10 Temmuz akşamı Nick Cave ve grubu The Bad Seeds, İstanbul’da unutulmaz bir konser verdi. Onca konser izledikten sonra Nick Cave konser performansı, kafamdaki bazı öğretileri güncelledi. Nedir, şöyle bir bakalım...
Rock yıldızı olmak kolay, fakat efsane olmak için özel bir şeyler yapmak lazım. Yazdığın, bestelediğin şarkıları hissederek yorumlayacaksın. Şarkıcı değil, yorumcu olacaksın. Bunu, Nick Cave emsalsiz bir şekilde yapıyor. Karanlık sözleri olan, derine bakan dünyasından çıkan şarkıları yaşıyor. Onun karanlığını, yaşama farklı bakış açısını yansıtan şarkı sözlerine bir bakalım: ‘The Mercy Seat’ örneğin, elektrikli sandalyede infazı bekleyen hükümlünün kafasından geçen Tanrı ve Cennet düşüncelerini anlatır veya ‘From Here to Eternity’ üst katta oturan kızın ve kendi yalnızlığını anlatır: ”bütün bu yalnız gece boyunca/ Ve ben de onun ağladığını duydum /sıcak gözyaşları aşağıya geliyor/ çatlaklardan sızıntı /yüzüme doğru /onları ağzıma alıyorum /yürü ve ağla, yürü ve ağla” sonuçta sonsuzluğa doğru bir yürüyüş vardır.
Çalışarak unuttu
Bu şarkıların enerjisini seyircisine aktarmayı muhteşem bir şekilde yapıyor. Sahnenin önündeki seyircilerle sürekli iletişim içinde; ellerine dokunuyor, tokalaşıyor, mikrofonunu ellerine veriyor. Seyirci, sürekli konserin içinde kalıyor. Aniden seyircinin içine iniyor, gözden kayboluveriyor. İstanbul’da son iki şarkıyı sahneye davet ettiği seyircilerle birlikte söyledi. Pop müziğin tavan yaptığı ‘lay lay lom’ şarkılar olsa, bu enerjinin ortaya çıkması hiç sorun olmaz. Bu tür, iç dünyaya dönük şarkıların seyirciyi yakalaması tamamen sanatçının başarısı.
Cave, kendisi üzerine yapılmış belgeselde bu durumu şöyle özetliyordu: “Ben sahnede olmak istediğim insana dönüşüyorum, bunu yaşamak bana mutluluk veriyor.” Bunun tek yolu da üretmek ve yaptığın işten keyif almak üzerinden geçiyor.
İki yıl önce, oğlunu kaybettikten bir hafta sonra üzüntüyü ancak çalışarak unutabilirim diyerek stüdyoya kapanır ve son albümünün kayıtlarıyla uğraşır. Her şeyi hissederek yapmak, seyirciyi harekete geçiren en önemli etken. Başa dönecek olursam, efsane sözcüğünü ne kadar abartılı bulsam da, öyle olabilmek için seyirciyle özel bir bağ kurmak şart. Bob Dylan gibi de; kafa önde, tüm şarkıları arka arkaya sıralayarak, tek kelime etmeden konser verilebilir. Seyirciyi CD dinlemiş gibi eve yollarsın.
Nick Cave, yaşayan bir efsane olarak yoluna devam ediyor. Her gün şarkılarını hissederek, hissettirerek...
Uzun ince bir yoldayım...
Dostlar soruyor... “Yaz geldi geçiyor, neden hâlâ yol şarkılarını yazmadın?” diye. Gündem kalabalık, yer bulamadım diyorum. Yolu güzelleştirecek, yol bitmesin diyeceğiniz parçalardan küçük bir liste yaptım.
Bu şarkıları Spotify’da, adımı yazarak Yeni Çalma Listesi olarak dinleyebilirsiniz.
1. 1975-Billy Raffoul
2. About Today-The National
3. I’m Tied To Ya-Rodney Crowell-Sheryl Crow
4. Legacy-Cadillac Three
5. Society-Eddie Vedder
6. Fake Plastic Trees-Radiohead
7. Fake Empire-The National
8. I Follow You-Melody Echo Chambers
9. The Funeral- Band Of Horses
10. Can It All Be-El Michels Affair
11. Nobody’s Lonely Tonight- Chris Stapleton
12. Let It Slip-Luca Brasi
13. Hard To Love-Lee Brice
14. Rüyalarda Buruşmuşum-Adamlar
15. Dualar Değişir-Mabel Matiz
16. California-Big and Rich