Dünya çapında 1000 yeni doğandan 1’i dudak veya damak yarıklı olarak doğar. Bu hastaların %19’unda sadece dudak yarığı, %36’sında sadece damak yarığı ve %45’inde dudak ve damak yarığı beraber görülür. Erkek bebekler kız bebeklere göre iki kat daha fazla etkilenirler. Genetik yatkınlık önemli bir nedendir. Aile bireylerinde dudak/damak yarığı varsa bebeklere de aktarılma ihtimali vardır. Hamilelik sırasında annenin yetersiz beslenmesi, tütün ve alkol gibi kötü alışkanlıklar ve aşırı şişmanlık ayrıca annenin gebeliğin ilk üç ayında geçirdiği toksoplazma, kızamıkçık gibi hastalıklar, vitamin eksikliği gibi etkenler bu hastalığa sebep olabilmektedir.
Dudak yarığı bulunan doğumlardan sonra genelde aileler suçluluk hissederler. Ancak sebebi tam belirlenemeyen rahatsızlıktan dolayı kimseyi suçlamak doğru değildir ve bu sadece rahatsızlığın tedavisini güçleştirir.
Dudak ve damak yarıkları cerrahi tekniklerle uygun şekilde tedavi edilirse tam düzelme mümkündür. Dudak yarığı tedavisi bebek 3 aylıkken cerrahi olarak yapılır. Tedavide amaç, estetik açıdan normal bir görünüm ve çocuğun yemesinde ve konuşmasında tam bir fonksiyon sağlamaktır. Dudak yarığı bulunan hastalarda, genellikle dişlerin dizildiği çene kemiğinde de ufak da olsa bir yarık bulunur. Ancak bu bebekler normal meme emerek beslenebildiği için aile açısından daha kolay bir tedavi süreci geçirirler. Asıl büyük problem yarık dudak ve beraberinde burundaki şekil bozukluğunun oluşturduğu estetik sıkıntılardır. Ancak yarık dudak vakalarında, burundaki estetik problemler de damakla aynı seansta onarılabilmektedir
Hastada yarık dudakla beraber yarık damak da varsa iş biraz daha karmaşıktır. Beslenme, damak yarıklı bebeklerde en büyük sorundur. Ağız ve burun boşluğu yarık damak yüzünden açık olduğundan, besinler solunum yollarına kaçarak orta kulak iltihabı ve solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olurlar. Enfeksiyonlar, gelişimi olumsuz etkiledikleri gibi, kalıcı işitme kayıplarına da neden olabilirler. Burada ağız boşluğu ve burun boşluğu arasındaki açıklık kapatılarak normal konuşma, beslenme ve yüz gelişimi sağlanmaya çalışılır. Damaktaki açıklığın uzunluğuna göre tedavi süresi ve şekli değişiklik gösterebilir. Operasyondan sonra dudak ve burunda yara izleri kalabilir ve bu izler ileri seviyede olursa ikinci bir plastik cerrahi operasyonu gerekebilir.
Çocuklar çok küçük ameliyat edildikleri için ameliyat sonrası bakımda ailelere çok iş düşmektedir. Özellikle damak yarığı hastalarında bakım çok daha zordur. Ameliyat sonrası ağız içinde kanama olması durumuna karşın aileler çok dikkatli olmalıdır. Dilin şişip şişmediği de kontrol edilmelidir. Çocuklar doktorun önerdiği süreye göre biberonla beslenmemeli, elini ağzına sokmadığından emin olunmalıdır. Bebekler kanamaya sebep olmayacak parçacıksız mamalarla ve kaşıkla beslenmelidir. Meme ve emzik kullanılmamalıdır. Her iki tür hastanın ameliyatından sonra yara alanlarının temizliği çok önemlidir. Tüm bunların yanında ameliyatı gerçekleştiren doktorların tavsiyelerine mutlaka uyulmalıdır.
SAĞLIĞIMIZA DİKKAT EDELİM
Günümüzde Kovid-19, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi gibi birçok bulaşıcı hastalık gündemi oluştururken, bulaşıcı olmayan hastalıklara dikkatimiz azalmaktadır. Kalp hastalığı, felç, kanser, diyabet ve kronik akciğer hastalığı gibi bulaşıcı olmayan bu hastalıklar hayat kalitemizi düşürmelerinin yanı sıra dünya çapındaki tüm ölümlerin neredeyse %70’inden sorumludur. Başı kalp-damar hastalıklarından ölümler çekse de kanser ve şeker hastalığı bunu takip etmektedir. Ve erken yaşta ölümlerin %80 sebebi bu hastalıklardır. Bu hastalıkların temelinde tütün ve alkol kullanımı, fiziksel hareketsizlik ve sağlıksız beslenme gibi sebepler vardır. Yani işin temelini yaşam tarzımız ve yaşam koşullarımız oluşturur. Bu yüzden bu hastalıklardan ölümlerin dörtte üçünden fazlası düşük ve orta gelirli ülkelerdeki insanlarda meydana gelmektedir. Ancak çevresel koşulları bahane etmemeli ve kendi sağlığımızın sorumluluğunu alarak hayat tarzımızı düzenlemeliyiz. Ve unutmamalıyız ki sağlıklı olmanın en zahmetsiz yolu sağlığımızı kaybetmeden önlemlerimizi almaktır.
HİPNOZLA DİŞ HEKİMİ KORKUSUNDAN KURTULABİLİRSİNİZ
Özellikle cerrahi işlemler söz konusu olduğunda diş hekimi korkusu bazen tedavi ihtiyacının önüne geçer. Böyle durumlarda eğitim almış diş hekimleri tarafından uygulanan hipnoz geçerli bir yöntemdir. Hipnoz uyku ile uyanıklık arasında, zihnin devre dışı kaldığı, rahatladığı bir ruh halidir. Kişi hipnoz altında her şeyi duyar, düşünebilir ve hipnozdan çıktığında her şeyi hatırlar. Doğru bir hipnozla kişinin bilinçaltına telkinler yerleştirilir ve bu sayede her şeyin farkında olmasına rağmen kişi zihinsel olarak rahatlar. Hipnoz uygularken diş hekimi hastasını koltuğa oturtur; bir nesne veya ışıkla telkinlerde bulunarak hastasını hipnotize eder. Bu telkinlerle kişi gevşer, kaygılarından kurtulur ve bir uyuşukluk haline girer. Hasta sadece doktorun sesine odaklanır ve doktor hastanın iradesini yönlendirir. Hasta bilinçaltı etkilerinden kurtulduğu için acı hissetmeden ve korkmadan diş tedavisini olarak mutlu bir şekilde klinikten çıkabilir.