronşlarda oluşan tıkanmanın bir daha düzelmemesi ve tedavi edilmezse sinsice ilerlemesidir. En önemli nedeni, sigara bağımlılığıdır.
Bazı çevresel ve genetik faktörler hastalık gelişiminde etkilidir. Hastaların yaklaşık yüzde 1’inden az bir kısmında genetik nedenler sorumlu olabilir. Sigara dumanıyla nefes borularına, hava keseciklerine zararlı gazlar ve maddeler dolar.
Yıllar geçtikçe bu zararlı gazlar ve maddeler bronşların, hava keseciklerinin yapısını bozmaya başlar. Bunun sonucunda bronşların hastalanmasıyla
Zona hastalığı ağrıya yol açan, ciltte kabartı, kaşıntı ve döküntülere neden olan bir cilt hastalığıdır. Tıp dilinde ‘herpes zoster’ adını almıştır. Halk arasında ise ‘gece yanığı’ olarak bilinir. Zona da belli bir bölgeyi etkileyen döküntüler, birlikte kemer ya da bant şeklinde bir görüntü oluşturan, ilk önce su toplayıp, ardından kabuk tutan kabarcıklar şeklindedir. Burada önemli olan zona değil, hastanın neden zona olduğudur.
Suçiçeğine yol açan ‘varisella zoster’ adlı aynı virüs zona hastalığına da sebep olur. Bu virüs, bir kez vücuda yerleştikten sonra, bağışıklık sisteminin zayıf düşmesini bekler ve fırsat bulduğunda harekete geçer.
Depresyon, stres, yaşlılık ve çeşitli hastalıklar, vücudun zayıf düşme nedenleri arasında sayılabilir. Zonaya yol açan virüs, sinir köklerine yerleştiğinden, zona ağrıları da şiddetli olabilir. Sırt, göğüs, karın, kalça, kol, bacak, boyun, baş ve yüz bölgeleri, etkilenen bölgelerdir. Zona şikâyeti, bu bölgeler arasında en
Koranavirüs salgınının tüm dünyayı olduğu gibi bizim ülkemizi de etkisi altına aldığı süreç anlaşılan çok kısa olmayacak. O zaman bizler koronavirüse odaklanmışken aslında hayat devam ediyor. Sağlığımızın genel durumu çok önemli hale geliyor. Çünkü bu amansız virüsle baş edebilmemiz için sağlığımızın iyi olması gerekiyor. Ayrıca, korona öncesi sağlığımızla ilgili sahip olduğumuz tüm riskler aynı şekilde hatta artmış durumda.
Sağlıklı bir yaşamın sırrı, vücudumuza iyi bakmamız ve yaşımıza göre gerekli kontrolleri yaptırmamıza bağlıdır. Bunu asla ihmal etmemeli, ertelememeliyiz.
Çok önemli
Kontrollerimizi her zaman düzenli olarak yaptırmamız, yaşam kalitemizi düşürmemek adına çok önemli. Bunun için atılacak ilk adım, gereken tetkiklerimizi düzenli olarak yapabilecek ve bizi takip edecek bir doktor bulmamızdır.
Çocukluk ve gençlik yıllarında yaptıracağımız bu kontroller, aşıları, hormonlarımızı, vitaminleri, gerek ruhsal gerekse bedensel gelişmelerin kontrollerini kapsar. Sağlıklı bir çocukluk ve ergenlik
Uyku apnesi, uyku esnasında tekrarlayan nefes durmalarıyla kendini belli eden, kanda oksijen oranının düşmesine ve uykunun bölünmesine neden olan, ani ölüm riski taşıyan ciddi bir bozukluktur. Bazı insanlarda uyuma esnasında nedeni tam olarak bilinmeyen üst hava yollarında tıkanma, sinir sistemindeki bir problem ve hava yollarındaki daralma gibi faktörler uyku apnesine sebep olur.
Belirtileri nelerdir?
Düzensiz solunum: Rahatsızlığın en önemli belirtisi olan uyku boyunca görülen solunum duraklamaları, iç çekmeleri ve horlamalarıdır. Bu düzensizlikler normal kişilerde görülen horlamalardan farklıdır. Normalde sırt üstü yatanların horladığı bilinse de, bu rahatsızlıkta kişiler her pozisyonda horlamaya devam ederler. Hastalar uyku sırasında el ve kol hareketleriyle rahatsız bir uykunun görüntüsünü çizerler.
Uykuda nefes durması: Hastalarda sıkça tekrarlanan uzun süre devam eden solunum durması meydana gelir. Hastalığın önemli belirtisi olan solunum durması, 10 saniyeden dakikalar boyu devam eden bir duruma gelebilir. Bu kişilerde oksijen
Hematüride, böbrekler, böbreklerden idrar kesesine idrarı taşıyan, ‘üreter’ denen tüpler, idrar kesesi, keseden dış dünyaya kadar idrarı taşıyan ve ‘üretra’ adı verilen idrar borusuyla erkeklerde prostat bezinden kaynaklanan çeşitli rahatsızlıklar sorumlu olabilir.
İdrarda kan iki şekilde saptanabilir. Eğer bir idrar tetkiki yapılmışsa, mikroskopla incelemede rastlanabilir. Buna ‘mikroskobik hematüri’ denir ve genellikle az miktarda kanın idrara karışması sonucu oluşur. Diğer yöntem, kişinin idrarında kanı görebileceği düzeyde ve daha fazla kan hücresinin idrara karışmasıyla oluşur, buna ise ‘makroskobik hematüri’ adı verilir.
Bu durumda idrar pembe, kırmızı, çay renginde veya kahverengi olabilir. Ayrıca idrar tahlilinde kan hücrelerinin yanı sıra, iltihap hücrelerinin (lökosit) varlığı, enfeksiyonu, kristallerin varlığı, taş hastalığını ve proteinin varlığı, böbreğin ‘glomerulonefrit’ adı verilen rahatsızlıklarını akla getirir.
Kadınlarda âdet döneminde idrara kanın karışması, yanlışlıkla idrar kanaması olarak
Alerji, genel anlamıyla aynı miktar ve koşullarda başka kişiler için zararsız olan farklı yabancı maddelere karşı, bazı kişilerin aşırı duyarlılık göstermesidir. Vücudun bağışıklık sisteminin herhangi bir maddeye karşı gösterdiği aşırı hassasiyet reaksiyonudur.
Bağışıklık sistemimiz, çevremizde bulunan ve vücudumuza burun, nefes yolları, bağırsaklar ile deriden giren yabancı ve zararlı maddelere karşı bedenimizi korumak için çeşitli reaksiyonlar verir. Bu reaksiyonlarla, bağışıklık sistemi hücreleri zararlı maddeleri ortadan kaldırır ya da vücuda girmelerini engeller. Alerjide ise bağışıklık sistemi normalde vücut için zararlı olmayan maddelere karşı, bundan bir miktar farklı ancak vücut için zararlı olan aşırı bir reaksiyon verir. Alerjiye yatkın insanlar ‘atopik’ olarak adlandırılır. Atopi, bir hastalık olarak değerlendirilmez fakat kalıtsal bir özelliktir. Stres, yoğun çalışma ortamı, hava kirliliğinin artması ve gıdalara eklenen katkı maddelerinin, alerjilerin görülme sıklığının artmasına yol açtığı bilinmektedir.
Alerjen maddeler
Ev tozu, gözle