New York Presbyterian Hastanesi’nden Kardiyolog Dr. Özgen Doğan ile İntermed’deki odamda sohbete devam ediyoruz. Geçen yazımda anlattığım gibi İstanbul’da haziran ayında New York Presbyterian Hastanesi ile İntermed’in düzenleyeceği halka yönelik “Sağlıklı Yaşamı Keşfedin, Genç Kalın” isimli konferansımızın hazırlığı için geldi Dr. Özgen Doğan. Bu sene de konuşmacılar Dr. Mehmet Öz, Dr. Özgen Doğan, Dr. Julide Tok ve ben. Dr. Özgen Doğan ile merak edilen konular üzerinde konuşuyorduk, size önerileri var:
“Yüksek tansiyonu olan kişiler tuzlu yemeklere dikkat etmeli” dedi Dr. Özgen Doğan. Günlük almanız gereken tuz miktarı bir çay kaşığını geçmemeli, yani 6 gramı. Diyeceksiniz ki bunu ölçmek zor; doğru. Ne yapabiliriz? Sofrada yemeğinize ilave tuz koymayın. Yemek pişirirken tuz kullanmayın. Alışveriş yaparken özellikle hazır çorba, peynir, Çin ve Hint yemekleri, patates cipsi, pizza, tuzlu fıstık, ketçap, salam, sosis, sucuk, hazır hardal, turşu ve paketlenmiş yiyeceklerde
Beş senedir olduğu gibi bu sene de, New York Presbyterian Hastanesi ile İntermed’in düzenleyeceği halka yönelik sağlıklı yaşam konferansını haziran ayında yapacağız. Konferansın adı “Sağlıklı yaşamayı keşfedin, Genç Kalın”. Konferansımızda Uno ekmek bize destek veriyor. 24 Haziran’da yapacağımız konferansta bu senenin konuşmacıları da her yıl olduğu gibi yine Dr. Mehmet Öz, Dr. Özgen Doğan, Dr. Jülide Tok ve ben olacağız. Geçtiğimiz hafta New York Presbyterian Hastanesi’nden Kardiyolog Dr. Özgen Doğan hem konferansın detaylarını konuşmak, hem de bazı hastalarıyla görüşmek için İntermed’e geldi. Özgen’le odamda oturmuş konuşurken tabii laf lafı açtı ve hemen konu kalp hastalıklarına geldi. Hadi gel Özgen ben sorayım, sen cevapla, sık sık sorulan sorular var bize, bunlara bir de senin cevaplarını duyalım dedim ve başladım sormaya.
Ne diyorsun genetik ve kalp hastalıkları ilişkisine.
Hasan tabii ilişki var ama, mühim olan kişinin yaşam tarzı. Genetik olarak büyük olasılıkla 10-12 gen kalp hastalığı riskini artırıyor. Bunların bazıları damar
Mayıs ayı ile birlikte günübirlik geziler, piknikler başlar, okul tatili ile de beraber seyahatler, tatil köylerine gidişler ve böylece 3 - 4 ay yazın tadı çıkartılır. Bu arada birçokları, aman kışın hareketsizlikten kiloları aldım, yaz gelmeden şunlardan bir kurtulsam derken, bir bakarlar ki yaz öncesi devrede, hafta sonu piknikleri falan derken kilolar azalacağına biraz daha da artmış.
Tatile ve özellikle tatil köylerine giderken de bütün gün hareket edeceklerini düşünüp, nasıl olsa ben bu kiloları veririm derler. Dönüşte ise kilo vermek ne kelime, yeni kiloların alındığı görülür. Aslında hep söylüyorum sabah kalktığınızda gününüzü, gün içinde yapacağınız yürüyüş veya benzeri hareketleri ve en önemlisi gün içinde ne yiyeceğinizi şöyle bir gözünüzün önünden geçirip, günün kısacık planını yapabilirseniz, kilo problem olmayacaktır. Ama insan kendi sağlığı için şu bir dakikalık düşünme zamanını çokluk ayırmıyor.
Tabii tatilde
Dedemin gözlükleriyle çekilmiş bir fotoğrafı geçti elime. Yıllar öncesine gittim resme bakarken, 70’li yaşlara geldiğinde katarakt ameliyatı olmuştu. Günlerce önceden hazırlanıldı. Benim dedem, İstiklal Harbi Süvari Kolorduları Komutanı Fahrettin Altay Paşa idi. Dedem hem asker olduğundan, hem de en iyi ameliyat orada yapıldığından, Gümüşsuyu Asker Hastanesi’ne gidildi. Ancak tek göz yapılabiliyordu, uzun bir süre sonra her şey yolunda giderse, belki ikinci göz de yapılacaktı ama tek göz zaten yeter denmişti.
Yaşlanmanın doğal bir sonucu
Ameliyat oldu, üç gün hastanede kaldıktan sonra eve geldik. Ertesi hafta bandajlar açıldı ve dedeme gözlük verdiler. Hiç unutmam bir tarafı dürbün gibi bir cam, çok ilginç gelmişti bana, dedemin gözü bu camın arkasında dev gözü gibi görülüyordu. Diğer ameliyat olmamış göz tarafına ise buzlu cam gibi bir cam takılmıştı. O zamanlar göz içine mercek takılamadığından dürbün gibi mercekli gözlük veriliyormuş meğer, yıllar sonra
Havalar ısındı, baharın ilk günlerini yaşıyoruz. Havalar ısındıkça besinlerin hazırlanmalarında ve pişmiş yemeklerin saklanmalarında yapılan yanlışlar gibi nedenlerle besin zehirlenmelerinde de artma görülür. Bazı önlemler alarak besin zehirlenmelerini büyük ölçüde önleyebiliriz oysa.
Genellikle ishalin ilk belirti olduğu besin zehirlenmesi halsizlik, mide bulantısı, kusma ve mide kramplarıyla kendini belli edebilir. Besin zehirlenmesi bakteriler, parazitler ya da virüsler gibi zararlı organizmaların bulaştığı besinlerin yenilmesiyle ortaya çıkan bir hastalık durumudur. Aynı yemekten yiyen birçok kişide görülmesi, besin zehirlenmesinin tipik özelliklerinden biridir. Kesin tanı için bazen dışkı ya da kan testi gerekebilir. Belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen zaman ve belirtilerin şiddeti ve süresi, kişinin genel sağlık durumuna ve enfeksiyon etkeni olan organizmanın türüne göre değişir.
Kesinlikle hafife almayın
Çoğu kere besin zehirlenmesi hafiftir ve birkaç günde düzelir. Ne var ki bazı tipleri daha
Soğuk algınlığı özellikle mevsim geçişlerinde en çok rastladığımız hastalık türüdür. İlkbaharda soğuk algınlığına polenlerin sebep olduğu alerji de eklenince insanı rahatsız eden tablolar ortaya çıkar. Kulak burun boğaz hastalıkları uzmanımız Dr. Hüseyin Çolakoğlu, özellikle bu mevsimde soğuk algınlığının kış aylarından bile daha çok görüldüğünden bahsediyordu. Dr. Hüseyin Çolakoğlu, soğuk algınlığı ve buna bağlı hastalıkları sizin için anlattı.
Çok bulaşıcı olan ve virüs olarak tanımladığımız organizmalar vücuda girerek nezle, burun akıntısı, boğazda yanma, hafif ateş ve eklem ağrılarına neden olur. 200 kadar virüsün sebep olabildiği soğuk algınlığı normal şartlarda özel bir tedavi, en önemlisi antibiyotik kullanımı gerektirmeden ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına alınır, ateş üç gün içinde normale döner ve 4 - 5 gün içinde hastalık düzelir.
Griple karıştırmayın
“Gribal enfeksiyon” denilen durum, grip değildir. Soğuk algınlığının
MS yani Multipl Skleroz adı çok geçen, ama ne olduğu kişilerce pek bilinmeyen bir hastalıktır. Nörölog Dr. Dilara Nuzumlalı ile konuşuyorduk odasında. Multipl Skleroz’un belirtilerinden bahsediyordu Dilara. Bu pek bilinmeyen hastalık hakkında söylediklerini bir toparlayıp anlatmasını rica ettim Dilara’dan. İşte Dr. Dilara’nın MS ile ilgili anlattıkları.
MS, beyin ve omurilikteki sinir lifleri ile bunların çevresinde bulunan miyelin kılıfını etkileyen bir merkezi sinir sistemi hastalığıdır. Miyelin kılıfı, sinirlerin hem izolasyonunu sağlar, hem de sinirlerdeki iletimi kolaylaştırır.
Nedeni bilinmiyor
MS’in nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak en olası neden, vücudun kendi bağışıklık sisteminin, sinirlerin miyelin kılıfını yabancı madde olarak algılayıp, ona karşı reaksiyon oluşturarak, yıkıma neden olmasıdır. Bazı viral infeksiyonlar, çevresel toksinler ya da genetik faktörler, bağışıklık sistemindeki bu yanlış işleyişi tetikleyebilir.
Miyelinin fonksiyonu bozulduğu zaman beyin ya da omurilik bölümüyle, organlar arasındaki bilgi ve emir akışı bozulur ve etkilenen
Dr. Cem Bostan hem iç hastalıkları uzmanı, hem de kardiyolog olduğu için İntermed’de hem check-up hem de kardiyoloji hastalarını görmekte. Öğle yemeğinde sohbet ediyorduk, check-up yaptığı kişilerde çarpıntı şikâyetlerinin ne kadar çok olduğundan bahsediyordu. Anlatsana bu çok kişinin yaşamlarının bir parçası gibi gördüğü çarpıntıyı dedim. İşte Dr. Cem Bostan’ın anlattıkları.
Günümüzde çok sık şikâyet edilen çarpıntı, bazen sadece huzursuzluk yaratan bir his olarak kalır bazen de ciddi ve ölümle sonuçlanabilecek olayların habercisi olabilir.
Kişinin kendi kalp atışlarını sert ve kuvvetli bir şekilde hissetmesine çarpıntı diyoruz. Egzersiz sonrası, sinirlenme, uyarılma, korkma durumlarında normal olarak hissedilebilir. İstirahatte veya ufak hareketlerle hissediliyorsa araştırılmasında fayda vardır.
Normalde kişinin kalp atışları istirahatte dakikada 60 ile 100 arasında düzenli olarak atar. Sabit tek bir değer yoktur. Düzenli spor yapanlarda, ritm yavaşlatıcı ilaç kullananlarda dakikada 50 atıma kadar şikâyet